Eski adıyla Dünya Basketbol Şampiyonası, bu turnuvayla birlikte değişen ismiyle Dünya Basketbol Kupası grup karşılaşmaları bugün de kaldığı yerden devam edecek. Bulunduğu grupta şu ana dek oynadığı üç karşılaşmada bir galibiyet, iki mağlubiyet alan milli takımımızın oyuncu/takım bazında yakaladığı istatistiksel değerler şu şekilde oluştu:
Verimlilik sıralamasının tepesinde tahmin ettiğiniz üzere Emir Preldzic var. Hemen ardından gelen Ömer Aşık’ın da performans olarak bu noktaya çıkmasını sürpriz olarak değerlendiremeyeceğimiz için Oğuz Savaş ve Barış Hersek’in takım kattığı her artı değerin kıymeti daha da iyi anlaşılıyor. Özellikle Oğuz’un kenardan gelerek takıma kazandırdığı sayı potansiyeli, hali hazırda kısıtlı bir hücum çeşitliliği olan takımımız için fazlasıyla değerli. Emir Preldzic’in turnuvaya katılım gösteren tüm oyuncular arasında verimlilik puanı açısından otuz beşinci sırada bulunduğunu da hatırlatmakta fayda görüyorum.
Hemen yukarıdaki tabloda da gördüğünüz üzere milli takımımız ”blok” kategorisindeki değerler hariç pozitif anlamda hiçbir kategoride ilk on içerisinde yer alamamakta. Top çalma sayımızın oldukça düşük olmasının yanında top kaybı oranlarında da hiç istemediğimiz bir yerdeyiz. Turnuvanın İran’dan sonra en fazla top kaybı yapan takımı olan Türkiye’de Sinan Güler maç başına yakaladığı 3,7 top kaybı ortalamasıyla ne yazık ki turnuva genelinde/oyuncu bazında beşinci sırada yer alıyor. Top kaybı değerlerindeki ilk on ülkeye baktığımız zaman, tamamının takım organizasyonu ve sete set hücumlarda az veya çok bir şekilde sıkıntı çektiğini görüyoruz. Türkiye, önündeki iki maçı kazanmak istiyorsa daha az top kaybı yapıp topun değerini daha fazla bilerek daha doğru oynamak zorunda. Zira şu top kaybı rakamları izah edilebilir gibi değil.
Bugün saat 18.30’da karşılaşacağımız Finlandiya ile aramızdaki istatistiksel değer farklılıkları yukarıdaki gibi. Pozitif manada hiçbir değerde Finlandiya’ya geçilmeyen milli takımımızın bu maçta da en ciddi problemlerinden biri top kayıpları olabilir.
Hazır Finlandiya maçından da bahsetmişken söz etmek istediğim birkaç husus var. Dergiye Finlandiya’yı yazarken onlar adına en umutlu olduğum oyunculardan biri Gerald Lee idi. Ondan beklediğim performansın tam karşılığını Huff’ın parkeye yansıtması onlar adına sevindirici bizim için kötü bir haber. Mevcut şartlarda zaten dört numara ve üç numara pozisyon savunmalarında sıkıntı yaşayan takımımızın bu gediklerimize ne derecede önlem alabileceği maçın gideceği noktayı belirleyecek. Yedi sayının üstünde bir farkla kazanmamız gereken karşılaşmada umarım dünkü gibi bir kazaya uğramayız. Onun haricinde ufak bir not, bizim oynamaya alıştığımız basketbol yapısına çok ters bir karakterleri var. Koponen, Salin, Lee, Huff, Murphy gibi oyuncuların öne çıkmasından ziyade ”X-Faktör” olarak adlandırılan denge unsurunu devreye sokmalarına izin vermemek gerek. Bunun için onlar adına ilk adayım ise Ranniko.