Fenerbahçe Beko Başantrenörü Igor Kokoskov, Fenerbahçe TV’de yayınlanan Günün Röportajı programında önemli açıklamalarda bulundu.
Ağustos ayının başında sağlık kontrolünden geçerek takımla ilk antrenmanına çıkan Koç Igor Kokoskov, Fenerbahçe TV’ye konuştu. Kişisel hayatından ayrı basketbol hayatından ayrı bahseden deneyimli çalıştırıcı, NBA’den Avrupa basketboluna Zeljko Obradovic’ten basketbol stiline kadar birçok konu hakkında konuştu.
Uzun yıllar NBA’de görev alan Igor Kokoskov, Avrupa’nın köklü bir basketbola sahip olduğunu söyledi:
”20 yıl önce ilk NBA’e başladığımda NBA ne kadar stratejik, planlı ve akıllıca da yapsa bir sonraki adımların ne olacağını henüz bilmiyorlardı. Medyanın her zaman sorduğu soru da NBA Avrupa bölümünün ne zaman başlayacağı oluyordu. Ürünü korumak adına asıl yeri Amerika olup bütün dünyaya sunulacak bir şekilde olmasını istediler. NBA’in direkt Çin’e veya Avrupa’ya taşınma şeklinde değil, ana merkezi Amerika olup ürünü bütün dünyaya pazarlamak, basketbol dünyasının merkezleşmesi gibi bir şey oldu çünkü bütün dünya o pazar üzerinden ilerliyor.
Aslında Avrupa’daki basketbol dünyasından daha akıllı değil. Sadece daha erken başladılar. Bunu bir ürün olarak, kar getiren bir proje olarak sunmaya 30 yıl önce başladılar. Finansal ve pazarlama açısından da bütün dünyayı domine ettikleri için bu da oyunculara çok cazip geliyor. O yüzden hepsi onun bir parçası olmak istiyor.
NBA’in devam edebilmesi için Disney World’ün içinde bubblea 3 aylık bir süreç için 170 milyon dolar harcadılar. Sadece ürünün değerinin ve pazarlamasının devam etmesi için. NBA’ ne kadar domine etse de, lider olsa da bizim hevesimizin kırılmaması lazım çünkü Çin ayrı olsun, Avrupa ayrı olsun buranın zaten tarihi, köklü bir basketbolu var ve çok daha iyi yerlere geleceğine eminim.”
Her konuşmasında Zeljko Obradovic’ten mentorüm diye bahseden Kokoskov, ”Obradovic çok saygı duyduğum, sevdiğim, izlediğim birisi. Hem mentörüm hem de çok yakın arkadaşım. İlk Fenerbahçe’ye geldiğinde asistan koç olma görevini konuştuk ama o Phoenix Suns’la devam eden bir kontratım olduğu için benim için doğru zaman değildi. Ona, ‘Gidip bensiz Avrupa şampiyonu olacaksınız.’ demiştim. Gidip yaptı da.” şeklinde konuştu.
Yapılandırmayla yeni bir rota çizmeye başlayan sarı lacivertlilerde gelecek sezonda oynatacağı basketbol stili hakkında da konuştu:
”Amerika’ya taşındığımda ‘Koçluk açısından özelliğin nedir?’ diye sordular. Çünkü NBA takımlarının çok geniş staffı var. Herkesin özel olduğu, iyi olduğu ayrı bir onu var. Aslında Avrupa’da koç olmanın en büyük avantajlarından birisi, her şeyi yapıyorsunuz. Antrenman planı, antrenörlük, scouting… Birçok bilgi ve konuya sahip oluyorsunuz.
İlk işim LA Clippers’dı ve tarihin en genç NBA takımıydı. Oradaki hedefimiz genç oyuncuları geliştirmekti. Sonra Detroit’te de veteranlar takımı vardı, oradaki tek amaç kazananlar takımı olmasıydı. Gerçekten de öyle oldu, 5 konferans finali oynadık, 2 NBA finali oynadık ve 1 tane yüzüğümüz oldu. Oradaki amaç kazanan takımı oluşturmaktı. Çok iyi bir takımdık ama yavaş oynayan bir takımdık. Phoenix’e gittiğimizde de Steve Nash vardı. 5 yıl birlikte çalıştık ve kariyerinin en zirve noktasındaydık. Hatta özel tişörtler yaptırdık, ‘Steve’le koşun’ diye.
Antrenör olarak elinize nasıl bir takım veriliyorsa aslında ona adapte olmanız gerekiyor. Clippers’da genç bir takımla oynadık, Detroit’te daha yavaş bir takımla oynadık. Sonra Phoenix’e geldik, daha hızlı bir takım. Elinizde nasıl bir malzeme varsa ona adapte olmanız gerekiyor. Hepimiz aslında şefler gibiyiz. Elimize ne malzeme verilirse en güzel yemeği sunmaya çalışıyoruz. Güzel olan da bu zaten. Siz yaratıyorsunuz.
Her takımın zayıf ve iyi noktaları vardır. Zayıf noktaları kapatıp güçlü noktaları daha da iyi yapmamız gerekiyor. Soyunma odasında da oyunculara söylediğim bir şey; ‘Önemli olan antrenör değil, iyi takımlar oyunculardan oluşur.’ O yüzden her şey oyuncularda bitiyor. İşim antrenör olarak aslında kararları vermek ama bu takım Nando’nun takımı, Jan’ın takımı, yani oyuncuların takımı.”