Hidayet Türkoğlu: “Kariyerimin sonlarında ‘Anadolu Efes mi Fenerbahçe mi?’ ikilemi yaşadım #BSL

Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu, oyunculuk dönemine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Anadolu Ajansı’na konuşan TBF Başkanı Hidayet Türkoğlu, oyunculuk dönemine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Oyunculuk döneminde unutamadığı anılarından bahseden Türkoğlu’nun verdiği röportaj şu şekilde:

“Kafaca kendimi NBA için hazırlamıştım. O dönem NBA kulüplerinin kafasında da gelip gelmeyeceğim konusunda soru işareti vardı. Çünkü Efes Pilsen’e de ödeyeceğim 1,5 milyon dolarlık bir bonservis ücreti vardı. Sacramento Kings‘le yaptığım görüşmede bunu ödeyeceğimi ve gelmek istediğimi söyledim. Onlar da bana güvenip 1. tur 16. sıradan beni draft ettiler. Sacramento, NBA kariyerimin en önemli zamanları. Oraya gidip kendimi kabul ettirmek, NBA’in bir parçası olarak kendimi kanıtlamak önemliydi.

Sacramento’da konferans finali oynamıştım ama ilk ve tek NBA finalim 2008-2009 sezonunda. Bir sporcunun ulaşabileceği en büyük yer de bu finaldir. Orada iyi performans sergilemek, takımın önemli isimlerinden biri olmak insanı gururlandırıyor.

Kobe’ye yaptığım o blok tamamen spontane gelişti. Kariyerimde play-off’larla birlikte binin üzerinde maç oynadım. Blok sayım, iki elin parmağını geçmez. Kobe, beni o gün birçok topta çabuk geçti. Kobe beni geçtikten sonra bu kez Dwight Howard önüne geçti. Hafif geriye çekilince ben de elimi kaldırım, topa temas oldu. Bloktan sonra süreç hızlı gelişiyor, maçın devam ettiğini ancak kısa bir süre kaldığını biliyordum, hemen mola aldık.

Courtney Lee o pasımı sayıya çevirse seri 1-1 olacaktı ve seriyi kazanıp NBA şampiyonu olurduk. Çünkü, bütün gidişat bizim avantajımıza dönecekti, sonraki 3 maç bizim evimizde olacaktı. Kesinlikle seriyi orada bitirirdik. Courtney Lee’yle birkaç gün önce mesajlaştım. ‘Courtney, seni Türkiye’ye bir gün getirmem lazım, çünkü şu an bizim eski maçları gösteriyorlar. Senin kaçırdığın basketi bütün Türkiye konuşuyor.’ dedim. O da hala çok üzgün olduğunu söyledi. O süreç hala dün gibi, aradan 11 yıl geçmesine rağmen. Koçumuz molada başka bir set çizmişti. O kadar karmaşık bir şey oldu ki 0.6 saniye kala. Pas verecek birini bulamayınca tekrar mola aldım. 0.6 saniye kala molada Lee bana ‘Potaya yakın pas at’ dedi. Ben de ‘Sen merak etme, yeter ki sayıyı at’ dedim. Pası da attım ama kısmet değilmiş. Hayatımda, hala kaç sene geçse de unutamadığım bir andı. O saniyelerin hayatımda hep bir ayrı yeri olmuştur.

Orlando’da basketbol olarak belki çok güzel işler yaptık ama en çok gurur duyduğum süreçler şu an yaşadıklarım. Bunun nedeni de basketbolun dışında insanlarla kurduğum dostluklardır. Orlando’da yaptığımız işler sonucunda NBA’in hala bir parçası olduğumu dile getiriyorum. Gerçek Hidayet’i anlamanız için bir gün Orlando’da oynadığım oyuncular, çalıştığım antrenörlerle kurduğum dostlukları görmeniz lazım. Bu paylaşımlar beni ve ailemi çok onurlandırıyor.

Benim ilk beşim, Michael Jordan, Kobe Bryant, LeBron James, Tim Duncan, Shaquille O’Neal. Benim için tüm zamanların en iyisi ise her zaman Jordan’dır. Benim zamanımın Michael Jordan’ı olarak nitelendirdiğim ismi ise Kobe Bryant’tır. Ölümünden sonra bütün dünyanın nasıl saygı duyduğunu, üzüntü duyduğu gördüğümüz bir isim Kobe. Birebir de çok karşılıklı oynadık. Gelmiş geçmiş en iyi ilk üçüm sırasıyla Jordan, Kobe ve LeBron’dur. LeBron’a da hala şapka çıkarmak gerekir. İnanılmaz işler yapıyor. Hala rekorlar kırıyor.

Neden olmadığını biz de orada çok konuştuk. Belli bir kariyerle oraya geçtim. Oraya gittikten sonra fikirler tamamen değişti. Beni mutlu etmeyen bir yerdi. Orlando’da takımın sorumluluğunu alan bir süreç yaşadıktan sonra Toronto’da tamamen sisteme göre topla az buluşan bir rol verildi. Doğal olarak yeteneklerimi sergileme şansım kısıtlandı. Menajerimle görüştükten sonra ayrılma kararı aldım. Gerçekten aile olarak da Toronto’ya ısınamadık. Toronto-İstanbul uçuşları da o süreçte başlamıştı. Ailemiz için uygun olacağını düşündük ama basketbol olarak mutlu olamayınca şehrin bir önemi yok.

Tanjevic Sırbistan maçındaki son topu bana çizdi. Öyle bir karmaşa yaşandı ki. Allah’a çok şükür, Kerem oradaydı. Topun elimden gittiğini gördüm, arkasından gittim almak için ama Allah’tan Kerem aldı. Tarihimizin en büyük başarısını Kerem’in sayesinde aldık. Kerem’in o an orada olması bizlere büyük bir sevinç ve zafer yaşattı.

Avrupa’nın en iyi jenerasyonları tüm ülkelerde bence 2000’li yıllardaydı. Bizim ilk heyecanımızdı 2001 Avrupa Şampiyonası. 1999’da Fransa’da da kadrodaydım. Orada da şansız bir süreç yaşamıştık. Ülkemizde olması önemliydi. Bana göre Türk basketbolunun bir belgeseli yapılsa 2001 kadrosunun yapılması gerekir. Çünkü 2001’deki takımımızın oyuncuları Türk basketbolunu dünyada bir yerlere getirmeye çalıştı. Mehmet Okur ve ben NBA’deydik. Mirsad ve İbrahim’in kısa NBA maceraları oldu ama ikisi de Avrupa’ya damga vurdu. Harun Erdenay, Orhun Ene Türk basketbolunun çok özel insanları. Kerem Tunçeri, Hüseyin Beşok, Kaya Peker, Asım Pars, Haluk Yıldırım… Bu isimler Türk basketbol tarihinin çok önemli isimleri. Aydın Örs gibi bir insanın antrenör olarak Türk basketboluna kattıkları ortada. En başarılı, en kaliteli kadro 2001 kadrosuydu.

NBA’de lokavt sürecinde Türkiye’ye dönme ihtimalim oldu. Hep bir ikilem içerisindeydim. Son olarak da doğru kararı verdim ve hiçbir yere gitmedim. NBA’de devam ettim. Kolay bir karar olmazdı iki takımdan birini tercih etmek. Kariyerimin sonunda iki gönül bağımın olduğu Anadolu Efes ya da Fenerbahçe‘de oynama fikri oldu ama özellikle Avrupa Ligi’nde bir takımda oynama düşüncesi hiç olmadı. Şu anda Nikola Mirotic’in yaşadığı süreçle karşılaşmadım. Ben NBA’de gerçekten çok keyif alıyordum, çok mutluydum. Kendimi tatmin edecek başarılar da elde ettim. Sadece basketbolu bırakma noktasında Efes mi Fenerbahçe mi diye bir düşüncem oldu ama en sağlıklı kararı vererek dönmedim.

Aydın Örs’ün bende her zaman yeri farklıdır. Efes Pilsen sürecinden de birlikteydik. Bu noktalara gelmemde kendisinin büyük payı vardır. 2 metre boyunda bir oyuncuda diğer antrenörlerin göremediği özellikleri gördü. O boyda beni oyun kurucu oynatmaya başlattı. Bazı yeteneklerimi çok erken keşfetti. Basketbol anlamında kendimi daha iyi yerlere getirmemi sağladı. Aydın Örs’ün ailece de bizde farklı yeri vardır.

Oyun kurucu olarak, Kerem Tunçeri ve Orhun Ene, 2 numara İbrahim Kutluay, 3 numarada ben olurum. 4 numarada Mirsad Türkcan. 5 numara da Mehmet Okur.”


Kaynak: AA

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler