Galatasaray Odeabank kadrosu iyi planlanmış, aynı zamanda pek çok oyun planını belirli düzeyde oynamaya elverişli bir kadro. İhtiyaç ise bu kadroyu verimli bir rotasyon ve sağlıklı bir rol paylaşımıyla kullanmak. Ergin Ataman bunu yapabilecek bir antrenördür ve sezon ilerledikçe, bir kez daha sakatlıklar silsilesi vuku bulmaz veya skandallar zinciri ayyuka çıkmaz ise, çok daha yüksek seviyelere çıkacaktır Galatasaray Odeabank’ın oynadığı basketbol.
Geride kalan 3 resmi karşılaşmada iki Eurocup ve bir Euroleague takımıyla karşılaştı Galatasaray. Her an, her dakika Avrupa’nın 1 numaralı ligine sahip olduğumuz tüm yetkili ağızlarca söyleniyor ise Trabzonspor Medical Park’ı Litvanya ekibi Neptunas’ın üzerine koymakta bir sakınca olmamalıdır. Ben de değerlendirme ve kıyaslamayı bu temelde yapacağım.
Her karşılaşma Galatasaray’ın oyun planlamasıyla ilgili doğruları yanlışları henüz sezon başında olmamıza karşın yüksek netlikte gösterdi.
Özellikle Trabzonspor Medical Park karşılaşması doğru yolu gösterme anlamında aydınlatıcı oldu. Galatasaray Odeabank’ın oyun planında rakipleri bezdirme büyük önem taşıyor. Bu bezdirme hem rakip hücumcularına karşı bireysel, hem de direk sisteme yönelik. Daha doğru ifadeyle sistemi işlevsiz kılmaya yönelik. Galatasaray Odeabank, Trabzonspor Medical Park karşısında Göksenin Köksal-Sinan Güler ikilisiyle başlayan ön alan presi ve Lasme-Dorsey ikilisinden biriyle biten savunma rotasyonuyla Trabzonspor’un etkili kısalarını oyundan düşürerek hücumu son derece etkili bir hale getirmişti. Zira dirençli bir savunma başlangıcının arkasından gelen aksiyonlarda Green-Micov-Göksenin-Sinan dörtlüsü savunma bilgileri ve -Göksenin’i biraz dışarıda bırakarak- ciddi fiziksel dezavantaj yaşamamaları nedeniyle adam değişimine son derece uygun. Ayrıca Lasme veya Dorsey’nin yaptığı yardımlar veya onların savunduğu hücumcuya yapılan yardımlar sonrasında rakip takımın kalan dörtlüsünü doğru paylaşımla etkisiz hale de getirebilirler. Hızlı top dolaştıran hücumlara karşı adam rotasyonunu en iyi şekilde yapabilmek adına tasarlanmış bir rotasyon bu. Mümkün olduğu kadar defosuz oyuncu tercih edilmiş.
Oyuna dönelim. Şurası kesindir ki; ne bütün bir maç sınıra vurmuş bir ibreyle topa pres yapmak mümkün ne de yüksek tempoda geçen 40 dakikaya rotasyon dayandırabilmek… Ayrıca rakip takımların her hücumunu aynı etkinlikte savunabilmek de komik bir hayaldir. Dolayısıyla hücumu sadece kişileri koşturmak değil, topu koşturmak üzerinden inşa etmek de gerekir. İşte bu noktada Vladimir Micov ve Sinan Güler’in yüksek saha görüşüne sahip olması en önemli nokta. Ayrıca bu iki pas istasyonuna ekstra pas yapabilme becerisine sahip Caleb Green’in eklenmesi kaliteli bir top sirkülasyonu için uygun. Bu istasyonların varlığı McCollum’un oynadığı basketbolu çok daha sağlıklı hale getiriyor ki biraz sonra değineceğim üzere Galatasaray’ın önündeki en önemli yol ayrımıdır bu nokta.
Neptunas karşısında oynanan oyunun tatmin etmemesi, Anadolu Efes karşısında zaman zaman ibre Galatasaray’dan yana dönse de sonuca ulaşılamaması McCollum’un rolüyle ilgili yaşanan kararsızlıklarla ilgili. Neptunas maçına mercek tutalım ve şöyle başlayalım:
Yağızer Uluğ en nihayetinde emaneten koçluk yaptı ve yanlış gördüğü şeylere karşı önlem alma konusunda belli ki tereddüt yaşadı. Zira hiyerarşik üstüne hesap verme yükümlülüğü var. Galatasaray’ın Neptunas karşısında oyunu istediği şekle sokamıyor oluşu, hemen her hücumda yaşadığı tıkanıklıklar ve skorda tekelleşme Trabzonspor Medical Park karşısında karşımıza çıkmayan sorunlardı. Eurocup arenasında yaşanan sorun ise yapılan doğrulardan vazgeçilmesi. Errick McCollum sıkıntıların temelindeki isim. Üst düzeyde Avrupa basketboluna ilişkin kısıtlı bilgi birikimine sahip bir oyuncuyu oyunun merkezine almak, özellikle bu oyuncu takımın kalanından bağımsız fazlasıyla bireysel bir oyun oynuyorsa yüksek skora ulaşsa da hücumları son derece tahmin edilebilir kılar. Bir taraftan da oyunu çeşitlendirecek parçaların oyundan düşmesi sonucunu doğurur.
Yağızer Uluğ’un sezinlediğine emin olduğum ancak önlem almadığı sıkıntı buydu Neptunas karşısında. McCollum bir taraftan sürekli birebirler üzerinden skor bularak kendisinden hariç 4 kişiyi oyundan düşürürken bir yandan Galatasaray Odeabank’ın hücumlarını besleyen savunmasından da çok şey aldı götürdü. 4 kişiyi oyundan düşürdü çünkü Micov ve Sinan’ın oyunu yönlendirebilmesine McCollum’un topu her an elinde tutma isteği engel oldu. Öyle ki Dorsey’i sırtı dönük oynarken bile gördük verimsizleşen hücumun bir neticesi olarak. Öte yandan savunmadan çok şey aldı götürdü çünkü ne Sinan eskisi gibi %100 savunma merkezli bir oyuncu ne de Dorsey formunun zirvesinde. Ayrıca hücumda fazlasıyla pasif kalan kimi parçaları savunmaya konsantre edebilmek imkansız. Yani Galatasaray, dirençten bu kadar noksan bir savunma başlangıcı yüksek hızla top dolaştıran ve fırsat buldukça potaya giden bir takıma elverişsiz bir ortam sağlayamaz an itibariyle.
Bu şartlar altında yapmak gereken Göksenin Köksal’ı oyuna sokup patlayıcı bir savunma direnciyle hücumun önünü açmaktı. Bu hem Neptunas hücumunu bocalatır hem de akılları hücumda bırakarak Micov ve Sinan gibi (henüz Schilb devreye giremedi) iki yüksek standartlı organizatörü devreye sokardı. Ayrıca Trabzonspor Medical Park karşılaşmasından özgüvenli çıkan Göksenin Köksal için de doğru yerde beslenebilmek ve ceza şutları bulabilmek adına uygun ortamı oluştururdu. İstatistik kağıdında ise McCollum’un 36 dakika, Göksenin’in ise 9 dakika oyunda kaldığı yazılı ki bu durum Neptunas koçu Dainius Adomaitis’in isteklerine aykırı olmasa gerek. Bu rakamlar sezon geneli için olumlu olmayacak sembolik rakamlardır. Bazı maçlar özelinde böyle sürelerle karşılaşmak elbette mümkündür ancak bütün bir sezona yayılamayacak kadar tehlikelidir McCollum’a Neptunas maçında verilen rol ve süre. McCollum dışında yalnızca Green’in üçlük atabilmesi ve takım halinde ritim bulunamamış olması da bu sebeptendir. Unutmamak gerekir ki 2014-15 sezonunun ortalarına kadar Fenerbahçe’de kahraman Goudelock iken sezon sonunda Bjelica kahraman oldu. Final four kapılarını açan da bu değişimdi en temelde.
Tekrar altını çizmekte yarar var. Avrupa’nın en iyi ligine sahipsek eğer, Neptunas’ı Trabzonspor Medical Park’ın üzerinde görmememiz gerekir. Bu nedenle McCollum’un attığı 32 sayıyla alınan galibiyetin geçerliliğinin çok da fazla olmadığını söyleyebiliriz. Önemli olan onu mümkün olduğunca tamamlayıcı parça haline getirebilmektir. Yağızer Uluğ’un henüz keskin kararlar alabilmeye hazır olmaması Neptunas maçının genel resmine büyük oranda etki etti. Zira çok daha üst düzeyde oynanan bir Anadolu Efes-Galatasaray Odeabank karşılaşmasında Neptunas karşısında yaşanan sorunların yaşanmaması adına Ergin Ataman doğru adımları attı.
Anadolu Efes karşısında Galatasaray Odeabank’ın yararlandığı en temel nokta rakip hücumların takım halinde yukarı çıkmasından ziyade tek kişinin, yani Granger’ın üzerinden yükselmesiydi. Bütün bir maç boyunca önlem alınamayacak bir hücum tarzı değildir bu. Granger’ın çok ama çok iyi bir gününde olması Anadolu Efes’in önemli bir şansıydı. Aynı şekilde Heurtel’in oynamıyor olması da. Aksi takdirde Ataman’ın planı sonuç verebilirdi. Şöyle ki:
Ergin Ataman ikinci bir pas opsiyonu bulamayan Anadolu Efes’e karşı ön alan presini Göksenin-Sinan ile olmasa da Şafak-Sinan ikilisiyle gerçekleştirmeye başladığı andan itibaren Galatasaray hücumları için savnunma etkili bir kaynak halini aldı. Ancak Sinan’ın oynadığı zayıf basketbol, Schilb’in felaket performansı sonrası hücumu şekillendirme adına sadece Micov devrede kalabildi. Hiç şüphesiz bu da Anadolu Efes’e üstünlük kurabilmek için yeterli değil. Bir başka deyişle Anadolu Efes-Granger ilişkisiyle benzer bir durumu Micov üzerinden yaşamak demek. Ancak Micov’un etrafındaki parçalar -pazartesi günü için- yeterli ve gerekli standardın çok aşağısındaydı.
Anadolu Efes cephesiyle ilgili ise önemli sorun Ivkovic’in Saric’i olması gerekenden çok daha az oyunda tutması nedeniyle Anadolu Efes ikinci bir pas ve bağlantı noktasından yoksun kalması oldu. 2015-16 sezonu öncesi Anadolu Efes analizinde Saric için şunları yazmıştım: “(…) Saric’e düşen önemli görev 1 ve 5 numaralar arasındaki bağlantı üzerinden takımın beslenebilmesini sağlamaktır.” Ivkovic; Granger’ın özellikle Dunston’la yakalıdığı uyum üzerine hücumu bu bağlantıya yıkmayı tercih etti. İkinci ve tek yan plan ise Derrick Brown’ın birebirleri oldu. Ancak Ergin Ataman’ın Granger’ın etkinliğini kaybettiği anlarda McCollum’u kenarda tutup Şafak-Sinan ikilisiyle Anadolu Efes hücumlarına dışardan başlattığı saldırılarda takımın rahatlayabilmesi Saric’in varlığıyla mümkündü. Zira oyunu Galatasaray savunmasının baskı merkezinden uzaklaştırabilecek en kritik parçaydı Saric.
Galatasaray Odeabank cephesine dönelim. Sinan’ın yetersiz oyunu belirli bir seviyeye çıkmayı her halükarda engeller. Bu takımın ulaşabileceği optimum noktaya ulaşması ise Schilb’in form tutmasıyla mümkün. Yazının başında belirttiğim üzere kadro planlamasında önemli bir hata göze çarpmıyor ancak rol dağılımda McCollum’un alacağı pay son derece belirleyici. Zira onun oynadığı oyun an itibariyle takıma sirayet etmekten son derece uzakta. Takımın seviyesini yukarı çıkartabilecek materyal ise eldeki oyuncularda mevcuttur. Dolayısıyla tercih edilen yol ulaşılacak noktayı da belirleyecektir. McCollum’un skor yeteneği koç ekibini yanıltmamalı. McCollum’un ana rolü tamamlayıcılık olmalı. Onun üzerinden kurgulanan hücum planı rakibi şaşırtmak adına ve belirli bölümler için kullanılmalı.
Kısaca üstünden geçilmesi gereken önemli noktalardan biri de yerlilerin aldığı süreler aslında. Altın jenerasyonun önemli bir parçası olarak Ege Arar’ı oynatmak milli takım antrenörü Ergin Ataman’ın daha hassas olması gereken bir nokta. Zira geçen sene oynadığı dakikaları oldukça verimli geçirdi. Ayrıca bir yerden başlaması gerekir. Sanıyorum ki milli takım antrenöründen bu anlamda Obradovic-Ivkovic kadar hassasiyet beklenilebilir. Öte yandan aldığı dakikalarda ,isim vermeye gerek yok, bazı yerli oyuncular gibi etliye sütlüye karışmayıp, hata yapmadan süreyi tamamlama kafasında olursa Ege’ye hiç dakika vermeme hakkı da doğmuş olur Ergin Ataman için. Diğer taraftan Şafak Edge ilk iki maçta olduğu üzere kenarda oturtmak için transfer edildiyse Nikolov’u serbest bırakma hamlesi anlamını kaybetmiş olur. İzzet ve Duşan Cantekin ise süre alamayacaklarını çok iyi bildikleri bir takıma geldiler. İşleri çok zor. Acı olan; oynamamayı kendileri tercih ettiler.
- İçeriğin Twitter paylaşımında kullanılan görsel Galatasaray Basketbol’un resmi Twitter adresi üzerinden temin edilmiştir.
Yazınızda dikkat çektiğiniz noktalara katılıyorum. Benim şahsi kanaatim, özellikle Anadolu Efes maçını baz alırsak, McCollum’un Galatasaray için yanlış tercih olduğu. Zira özellikle kadro genişliğine sahip olan ve yüksek tempoda oynayan takımlara karşı onun kaçırdığı şutlarda ya da yaptığı top kayıplarında dengesiz yakalanan takımın yiyeceği hızlı hücum sayıları başlarına bela olacaktır. Aslında Galatasaray’ı son birkaç senedir takip eden herkes sezon başlarken en büyük sıkıntının oyun kurucu pozisyonunda yaşanacağını tahmin ediyordur herhâlde. Arroyo gibi hem skorer hem de oyun görüşü mükemmel olan bir oyun kurucudan sonra sadece atabilen, ki onu da kendisinin bu yönüne en fazla ihtiyaç duyulacak maçlardan birinde beceremeyen, bir oyun kurucuyla büyük başarıları hedeflemek bana çok da gerçekçi gelmiyor. Ayrıca McCollum’un bir diğer olumsuz ve hem sahadaki takım arkadaşlarına hem de izleyicilere antipatik gelecek özelliği de kötü gününde olduğunda çember dövdüğünü bile bile atmaktan caymaması. Elbette şutörlerin yılmadan şut atmaya devam etmeleri gerekiyor, ancak bunu bütün takımın temposunu düşürüp cesaretini kıracak bir şekilde yapmaları rakibin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe de yaramıyor. Bu açıdan bakıldığında Şafak Edge’nin daha fazla süre alması hem takımın temposunu arttıracak hem de yalnızca kendine oynayan bir skoreri biraz olsun hizaya çekecektir.
Bence Galatasaray’ın bir diğer problemi de sırtı dönük oynayabilecek bir pivottan mahrum olması. Hem Dorsey hem de Lasme ligimiz hatta Euro Cup için takıma ribaund konusunda büyük katkı verecek isimler. Hatta Lasme’nin şut opsiyonu da hücümda çeşitlilik yaratması bakımından kayda değer. Ama biraz da Ergin Ataman’ın taktiğinden kaynaklanan şut ağırlıklı oyun, özellikle şutörlerin günlerinde olmadığı maçlarda, takımı skor açısında kısır bir döngüye sokacaktır. Sırtı dönük oynayabilecek bir pivot takımda yaşanabilecek olası skor tıkanıklığının önüne geçebilirdi. Ancak eldeki uzun rotasyonu bunu sağlayacak özellikteki oyunculardan oluşmuyor ne yazık ki. Tabii bu böyle bir pivotunuz olsa dahi onu besleyebilecek bir oyun kurucudan yoksun oluşunuz oyunun gene şut yüzdenize göre şekilleneceği gerçeğini size dayatacaktır.
Özetle söylemem gerekirse, Galatasaray bu sezon kendisinden bir alt seviyedeki takımları rahatlıkla yenebilecek, ancak pivot ve oyun kurucu bölgelerindeki oyuncu profillerinin kendisinden üst seviyede, hatta kendisiyle aynı mikyastaki rakiplerine nazaran tabir caizse “tek ayaklı” olmaları sebebiyle zorluk derecesi yüksek maçlarda oldukça güç durumlara düşecektir.