Fenerbahçe Beko Başantrenörü Igor Kokoskov kendi hayatı, takımı ve basketbol organizasyonuna dair açıklamalarda bulundu.
ING Basketbol Süper Ligi‘nde ilk üçte yer alan, Turkish Airlines EuroLeague‘de yavaş yavaş zirveye doğru tırmanan Fenerbahçe Beko‘nun başarılı antrenörü Igor Kokoskov uzun bir röportaj verdi. 3 Saniye programının konuğu olan koç, sarı lacivertlilerden taraftarlara kadar birçok konuya değindi.
”Herkesin egosu var. Egom yok diyen insanlardan uzak durun ama benim egom kontrol altında”
İşte Igor Kokoskov röportajından bazı başlıklar:
Fenerbahçe’nin koçu olmaktan şeref duyuyorum
”Fenerbahçe Basketbol Takımının koçu olmaktan şeref duyuyorum. Özellikle de Obradovic’in bu takımla yakaladığı başarılardan, yaptıklarından sonra. Zeljko gibi bir efsanenin yerini doldurmak kolay değil. Ben asıl görevimin, bu kulubün bu takımın bu yılı atlatmasına yardımcı olmak olduğuna inanıyorum. Bilgimi, deneyimimi, bildiğim her şeyi bu ekiple paylaşarak bu takımın son yedi sekiz yılda yaşadığı başarıları sürdürmeye çalışacağım.”
Amerikan basketbolu biraz daha farklı
”ABD’ye birkaç kez seyahat etmiştim öğrenci değişim programlarıyla gittim, orada hiç oynamadım. Bilgiye, farklı deneyimlere açtım. Amerika’ya birkaç kez gittim, şansım yaver gitti. Orada müthiş koçlarla, müthiş takımlarla, programlarla tanıştım. Koçluk için Yugoslavya’ya döndüm, o zamanlar Partizan ve Gürcü Milli Takımını yönetiyordum. Yani düşünce olarak ya da fikir olarak çalışmak için Amerika’ya gitmeyi planlamıyordum ama şansım yaver gitti, orada bir iş buldum. Farklı bir dönemdi. Amerikan basketbolunun biraz daha farklı olduğunu o zaman anladım.
O zamanlar ekip çalışması yoktu. Koç ekibi çok küçüktü. 20 yıl önce sadece koç ve yardımcısı vardı, hepsi bu. Bugün EuroLeague’de bile üç asistan koç, birkaç tane oyuncu geliştirme koçu var. Amerika’ya gittiğimde Amerikalılar bana uzmanlığın nedir diye sordu, hangi işte iyisin dediler. Ben de şanslıydım çünkü kendimi her şeye hazırlamıştım. Şakayla karışık olarak ne iş verirseniz yaparım dedim. Genç bir koç olarak kendimi birçok alanda hazırlamanın çok faydasını gördüm. Hiçbir şeyde uzman değildim, basit bir koçtum işte.”
Oyunun adı aynıysa, basketbolsa, kurallar da aynı olmalı
”Öncelikle Avrupa basketbolu ve EuroLeague takımları NBA’den biraz farklı. Aynı görünüyor ama maçlar daha kısa. 48 dakikayla 40 dakikayı kıyaslayınca neredeyse beş çeyrek ediyor. Oyun temposu, alan paylaşımı, saha boyutları… Genel olarak bakarsak hem NBA ile hem de FIBA ile görüşüyorum ve dünyadaki tüm liglerde aynı kuralların geçerli olması konusunda mücadele veriyorum. FIBA kuralları, EuroLeague kuralları ve NBA kuralları ayrı ayrı olmamalı. Oyunun adı aynıysa, basketbolsa, kurallar da aynı olmalı. Hem de her seviyede, lisede, üniversitede, profesyonel liglerde… Kadınlar basketbolunda da saha boyutu, kurallar aynı olmalı. Tıpkı futbol gibi. Hangi kıtada olursa olsun aynı kurallarla oynanıyor.
Buraya geldiğim zaman buradaki oyunun daha farklı olduğunu anlayabilmem, biraz adapte olmam gerekti. Koçun işi esnek olup elindeki takıma uyum sağlamaktır. Çok farklı bir takımız. Veteran, tecrübeli oyuncularımız var ama bir yandan da takımın enerjisiyle, Jan Vesely ile diğer gençlerle birlikte savunmaya da eğilmeliyiz. Çünkü savunma yapmadan koşamazsın. Savunmada iyi olmadan hızlı, yüksek tempolu basketbol oynamak da mümkün değil. Savunmamızı geliştirmek ve daha hızlı oynamak istiyoruz. Ama benim felsefem şu: Kazanmak için ne gerekiyorsa yaparız.”
İnsanları eğlendireceğim diye soytarılıklar yapmam
”Öncelikle insan kendisi gibi olmalı. Biz eğlence sektöründe yer alıyoruz. İşimiz insanları eğlendirmek. İnsanlar bizi evlerinde izliyor. 15,000 kişi salona gelirken 30 milyon Fenerbahçe taraftarı bizi evlerinden izliyor. Ben kameranın oyunculara yönelmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben bu işi şov için yapmıyorum. Ben bu işi insanları eğlendirmek için yapmıyorum. Oyunun heyecanı içinde çok sakin kalıp, takım için doğru kararları vermek zorundayım. Yani kameranın bana dönmesi benim bu şovun bir parçası olduğum anlamına gelmiyor.
Ben ekibin bir parçasıyım sadece. Şovun muhatabı izleyenler, sorumlusu da oyuncular. Kameraların koçlara çok fazla yöneltilmesi bir sorun. Benim işim takım için kararlar vermek. Bir Hollywood yönetmeninin söylediği gibi ‘Biz eğlence sektöründeyiz ama sakın bir mirasınız olacağına inanmayın çünkü olmayacak’. Çünkü bu mirası yaratanlar sizin gibi medya mensupları ve televizyon istasyonları. Koçlara dair bir miras yaratılmayacağı da kesin. Dediğim gibi, ben kendim olmalıyım çünkü sırf insanları eğlendireceğim diye soytarılıklar yapmam.”*
İstanbul’un her şeyine hayranım
”Buraya geldiğimde hiçbir şeye şaşırmadım. Çünkü zaten istanbula da türkiyeye de çok kez gelmiştim. Burası çok kozmopolit bir şehir, dünya başkentlerinden biri. Bu şehre her zaman hayran oldum. Misafirperverliğe, bu kadar çeşitli bir şehir olmasına, farklı tatlara, kültürlere, restoranlara, yaşam tarzlarına, şehrin boyutuna, insanlara, her şeyine hayranım.”
Kulübü büyük yapan taraftarıdır
”Fenerbahçe ailesine, kulübe gösterdikleri sevgi ve saygı için çok teşekkür ediyorum. Dünyanın her köşesinden insan bu taraftar ordusunu tanıyor. Kulübü büyük yapan da taraftarı zaten. Sadece sahadaki 12 oyuncu ya da koçlar değil. Kulübü özel yapan taraftarıdır. Üstelik dünyanın, Avrupa’nın her köşesinde varlar. Dediğim gibi burada olmak, bu ailenin bir mensubu olmak benim için bir ayrıcalık. Burada olduğum sürece kendim olacağım. Sahip olduğum her şeyi, deneyimimi, bilgimi, zamanımı, enerjimi, bir sonraki maçı kazanmaya adıyor olacağım.”
*Koçun neden mimikleri yok, neden sinirlendiğinde, üzüldüğünde ya da sevindiğinde jestlerini göremiyoruz sorusu üzerine.