NBC Sports ekibinden Joe Posnanski’nin yazdığı bu yazının ilk bölümünü geçtiğimiz gün yayınlamıştık (http://trendbasket.net/2013/07/09/gregg-popovich-kabadayi-dost-ve-kazanan-1/). İşte yazının ikinci bölümü.
***
Gregg Popovich’e soru sorma kuralları madde 3: Asla onu kandırmaya ve tartışmaya açık cümleler kullandırmaya çalışmayın. İşe yaramaz ve bundan nefret eder.
Örnek (Lakers maçından önce Los Angeles’ta): “Pop, yaşadıkları sorunları göz önüne alırsak, playoff ilk turunda Lakers’la eşleşmek ister misin?”
Popovich: “Cidden bir NBA koçunun buna cevap vereceğini düşünüyor musun? … Yarım akıllı da olsam beni hafife almamalısın.”
***
Gregg Popovich, umutsuz derecede uyumsuz iki kişisel özelliği bünyesinde barındırıyor. Popovich yoğun, kararlı ve sıklıkla cimri biridir. Saha kenarı röportajları efsanedir. Ekranda görünen kıpkırmızı suratı da öyle. Unutmayın, bu adam –Spurs’de genel menajerken- 1996’da önceki iki sezonda 62 ve 59 galibiyet alan koç Bob Hill’i kovup, takımın başına kendisi geçen bir adam. Aynı zamanda bu adam o güne kadar hiçbir NBA maçında koçluk yapmamıştı.
Ve evet tam da bu noktada oyuncuları onu çok seviyor. Onu ‘her daim oyuncusunun yanında olan koç’ olarak tanımlıyorlar.
Peki bu nasıl oluyor?
Şimdilerde Atlanta genel menajeri olan ve daha önce Pop’ın oyuncusu ve yardımcısı olarak görev almış Danny Ferry şöyle söylüyor: “Pop her şeyden önce saflık derecesinde iyi bir insandır.”
Evet, her şey bu noktada başlıyor. İnsanlar sadece Pop’u seviyorlar. Bunun önüne geçemiyorlar. Onun hakkında az çok bir şeyler bilen spikerler de onu seviyor. Azarlayıp, dalga geçtiği muhabirler de onu seviyor. Saha kenarında bağırdığı, neredeyse ısırdığı oyuncuları da onu seviyor. Bu tam anlamıyla ‘esrarengiz’. Kansas koçu onun hakkında şunları söylüyor: “O bir koçun sahip olabileceği en iyi yaklaşıma sahip. O en iyisi.”
San Antonio’nun normal sezondaki son üç maçında – sırasıyla Lakers, Golden State deplasmanları, ardından içeride Minnesota ile – bu yaklaşımı net olarak görebilirsiniz. San Antonio bu üç maçı da kaybetti. Lakers mağlubiyetinde takım çok kötü oynadı ve çaba göstermekten aciz durumdaydı. Lakers Kobe’den mahrum ruhunu arıyordu. Pop bu yüzden Golden State maçını feda etti ve bütün ilk beş oyuncularını dinlendirdi – yedekler üç çeyrek boyunca iyi oynadı fakat son çeyrekte dağıldılar. Ardından takım San Antonio’ya döndü ve Minnesota’nın karşısına çıktılar. Takım yine üç çeyrek iyi oynadı ve maçı önde götürdü ancak Duncan, Parker ve Ginobili’nin kenarda olduğu son çeyrekte yine dağılıp maçı kaybettiler.Tüm bunlar olurken Popovich saha kenarında esnemekten harap düşmüştü.
Bu maçlar Spurs için hiçbir anlam ifade etmiyordu – zaten Batı konferansında ikinci sırayı alacakları kesindi – ama doğruya doğru bu maçlarda da kötü oynamışlardı. Spurs Şubat ayından beri tek bir deplasman maçı bile kazanamamışlardı. Sezonun sonunu kadro denemeleri ve son on maçın yedisini kaybederek getirdiler. Bu Pop’ın endişelenmesi için yeterliydi. Ve Pop –onu tanıyan herkes bunu söyleyecektir – her şey yolunda olsa bile endişelenecek bir şeyler bulur.
Hayır, Pop hiçbir basın toplantısında uzlaşmacı olmaz. Her basın toplantısına korkunç bir sessizlikle başlar ve sizin ona bir soru sormamanızı diler. Golden State maçından sonraki basın toplantısı bu olayı gözlemlemek için iyi bir örnek.
Muhabir 1: Şu anki Golden State takımı çok hızlı oynuyor ve üç sayı çizgisinin gerisinden pek çok şut kullanıyorlar… Bu Warriors takımıyla geçmiştekiler arasında bir fark var mı?
Pop: Geçmişte olanları pek düşünmüyorum. Beni şu an ne yaptıkları ilgilendiriyor.
Muhabir 1: Peki şu anda ne yapıyorlar?
Pop: Az önce senin dediğini.
Muhabir 2: Bu kadar çok üçlük kullanmaları sizce bir tehlike mi?
Pop: İyi şut atıyorlar. Bu iyi bir şey.
İsteseniz bu konuşmayı şöyle de çevirebiliriz.
Muhabir 1: Bu Warriors takımı…
Pop: Şu an zamanımı harcıyorsun.
Muhabir 1: Peki şimdi ne yapıyorlar?
Pop: Hala zamanımı harcıyorsun.
Muhabir 2 Sizce bu bir tehlike…
Pop: Şimdi de sen zamanımı harcıyorsun.
İşte size bomba: Bu iki muhabirden biri toplantı bittikten sonra ortalarda dolanıyordu. Ardından Pop ve muhabir hayat hakkında konuşmaya başladılar, birbirlerine ailelerini sordular, güldüler. Tıpkı eski arkadaşlar gibi. Sanki Popovich iki farklı adam gibi. Bazen sizi görmezden gelen, dağıtan, dünyadaki en aptal insanmışsınız gibi davranan bir zorba. Bazen de saflık derecesinde iyi, ailenizle ilgilenen, sanki yanınızda kimse olmasa da en iyi arkadaşınız olmaya devam edecek bir adam. Belki de tüm başarılı koçlar bir şekilde kabadayı ve dost olmayı başaranlardır. Ama hiç kimse – bu dünyadaki hiç kimse – bu iki insanı birbirinden ayırmada Pop kadar başarılı olamaz.
“Bu konuda en iyisi o” diyor Larry Brown. Koçluk kariyeri boyunca bu ikinci kişiliği baş belası olarak niteleyen Larry Brown. Brown şöyle devam ediyor: “ Bence derinlerde bir yerlerde Pop tanıyabileceğiniz en adam gibi adamdır. Oyuncularına bağırır, çünkü onlara güvenir. Oyuncuları Pop’ın her daim arkalarında duracağını bilirler.”
Buford diyor ki: “Asıl anahtar insan ilişkileri. Bu ilişkiler kurma konusunda, gördüğüm en iyi insan Pop’tır.”
“Peki bunu nasıl yapıyor” diye soruyorum.
“Yani… bir şekilde yapıyor. Önce güven inşa ediyor. İnsanlar ona inanıyorlar.”
***
Gregg Popovich’e soru sorma kuralları madde 4: Ona asla aradaki buzları eritmek için nükteli, karşılığında ilginç cevaplar beklediğiniz şeyler sormayın. Espri yapmak için havasında değildir. Hiçbir zaman.
Örnek (Minnesota maçından önce San Antonio’da)
Muhabir: “Hey Pop, bugün Kevin Durant’in kaç sayı atacağı konusunda alt-üst tahmini yapmak ister misin?” (Durant sayı kralı olmak için belli bir miktar sayı atmak zorundaydı… oynamadı bile)
Popovich: Hayır.
***
İnsanlar Gregg Popovich’i sistem koçu olarak tanımlıyorlar- bir sistemi var ve her sene takımı bu sistemle yönetiyor – ve bu bir anlamda doğru. Ancak sadece ‘bir’ anlamda doğru. Uzun süredir Spurs bu tarz bir takım oldu. Hantal, oyunu öldürene kadar boğan bir takımdı. Hatta David Stern’in – Adrian Wojnarowski’nin anlattığına göre – “Spurs, ilgi çekmeyen, zevksiz bir takım” diye sızlanmasına neden olan bir takımdı.
Evet, tabi ki Spurs ilgi çekmeyen, zevksiz bir takım olmayı umursamıyordu. Bunun zirve noktası ile Mike D’Antoni’nin maç başına 110 sayı atan Phonix Suns’ını seri 2-2 iken 88-85 yendikleri maçtı (16 Mayıs 2007).
Kurbanları sadece o Suns takımı değildi. Suns’ın iki oyuncusu – Amar’e Stoudamire ve yedeği Boris Diaw – Robbert Horry’nin Steve Nash’e yaptığı sportmenlik dışı faulün ardından Spurs bench’ine dalmış ve bir maç ceza almışlardı. Çok vahşi, sertlikle dolu bir seriydi. Phoenix seyircisi salonu tezahüratlar ve yuhalamalarla inletiyordu – bir Spurs taraftarı daha önce böyle bir atmosfer görmediğini söylüyor. Ancak bu bile işe yaramadı. Bu Spurs’e karşı işe yaramazdı. Bruce Bowen (Stoudamire ona ‘pis’ bir oyuncu demişti) son üçlüğü gönderdi ve San Antonio bu savaşı 88-85 kazandı. Ardından da şampiyonluğa yürüdü.
Bu Gregg Popovich yönetimi altındaki San Antonio’nun basketboluydu. Her zaman sizden daha serttiler. Her zaman sizden daha kabaydılar. Her zaman sizden daha gürültülüydüler. Ve her zaman kazanmak için sizden daha kararlıydılar. Bu 11 yıl üst üste devam etti ve NBA’i savunma değerlendirmelerinde ilk üçte bitirdiler. Bu yılların her birinde oyun temposu olarak ligin dibindeydiler. Yavaşlat, yere ser, Hack-a-Shaq, taşı ez ve suyunu çıkar.
Ancak 2013’teki Spurs basketbolu böyle değil. Hayır, bu sezon Spurs herhangi bir takımın oynayabileceği en hızlı seviyede basketbol oynuyor( ligi oyun temposunda 6. bitirdiler – Pop döneminin en yüksek seviyesi-). Kawhi Leonard (Indiana’dan draft gününde geldi), Danny Green (Cavs tarafından ikici turda seçilmiş ve takımdan gönderilmişti), Tiago Splitter ( Brezilya’dan ikici turun sonlarında seçilmiş pek çok uzundan daha iyi koşabilen) gibi genç oyuncularla Spurs daha açık bir takım hale geldi.
Larry Brown “ Bence bu zamana kadar oynanmış en Avrupalı basketbolu oynuyorlar” diyor ve ekliyor: “ Bence izlemesi çok keyifli bir takım haline geldiler.”
Bu sözler Pop’ın neden bu işte iyi olduğunu anlatmanın bir başka yolu, aslında apaçık ortada ancak göz ardı ediliyor. O gerçekten iyi, çok iyi bir basketbol koçu. Düzenli olarak oyunu yerle bir ediyor, ancak birçok koç bunu yapabiliyor. Peki Pop ve ekibini bu işte ayıran ne? Çünkü o ve ekibi basketbol kurallarına ve oyun tarzlarını düşünmeye orantısız vakit ayırıyorlar. Hangi trendin geleceğini ve neyin artık geçerliliğini yitirdiğini çok iyi biliyorlar.
Ferry diyor ki: “Spurs’ün oyun tarzı oyunculara ve yeni kurallara göre başka hiçbir takımda olmayan bir şekilde evriliyor.”
Yazan: Jos Posnanski
Çeviren: Alper Tortop
[…] (http://trendbasket.net/2013/07/11/gregg-popovich-kabadayi-dost-ve-kazanan-2/) […]