Evet, ilk soruyla başlayalım: Dragan Bender’in yaşadığı o bana göre saçma gelen sponsorluk problemi olmasaydı, Lovro Mazalin hazırlık sürecinde o talihsiz sakatlığı geçirmeseydi ve Ante Zizic de Girit’te turnuvanın hemen başında talihsiz bir şekilde sakatlanmasaydı, neler olabilirdi?
Elbette yetenek seviyesi takımın en az 2 katı artardı. Hatta bence “yetenek” olarak ABD ile eşit olabilirdi Hırvatlar. Buna hiçbir şüphe bulunmuyor.
Fakat benim kafamdaki en büyük soru: Peki Mazalin olsaydı, Slavica bu kadar ön plana çıkabilir miydi? Zizic ve Bender olsaydı, bu kadar iyi tutan Arapovic-Zubac ikilisi bu kadar çok sahada kalıp, bu kadar etkili olabilir miydi? Her ne kadar o müthiş önemdeki serbest atışı kaçırsa da, Luka Bozic de yine bu kadar oynama şansı bulup, rol oyuncusu olarak katkı verir miydi?
Bu soruların yanıtını hiçbir zaman bulamayacağız ve 2015 U19 Dünya Şampiyonası denildiği anda Hırvatistan’ın yaşadığı talihsizliklere rağmen gösterdiği bu büyük başarı anlatılacak ve herkes, “-sa” ekini bolca bu takım için kullanacaktır. Türkiye maçında müthiş bir efor sergilediler ve açıkçası turnuvadaki en büyük sürprizlerden birisini yaptılar. ABD karşısında da Marko Arapovic faul problemine girip oyun dışı kalsa da, Slavica’nın özellikle bireysel çabasıyla maçın içinde kaldılar ve Bozic’le hatta maçı kazanma noktasına dahi geldiler. Elbette Bozic serbest atışlardan birini kaçırınca, maç uzatmaya gittiğinde faul problemi – derinlik Hırvatlar için büyük dezavantaj oldu.
Hırvatistan’ın bu başarısında kaptan Marko Arapovic’in gösterdiği liderlik ve karakter, koç Ante Nazor’un takımı bir araya getirmesi ve kimyasını oldukça yukarıya çekmesi unutulmaması gereken detaylar. Arapovic bu kadar takım başarısını ön plana atmasaydı ve sahada Hırvatistan’ın lider aradığı anlarda olmasaydı, Zubac mesela bence bu kadar ön plana çıkamazdı. Slavica da keza. Bir uzundan ve kaptandan ne bekliyorsanız, Arapovic bu turnuvada hepsini yaptı.
Nik Slavica, ilk olarak benim 2013 yılındaki U16 Avrupa Şampiyonası’nda canlı izleme şansı bulduğum bir oyuncuydu. Keza Ivica Zubac da aynı şekilde. Slavica, Zubac’a rağmen yine daha fazla göz önündeydi ve oynuyordu. Ama çok top kaybı yapan, basketbol zekası düşük ve çok efektif bir oyuncu değildi. Yine ilgi çekici atletizmi vardı fakat bu atletizmini çok iyi oyunuyla birleştiremiyordu. Bu turnuvada ise Mazalin’in de olmamasıyla kanat pozisyonunda bütün yük ona kalmıştı. Gösterdiği etkili oyunla birçok NBA gözlemcisinin dikkatini çekti. Zubac ise tam anlamıyla “late-bloomer” dediğimiz oyuncunun anlamı. U16 Avrupa Şampiyonası’nda 10 dakikadan az ortalama süre alan Zubac, müthiş fiziği ve sert, geri adım atmayan oyunuyla dikkat çekti. Hem Slavica, hem de Zubac’ın bu kadar gelişmesinde bence en önemli etkenlerden birisi kulüp takımları Cibona’da ciddi oynama süreleri bulmaları. Keza olsaydı Ante Zizic için de bunları söyleyebilirdim. Egemen Güven baktığınız zaman hem Zubac, hem de Zizic’ten çok daha becerikli ve yetenekli bir oyuncu fakat A Takım basketboluna henüz geçişini tam yapamadı ve sakatlıklarından dolayı bu sezonu çoğunlukla oynamayarak geçirdi. Nitekim Hırvatistan maçında bu fark çok büyük belli oldu.
Hırvatlar müthiş bir jenerasyonla geliyorlar. Benim fikrim eğer bu yaşanan Jordan Brand/adidas gibi saçma problemler olmazsa, alttan gelen jenerasyon ve mevcut bulunan oyuncuların birleşimiyle uzun yıllar milli takım seviyesinde Avrupa’yı domine edebilirler. Her şeyden önce, kulüp takımları ellerindeki malzemeyi kullanıyorlar ve geliştiriyorlar. Slavica ve Zubac, bunun en güzel örnekleriydi…