Sitemizin yazarlarından FED’in seri hakkında yaptığı değerlendirme;
Galatasaray’ın sezon başından beri hayalini kurduğu, planladığı, umut ettiği kupa artık ilk başta sanıldığından daha yakın kendisine.
Kulübün, camianın ve taraftarın da bu sezon içinde bulunduğu hayal kırıklığını düşünürsek Galatasaray’ın bu kupaya nefes gibi su gibi ihtiyacı var.
Ve bu yolda da önlerinde kalan toplam 3 engelden biri de Bayern Münih. Bundan sonra okuyacağınız yazıda da Bayern Münih’in nasıl basketbol oynadığını ve Galatasaray’a karşı neler yapabileceğini aktarmaya çalışacağım.
Bayern Münih ne yapabilir?
Öncelikle Bayern Münich’in oyuncu ve rotasyon yapısından bahsetmek gerek.
Kısa pozisyonunda Alex Renfroe ve Nihad Djedovic’in başrollüğünü Justin Cobbs, Bryce Taylor ve Anton Gavel’le destekleyen takımın aynı zenginliğe uzun rotasyonunda sahip olmadığını söylemek gerek. Bayern Münih’in pota altı; pivot John Bryant, 4.5 numara Deon Thompson, yumuşaklığını Türkiye’deki günlerinden de bildiğimiz Dusko Savanovic ve İspanya’da geçirdiği çok iyi sezonun ardından Bayern’de beklenene ulaşamayan Max Kleber’den oluşuyor. (EC Transfer sezonu sonrası yaptıkları Chikoko transferi Galatasaray’a karşı oynayamayacak.) Ayrıca 3 numarada da Paul Zipser’ın back-up’larının hali hazırda kısa rotasyonuna yazdığımız Nihad Djedovic ve Bryce Taylor olduğunu da belirtmek lazım. İsmini zikrettiğimiz 10 rotasyon oyuncusunun yanına genç oyuncular Dejan Kovacevic ve Daniel Mayr ile de Bayern’in 12 kişilik rotasyonu tamamlanıyor. Böylesine kağıt üzerinde bile dengesiz gözüken bir rotasyona rağmen Svetislav Pesic’in rotasyonda herhangi bir parçayı +30 dakika oynatmaktan kaçındığı da istatistiksel bir veri olarak önümüzde. Takımın en çok süre alan oyuncusu 27.0 dakika ortalamayla oynayan Alex Renfroe ve örnekle de pekiştirecek olursak; bu Cumartesi oynanan Fraport Skyliner maçı sadece 2 sayı farkla bitmesine, hatta Bayern son 10 dakika geri dönüş yapmak zorunda kalmasına rağmen en çok süre alan oyuncu 28.33 ile Justin Cobbs’tu. Yaklaşık aynı senaryolarla oynanan bir maçta da Galatasaray’ın bu süreyi aşan iki oyuncusu olduğunu belirtmek, Pesic ve Ataman arasındaki rotasyon anlayışı farkını ortaya koymaya yetecektir. Bu arada rotasyon kısmını bitirirken takımın kilit parçalarından, en çok süreyi alan ikinci oyuncu, Nihad Djedovic’in sakatlıktan dolayı hafta sonu forma giymediğini ve Salı günkü maçta oynayıp oynamayacağına dair elimde net bir bilgi olmadığını da söylemek gerekiyor.
Svetislav Pesic’in takımının ne tür basketbol oynamaya çalıştığından da bahsetmek gerekiyor. Pesic, 3 yıldır Bayern’de bir “Pesic takımı” oluşturmaya çalıştı. Onu kariyerinin zirvesine taşıyan 2002-03 Barcelona kadrosunda da yaptığı gibi sistemini savunmada topa baskı yapıp rakibini bozabilen, hücumda da triangle offence’in Avrupa versiyonu olan pick&roll’la üretip 1-5-3 üçgeniyle vuran oyuna oturtmaya çalıştı. Ancak bunu Bayern yönetiminin anlamsız “ülke içi transfer” takıntısı yüzünden başarabildiğini söylemek zor. Basketbolda sık sık yaşanan bir kaostur; koçun elindeki kadro, aklındaki basketbola uymadığı zamanlarda durumu toparlamak için genelde ortaya aşureye benzeyen oyunlar çıkar. Bu sezon ülkemizde Darüşşafaka örneğinde gördüğümüz benzer bir sorunun içinde Bayern. Ancak benzerlik oranı Bayern’in lehine olunca ligde ve Avrupa’da hala kurtarabilecekleri kapılar var Darüşşafaka’nın aksine.
Neyse konuyu dağıtmadan bu aşurenin fasulyesini, kuru incirini ayıklamaya başlayalım:
Topa baskı
Bayern’in basketbolunu üstüne oturtmayı hedeflediği kalemlerden biri buydu. Euroleague bittiğinde Micic’ten istediğini alamayacağını anlayan Pesic de onun yerine ekmeği suyu baskı olan Justin Cobbs’u takıma ekleyerek bu yönünü pekiştirmeyi umdu ve maça başlayan beşlerini irdelediğiniz zaman da ana planın bu olduğunu söylemek kolay değil. Ancak sorun şurada başlıyor: skor üretmek için bir şekilde John Bryant’a ve Dusko Savanovic’e ihtiyaç duyan takım asla mükemmel bir topa baskı takımı olamaz. Bu defekti Thompson-Zipser-Taylor-Cobbs-Renfroe gibi hem kısa hem yırtıcı bir beşle çözmeye çalışıyorlar ama bu da eşleşme dezavantajları bol bulunan bir beş olduğu için takım sık sık sorun yaşıyor. Ancak yine de Galatasaray gibi –özellikle deplasmanlarda- topa baskıya karşı sağlıklı cevaplar veremeyen bir takım için Cobbs ve Renfroe’nun yırtıcılığı üstünde durulması gereken bir tehdit.
Potaya hücum
Bayern’in savunmada en iyi yapabildiği şey topa baskıyken işin hücum kısmında da bu şey potaya hücum. Renfroe, Djedovic ve Cobbs burada da başrolde olan isimler ancak dış şut tehdidi olan iki oyuncudan oluşan pivot rotasyonu da gerekli olan spacing’i kısalara sağlıyor. Bunu istatistiksel veri ile anlatacak olursak bu üç oyuncu şutlarının yaklaşık 3’te 2’sini iki sayılık olarak kullanıyor. Tabii bunu yapmanın da bir yöntemi var. Bayern bunu sık sık yüksekte oynadığı 1-5 ikili oyunları ile başarıyor. Özellikle 3 sayı tehdidi olan Bryant ile oynanan iki oyunlarda iki oyuncunun da karşısında kalmak önemli. Bunu sık oynamaktan dolayı bir takım alışkanlığı olarak da show-up görünce uzuna tereddütsüz pas, alttan geçmeyi deneyince de ceza şutu opsiyonunu kullandıklarını söylemek gerek. Galatasaray’ın bu oyuna da değişik bir savunma stratejisi ile çomak sokması şart. Tabii bunu ikili oyun eksenli düşününce böyle. Delinme konusunda Galatasaray’ın oldukça kırılgan bir takım olduğunu da atlamamak gerekiyor. 2 numarada Schilb, 3 numarada Micov’un olduğu beşlerde hem backdoor-cut’lar hem de toplu delinmelere karşı alan savunmaları ya da iyi kurgulanmış savunma rotasyonları gerekecektir.
Pota altı skor çeşitliliği
Bu aslında Pesic’in öyle ayıla bayıla istediği bir şey değildi ancak kulüp Almanya içi garip transferinden ikisi olarak ALBA Berlin’den Deon Thompson ve Ratiopharm Ulm’den John Bryant’ı alınca bu durum baş gösterdi. Üstüne de Pesic’in Power Electronics Valencia günlerinden tanıdığı Dusko Savanovic gelince birden bire Bayern, çok hücum opsiyonlu bir pota altına sahip oldu. Bunların yanına bu sene Obradoiro’dan gelen Max Kleber’i de yazınca hem yüzü dönük hem arkası dönük bitirebilen 4 kişiden oluşan bir uzun rotasyonu oluşuyor Galatasaray’ın karşısında. Dorsey’nin Barcelona’ya transferi sonrası Eurocup’ta Lasme-Davis-Caleb-Micov gibi bir 4-5 rotasyonuyla kalan Galatasaray için bu da ciddi bir sorun. Bu rotasyonu savunmanın zorluğundan ziyade bir de üstüne hepsini iyi re-bounder olması ve Lasme’nin faul problemine girmeden oynama zorunluluğu da görevin zorluk derecesini “Professional”’dan “Legendary”e çekiyor. Ataman’ın oyuncularına anlatması gereken en ciddi tehdit belki de bu.
Bunlar Bayern Münih’in – Aşure teşbihimizin kuru incir tarzı tatlı yönleriydi. Ancak aşure dememiz de boşa değil. Bu tatlıyı yerken gözünüz anlamsızca nohutlara fasulyelere takılabilir, yanlışlıkla ısırdığınız küçük bir zencefil parçası da tadı saatlerce ağzınızdan gitmeyecek bir nahoşluk bırakabilir.
İkili oyun savunması
Avrupa basketbolu an ve an oyununu değiştirse de yeni oyun modelleri ile Bagatskis ya da Sachetti gibi marjinal koçlar çıkarsa da hâlâ oyunun ekseni ikili oyunlarda ve ikili oyunlarda devrilmesini bilen, çabuk ve atletik uzunlar Avrupa basketbolunda her geçen gün daha da değerleniyor. Ancak Bayern Münih sahip olduğu atlet, baskıcı ve savunması kısa rotasyonunun arkasına hücum temelli bir uzun rotasyonu koyunca ikili oyun savunmaları da birden ortalamanın altına düşüyor. Galatasaray’ın rakibin temposunu bozmak için bunu kullanacağını öngörmek de kehanet değil. Savanovic/Deon-Bryant varken her iki pozisyonun da devrilenlerini savunamayan Bayern için oyunun o bölümlerinde bu handikabın iyice kara delik seviyesine döndüğünü de belirtmekte fayda var. Galatasaray’ın bunu işlemek için sezon boyunca kullanmadığı 4-5 ikili oyunlarını Micov’u oraya çekerek kullanabileceğini de düşününce Galatasaray için işlenmesi gereken bir numaralı maden orası.
Eşleşme dezavantajı
Yukarıda topa baskı kısmında takımın ne kadar kısalma eğiliminde olduğundan bahsetmiştim. Bu Bayern’in genel sorunlarından biri olabilir ancak kısalardan post hücumu oynama konusunda elitlerden biri olan Galatasaray’a karşı bu çok daha önemli bir sorun. Senaryoyu kafamızda canlandıralım: Bayern Deon-Zipser-Taylor-Renfroe-Cobbs beşiyle sahadayken Galatasaray da Lasme-Davis-Micov-Schilb-McCollum beşini kullanıyor. Bayern topu kapmak için özellikle top Schilb’in elindeyken saldırırcasına topa basacaktır. Ancak topu kapamadıkları her pozisyonda –Galatasaray’ın bu topa baskıyı cezalandırmasıyla- ya alçak dipte pozisyon alan Micov, ya sağ forvette pozisyon alan Schilb, ya da potaya yakın şekilde pozisyon alan Chuck Davis’le karşı karşıya kalacaklar ve pota altında bir süpürücüye de sahip olmadıkları için Galatasaray o post silahını daha temiz kullanabilecek. Yani özetleyecek olursam; Galatasaray’a karşı alışkanlıklarından biri olan topa baskı’yı kullanmak Pesic için her zamankinden biraz daha zor bir karar olacak.
Stabil olamamak
Bayern Münih’in yapısal sorunlarından biri de sahada stabil olamamak. Maç içi yaşadıkları ani çıkış ve düşüşlerin, hatta iki senedir Avrupa’da gösterdikleri felakete yakın deplasman tablosunun sebebi de bu. Peki bunun neyin sonucu olduğunu soruyorsanız onun da cevabı Pesic’in rotasyon anlayışı. Takımının yapmak istediği yıpratıcı savunmayı tüm maça yaymak için bu yola başvuran Sırp koç, bu savunmayı sağlamak için takımının maç içi istikrarını riske atıyor. Bu sorunu en çarpıcı biçimde yüzümüze vuran örnek de Bayern’i Euroleague’den eleyen Kızılyıldız deplasman maçıydı. Maça kötü başlayan Bayern, sonra bulduğu doğru beşle farkı kapatıp öne geçse de bu çizgiyi tutturamayıp maçı ve Top-16 biletini Belgrad’da bırakmıştı. Bu sorun sizden daha alt seviye takımlara karşı tolere edilebilir ancak karşınızda Kızılyıldız gibi Galatasaray gibi Brose gibi potansiyelli takımlar var ise buna sebep olmaktansa yorgun oynamak daha mantıklı olabilir. Ancak Pesic bunu tercih etmiyor. Kararından dönmemesini umalım.
Bonus: İç saha avantajını kullanamamak
Yazının girişinde bahsettiğim gibi Galatasaray taraftarının 2015-16 sezonu bitene kadar umut bağladığı birkaç şeyden biri Eurocup ve bunun sonucu olarak Audi Dome’da oynanacak maçta 2000 – UEFA Kupası yürüyüşündeki Dortmund-Westfalen’dekine yakın bir Galatasaray deplasman tribününü görmek şaşırtıcı olmayacak. Bu sene grup aşamasında Fenerbahçe taraftarının yarattığı atmosferi, 2013-14 sezonunda iki kez yaşanan Bayern Münih-Galatasaray eşleşmesinde olanları da düşününce ev sahibi avantajının Galatasaray lehine normalden daha ağır basacağını belirtmek gerek. Bu iki deplasman fobisine sahip olan takımın eşleşmesinde çok büyük bir değişken. Eğer Galatasaray orada iç saha havasını yakalarsa İstanbul’a turla dönecek avantajı yakalayabilir.
Bağlamak gerekirse; Galatasaray, Karşıyaka serisinden daha favori olduğu bir tura çıkıyor. Takım eğer kupayı hak ettiğini herkese göstermek istiyorsa bu turu sorunsuz şekilde geçmeli. Kolay olacaktır demiyorum, Bayern pek tabii potansiyelli ve tehlikeli bir takım ancak Galatasaray potansiyeline ve hedeflerine sahip bir takımın Bayern Münih engelinde takılmaması gerekiyor. Umarım saha içi öngördüğüm şekilde gider ve üç hafta sonra da Galatasaray’ın yarı finaldeki rakibini analiz etmek için bilgisayarın başına otururum.