Güven bana. Yüzde 80, 90 hatta neredeyse 100’e yakın zamanlarda: Terrell Brandon’un pozisyonundaki biri senin başarılı olmanla ilgilenmeyecek. Bir saniye bile. Sana bunun sözünü veriyorum.
Gerçek şu ki: bu lig oyun üzerinde kuruldu fakat bir iş olarak işliyor. Ve bir çok insan sen onların pozisyonlarını tehdit edene kadar sana çok çok iyi davranıyorlar.
Terrell sakatlandığı anda, o senin bir tehdit olduğunu biliyor olacak. Aslında, herkesten daha bile iyi biliyor olacak çünkü senin bir oyuncu olarak neler yapabileceğinin farkında olacak.
Fakat sana şunu söyleyeceğim: Ameliyatından çıktıktan sonra seni gördüğünde söylediği ve senin hiçbir zaman unutamayacağın bir şey olacak. Sana doğru gelecek ve elini omzuna koyup doğrudan gözünün içine bakarak “Chaunce. Bu senin sıran.” diyecek.
Ve orada durmayacak. Her seni gördüğünde –her sabah idmanında, her şut idmanında, maçların başlangıcından önce- sana her zaman aynı dört kelimeyi söyleyecek. Bu Terrell’ın sezonun geri kalanı boyunca nakaratı olacak ve her söylediğinde bu sana hayal bile edemeyeceğinden daha fazla yardım edecek.
“Chaunce. Bu senin sıran.”
“Chaunce. Bu senin sıran.”
“Chaunce. Bu senin sıran.”
Terrell sakatlandıktan sonra onun iyi dilekleri olsa da olmasa da oyun kurucu olarak sen başlayacaksın. Fakat sen hiçbir zaman ilk beş oyun kurucusu olmayacaksın. Bu yüzden Terrell’a ihtiyacın var. Ve bu farkı yaratacak, Terrell’dan gördüğün desteğin senin için çok büyük bir anlamı olacak.
Ve evet o final sınavı.
Geçiyorsun, hem de mükemmel notlarla.
O yazın devamında Detroit ile anlaşacaksın.
Forma numarası hakkında küçük bir tavsiye: Bir numarayı seç.
Hayır en iyi olduğun için değil. Bir numarayı seç çünkü bu bir şans. Detroit sana takımlarının kontrolünü ve lider rolüyle birlikte kendi şovunu sürdürme fırsatını verecek.
Bu şansı kullanamazsan? Hey, Minnesota’da iyi günlerin oldu, Chaunce. İşsiz kalmış olmayacaksın. Ne olursa olsun hala daha kendini kanıtlamış bir rol oyuncusu olacaksın ve buna geri dönebileceksin.
Fakat buna geri dönmek istemeyeceksin. Çok çalışmış ve çok şeyin üstesinden gelmiş olacaksın. Ve bir numara senin için bu anlama gelecek. Boston’da, Toronto’da, Denver’da ve son olarak Minnesota’da. Bu senin için son beş yılda çok fazla sayıda durak.
Bir numara senin için bir şansı ifade edecek, Chaunce. Bir duraktan ötesini.
Her şeyi bir seyahat haline getiren şey olacak.
Ve durak Detroit olacak.
Bir yolculukla ilgili en önemli şey tabii ki de herkesin olduğu yere gelme konusunda farklı bir hikayesi olması. Sen kendi hikayene sahip olacaksın ve bu kolay bir hikaye olmayacak. Fakat Detroit’le ilgili en iyi şey de bu olacak, orada kimsenin yanındakinden daha kolay bir hikayesi yok.
Örneğin Ben Wallece’ı ele al.
Kim? Güven bana –ona bir iki yıl ver. Öğreneceksin. Sen yaşadıklarını üçüncü sıradan seçilerek yaşadın. Bu adam Virginia Birliğinden draft edilmeden gelmiş ve lige tutunacak bir yol bulmuş olacak. Bu adam 6’9luk bir bir pivot –sadece 6’9- ve NBA’in en iyi savunmacı uzunlarından olacak.
Ve tabii ki başta sahada biraz kaba gözükecek… fakat sadece sahada. Sana söz veriyorum onu seveceksin. Kelimenin tam anlamıyla Ben hepinizin koruyucusu olacak ve Detroit Basketbolu akla geldiğinde kişisel özellikleri takımı temsil edecek. Çok çalışmış, test edilmiş, kendi tırnaklarıyla bir araya gelmiş bir grup oyuncu.
Ve tabii ki, savunma önceliği.
Ve tabii ki kaba gözüken o yüz. O franchise’ınızın da yüzü olacak.
Örneğin Tayshaun Prince’i ele al.
Kim? Güven bana –ona bir iki yıl ver. Öğreneceksin. O grupta senin “yeğenim” diye çağıracağın kişi olacak (İnanması zor, biliyorum. Fakat yakın bir zamanda grubun veteranı “Unc” yakında sen olacaksın.) Tay o utangaç, sessiz adam olacak. Çok fazla konuşmayacak. Başta onu fiziksel olarak soyunma odasında görmesen onun orada dahi olduğundan haberin olmayacak. Fakat bu onun tarzı. Fakat ona biraz süre ver. Gelişmesine zaman tanı. Eninde sonunda biraz açılacak ve tanıdığın en komik insanlardan birine dönüşecek. Evet, bu doğru Tay şaka yapıyor. Kim bilebilirdi?
Saha içinde o tamamen eşsiz biri olacak. Oyununda kimsenin kapatamadığı bir özelliği olacak. O sessiz bir suikastçı gibi olacak.
Ve her sessiz iyi bir suikastçı gibi… İş işten geçene kadar kimse onun geldiğinin farkında olmayacak.
Her ne kadar kulağa çılgınca gelse de, bir çok yönden Tayshaun basketbolun geleceği olacak. Gelecek sırık gibi 6’9 boyunda 200-pound ağırlığında bir vücut. O uzun kollarıyla 1-4 numara arası herkesi savunabilen, bir savunma hamlesiyle rakip takımın işini bitiren bir prototip olacak. Ve aynı zamanda ipeksi dokunuşuyla, en atletik forvetlerin bile üzerinden rahatça şut gönderebilen biri olacak. Tay’dan on yıl sonra ligde herkes onun yaptıklarını kopyalayarak bir yere gelmeye çalışacak.
Fakat sadece orijinal bir tane olacak. Ve son ona Yeğen diyeceksin.
Richard Hamilton’u ele al.
Kim? Güven bana –ona bir iki yıl ver. Öğreneceksin. Chaunce –en iyi oyun kurucu olabilmek için harcadığın onca yılı biliyorsun. Başka bir şekilde bu efor aslında kendini bir oyuncuyla birlikte bu kadar iyi oynatabilmek için yaptığın bir eformuş. Rip. Rip senin olacağın oyun kurucunun mükemmel şutör guard partneri olacak. Ve Wizards sağ olsun tam da mükemmel bir zamanda takımınızda oynama şansını yakalayacak.
Oyunlarınız birbirini mükemmel bir şekilde tamamlayacak. Davranışlarınız da: sen sakin, arkasına yaslanmış, aklıyla oynayan bir oyuncuyken. Rip –bu çocuk adeta bir motora sahip. O kat etmek isteyecek, koşacak, zıplayacak ve bunu tüm gün boyunca yapacak. Bu onun masaya koyduğu saf enerjisi. O her zaman boşta olduğunu düşünen tarzda oyunculardan olacak –ve onda nadiren görülen bir şut yeteneği de olacak.
Fakat sen hazır olacaksın. Terrell Brandon üniversitesinden en iyi dereceyle mezun olmuş olacaksın. Elinde top olan bir orkestra şefi olacaksın. Ve Rip’in enstrümanlarını mükemmelliğe sürükleyeceksin. Bazen onu yarı yolda bırakacak, bazen de çok üst seviyelere çıkartacaksın. Bazen tek bir pozisyonda ikisini bir arada yapacaksın. İkiniz birlikte inanılamayacak kadar iyi bir kimya yakalayacaksınız.
Saha dışında da çok iyi arkadaş olacaksınız.
Fakat eninde sonunda, dünyanın en iyi guard ikilisi olacaksınız.
Ve son olarak Rasheed Wallace’ı ele al.
Kim? Haha, sadece şaka yapıyorum. Sheed’i biliyor olacaksın. Fakat aslında bildiğini sandığın şeyler doğru olmayacak. Aslına bakarsan takastan önce bildiğin tek şey Sheed’in bazen iyi bazense kötü şeyler duyduğun repütasyonu olacak. İyi mükemmel olacak. Bu adam Batı Konferansında Duncan’dan Webber’e McDyess’tan eski iyi arkadaşın K.G.’ye karşı onlarca savaş vermiş biri olacak. Ve bu savaşlarda nadiren kaybettiği kadar kazandığı oyun olan adamlardan olacak.
Fakat sonra çoğunluğu medyadan olmak üzere onun ,çoğu bağlam dışında da olsa, hakkında kötü şeyler de duyacaksın: kötü tutum, garip kişilik, çabuk sinirlenen. Bilirsin, Sheed hakkında duyduğun klasik şeyler. Kimyaya önem veren bir takım lideri olarak, bu özellikleri hafife almayacaksın.
Ve bu kötü şöhretli Rasheed Wallece takımın bir parçası olunca, heyecanlanıp heyecanlanmaman gerektiğini bilemeyeceksin.
Tamamıyla heyecanlanmalısın.