Kaos, bozulması gereken bir düzendir.
Okumaktan büyük keyif aldığım Portekizli yazar José Saramago’nun yukarıdaki sözü, Kopyalanmış Adam adlı kitabının girişinden… Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı’nın Željko Obradović’ten önceki yakın tarihini tanımlamak için bir kelime seçmek zorunda olsaydım şüphesiz ki tercihim kaosun çarpıcı dünyasından yana olurdu.
Kaos hali takım ve şubenin genlerine o denli işlemişti ki belki de parke üzerinde gelebilecek sportif başarı ihtimali, o ihtimal henüz soyunma odasına girmeden bilinmeyenin dünyasında kayboluyordu. Yakın tarihte kaos, Fenerbahçe için vazgeçilemez bir düzen halini almış, özneler hatta nesneler değişse dahi yüklemin işlevini değiştirebilmek imkansız hale gelmişti. Şu ana kadar yazdıklarımdan yola çıkarak söyleyebileceğim ilk şey, Sırp basketbol sanatçısının Fenerbahçe’de sadece parkede olan biteni değiştirmekle yetinmeyip, bir basketbol felsefesi yarattığıdır.
Basketbol sporunda doğru takım içi uyumu yakalamak, yüksek rütbeli oyuncuların hayli yüksek egolarıyla uğraşmaktan daha zor olsa gerek ki günümüzde ilkini başarabilen antrenör bulma ihtimaliniz, Fenerbahçe’nin ikinci Real Madrid maçına bilet bulabilme ihtimaliniz ile hemen hemen aynı. Željko Obradović, çok kısa bir süre önce verdiği bir röportajda ”Oyuncu inanınca işiniz hafifliyor” diyor, oyuncuyu yaptığı işe profesyonel bakış açısının ötesinde inandırabilmek, özellikle bunu yeni sezonda tamamen değişen bir takım üzerinde kusursuza yakın uygulayabilmek de koç başarısı değil midir? Fenerbahçe’de bu sezon birçok oyuncu, kariyerlerinin bugüne değin gelişen bölümünde olduklarından daha farklı bir basketbolcu olabileceklerini fark etti. Luigi Datome’nin uzun süreler üç numarada görev alması, Bogdan Bogdanović’in değişimi, Ekpe Udoh’un iyi bir savunmacıya evrimi ve belki de en özeli Bobby Dixon’ın (33) yaşında savunma yapmayı takdir edilesi düzeyde öğrenebilmiş olması… Koç, sezon başında kurduğu kadroyla Avrupa basketboluna meydan okurken az önce saydığım değişimleri ve saymadığım nicelerini gerçekleştirmek zorundaydı, onun lehine bahis oynayanlar yine kazandı.
Sırp dahinin Fenerbahçe’ye kazandırdıkları sadece saha içiyle sınırlı değil demiştim; Obradović, bu ifadeyi kullanmayı hiç sevmiyorum, sarı lacivertlileri cazibe merkezi haline getirdi. Avrupa topraklarında Fenerbahçe’nin basketboluna saygı duymayan bir kişi dahi bulamazsınız. İspanya’ya (2-0) önde giderken birçok taraftarının içten içe bu maçta da galibiyeti hissettiği, en önemlisi buna inandığı Fenerbahçe ve oynadığı basketbola taraflı tarafsız herkes, kendine itiraf etsin veya edemesin güveniyor. Cazibe merkezi kısmını çabuk geçtiğim için affınıza sığınıyorum; basketbolun dinamiğindeki birtakım menajer bağlantılarını bir kenarı koyarsak bugün, Obradović yönetimindeki Fenerbahçe’de Avrupa topraklarında bu işi yapan hangi oyuncu oynamak istemez ki? Sarı lacivertli ekip, yıllardır imrenilerek izlenilen Sırbistan ve Yunanistan gibi ülkelerdeki kulüp takımlarının sahip olduğu ayrıcalığın günümüzdeki versiyonuna sahip: ”Arayan, isteyen değil, aranan ve istenen olmak…”
Željko Obradović, geride bıraktığımız yıl Tel Aviv dönüşü oynanan Anadolu Efes karşılaşmasının ardından takımının nispeten boş salonda oynamayı hak etmediğini, kalbinin kırık olduğunu söylemişti. Fenerbahçe taraftarının bu Pazar, tarihin minik bir sürprizi olsak gerek, yine Bir Anadolu Efes karşılaşmasında kırık kalbi onarıp onaramayacağı bir köşede duradursun sizlere birçoğunuzun bildiği bir hayali hatırlatmak istiyorum:
… Bazıları söylediklerimi ciddiye almıyor, şaka yapıyorum ya da eğleniyorum sanıyorlar. Bir gün Fenerbahçe’nin salonuna kombine bilet almak için gelen taraftarlar, gişeden geri dönmek durumunda kalacaklar, çünkü bilet bulamayacaklar. Tüm kombineler satılmış olacak, benim hayalim bu. Maurizio da yanıma gelip, ”Koç, bir problemimiz biletler bitti” diyecek.
Bu hayalin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini henüz bilmiyoruz ancak kısa vadede öğreneceğimiz husus, Obradović’in kırık kalbinin onarılıp onarılmayacağı olacak…
Son paragrafa geçmeden evvel, kişisel bir teşekkür ve özür bölümü yapmam gerekiyor. Üst üste iki yıl Avrupa’nın zirvesine oynayan bir takıma sahip olmak, bizim spor kültürümüzün biraz ötesinde bir duygu; bilmediğimiz, aşina olmadığımız… Bu organizasyonun yaratılmasında en az Koç Obradović kadar mesai harcayan gizli kahraman Maurizio Gherardini’ye teşekkür edilmeli. Bir de benim için Bobby Dixon konusu var ki sormayın gitsin. Oyun karakteri bu denli değişmeseydi başarılı olabileceğine asla inanmadığım bu adam karşısında, (33) yaşında bu değişimi gerçekleştirebildiği için şapka çıkartıyor, özür diliyorum; var ol Dixon!
Fenerbahçe, bu sezonki ilk kupasını Bursa’da kazandı, hedef dahilinde olan iki kupa daha var. Belki, ikisi de kaybedilecek veya ikisi de kazanılacak ancak bu oyuncu grubu, ikisini de kazanabileceğinin mesajını Şubat ayından bu yana o kadar net verdi ki, bizlere her türlü sonuçta saygı duymak düşüyor.
İçeriğin halihazırda devam eden sayfalarında Fenerbahçe’nin kaosu işlevsellikten uzak bir düzen haline getiren yakın tarihi ile Željko Obradović dönemi arasındaki istatistiksel farkları bulabileceksiniz, bekleme yapmayalım lütfen!
*: ”Oyuncu inanınca işiniz hafifliyor” ifadesinin yer aldığı röportaj, Milliyet gazetesinden Ümit Avcı tarafından yapılmıştır.
*: Alıntılama yapılarak içerikte yer verilen ifadeler ise Željko Obradović’in Socrates Dergi’ye verdiği röportaj içeriğinden temin edilmiştir.
Sezonun özeti, belki de ahlaki çözülme…
Abi gerek yok tu bu kadar ayrıntılı analize. .istatistikler en büyük Yalancıdr…obradovic öncesi final four hayal iken bu adam buna bizi alstiryor. .bana göre değişen en önemli şey basketbol kültürü oldu. ..bu adamın bulunduğu ortamda herkes kendini geliştiriyor. ..taraftarimizda basketbolu ogrenmeye başladı. ..basketbol seyirci si oluşmaya başladı. ..nerede nasıl tepki verilmesi gerektiğini öğreniyor taraftar yavaş yavaş. .. VAROL SEN ZLEMIR ZELJKO OBRADOVIC umarım uzun yıllar bizimle kalırsın …en büyük korkum aziz Yıldırım ın bu adamı harcaması …taraftar fútbol maçında bile obradovic diye bağırıyor. ..aziz Yıldırım rahatsız olur bu durumdan çünkü adam her şeyde en önde olmak istiyor. ..ego patlamısi var adam da…parayi ben veriyorum kaliteli oyuncular alıyorum herkes obradovic diye bağırıyor diyebilir. ..beklerim bu adamdan. .. lütfen uzak dur basketboldan…maurizo ghrardini..zeljko ibradovic ve omer onan a bırak basketbolu onlar yönetsin sen uzaktan izle sadece. .