Yazı: Lee Jenkins, Sports Illustrated
Çeviri: Ahmet Turhal, TrendBasket
Bucks, dizginleri, saçmalık derecesinde atletik, 2.11’lik Giannis Antetokounmpo’ya vererek onu NBA tarihinin en uzun –ve en ilgi çekici- oyun kurucusu haline getirdi.
En kötü gününde, şutları kısa düştüğünde ve en sıradan paslarda geciktiğinde Giannis Antetokounmpo duşu pas geçer. Takım elbiseyle Bradley Center’ın ev sahibi soyunma odasından çıkıp, otoparka doğru basıp gider ve yerel bir Ford bayiinden kiraladığı siyah Explorer’ına atlar. Milwaukee’nin merkezindeki North 4th Street’ten sağa döner, Hoan Bridge’e doğru yönelir ve rahiplerin dua ettiği ve The Freak’in (Antetokounmpo’nun lakabı: Greek Freak) öfkesini dağıttığı St.Francis’teki Katolik papaz okuluna doğru altı mil daha devam eder. Tek başına, Antetokounmpo az önce oynadığı maçı, kaçırdığı her şutu ve yanlış yorumladığı her pozisyonu kafasında canlandırır. Bazen gece birde oradan ayrılır. Diğer zamanlarda ise beyaz formasını tekrar terleterek üçe kadar kalır. ”Çok kızgın olurum ve doğrudan eve gidersem korkarım ki öfkemi asla söndüremem. Sinirimi ancak böyle atabiliyorum.”
Önceleri sahada kendi cezasını kendi verirdi çünkü Clippers’ın Los Angeles’a kaybettiği bir maçtan sonra Chris Paul’ün böyle yaptığını görmüştü. Fakat aşağı sıralardaki bazı taraftarların cep telefonlarıyla onu çektiğini fark etti ve kimsenin onun şov yaptığını düşünmesini istemedi. Sonuç olarak uzay-zamanda geri çekildi. O, Magic Johnson’ın hızlı hücumlarına ve Russell Westbrook’un sataşmalarına çalışan, LeBron’la güreşen ve Dirk’ü taklit eden, MVP tezahüratları duyan ve golf referansları veren, akılda kalıcı bir lakap sahibi 100 milyon dolarlık ensesi kalın bir adam değil. O, üç buçuk yıl önce Birleşik Devletler’e masumca gelmiş ve fırlamayı bekleyen bir ilk tur seçimi, ilk buzlu içeceğini nefes nefese tweetleyen, kendisinin yapmasından hoşlandığı için otomatik pompalama özelliğini kullanmayıp, benzinini kendisi dolduran ve Westwood Village’daki In-N-Out’ta burgerini yedikten sonra şöyle cıvıldayan bir adam bile değil: ”İşte bu Amerika! Gerçek Amerika! Ne güzel, değil mi?”
Hayır! O, ebeveynleri, polisin evraklarını isteyip, onları Afrika’ya geri göndermesinden korkarken Akropolis civarındaki sokaklarda kol saati, güneş gözlüğü, oyuncak ve bilgisayar oyunu satan Atinalı ince uzun bir girişimci. Hikayesinin büyük bir kısmı anlatıldı: Charles ve Veronica Antetokounmpo’nun 1991’de Nijerya’dan Yunanistan’a daha iyi bir hayat için nasıl geldikleri, dört erkek çocuklarının dünyaya gelmesi ve bir tahliye ihbarından diğerine nasıl sektikleri. Fakat Giannis’in çocukluğuna ne kadar çok inersek farklı şekillerde o kadar çok yankı yapıyor. ”Olanları bir kenara atamam. Başardım. Ben tamamım” diyemem. Bunları hep benimle kalacak. Böyle çalışmayı öğrendiğim yer orası. ”Tüm gün satış yapar, geceleri turistlere Noel ilahileriyle serenat yapar ve akşam yemeğine yetecek parayı toplayamadan eve dönerdim. Yine de hayıflanıyor: ”Hiçbir şeyin garantisi yoktu.” Tam da orada, hayatının o dönemiyle şimdiki halinin arasındaki en büyük farkı buluyor: ”Burada çalıştığım zaman karşılığını alıyorum. Bu, benim yaşadığım en güzel duygu!” Mağlubiyetlerden hemen sonra salondan, deplasman dönüşlerinden sonra havalimanından, peş peşe iki maçtan sonra yataktan kalkar kalkmaz spor salonuna gitmesini sağlayan da tam olarak bu.
Giannis Antetokounmpo: NBA tarihinin en ilgi çekici oyun kurucusu | #çeviri