Bu sezon, tıpkı bizim gibi takımlar da EuroLeague’in yeni formatıyla tanıştı. Artık 16 takımla başlayan organizasyonda her ekip, diğerleriyle iki kez karşılaşacaktı. Eskisi gibi üst düzey takımların ilk tur grubunu düşük viteste, rahat rahat geçtiği günler geride kalmıştı. Yeni sistemde, sezonu iyi bitirmenin önemi yüksek olsa da oynadığınız ilk maç bile bitirdiğiniz nokta açısından belirleyici olabiliyor. Maç sayısının da hayli arttığı göz önünde bulundurulursa, bu yıl hem fiziksel hem zihinsel yükün artacağı aşikardı.
Belki de bu sebeple Fenerbahçe takımı EuroLeague macerasına düşük konsantrasyonla başladı. Bir önceki yıl final oynayan kadroyu korumanın verdiği avantajla, rotasyon ve kimya oturtma derdi olmadan sezonu karşılayan temsilcimizde “yavaş yavaş vites arttırırız” havası hakim gibiydi. İlk iki maçta Brose ve Barcelona’yı mağlup etmeyi başarsa da iki karşılaşmayı da bir sayı farkla kazanmış ve hayli zorlanmıştı Obradovic’in öğrencileri. Sonraki iki maçında Zalgiris ve Galatasaray’ı farklı yenen sarı lacivertliler, yine de yer yer S.O.S vermişti. Daha da kötüsü, Zalgiris karşılaşmasında Bogdan Bogdanovic sakatlanmıştı.
Toz pembe havayı dağıtan ilk darbe, beşinci hafta Unics Kazan’dan geldi. Ülker Sports Arena’da maça mutlak favori olarak çıkan Fenerbahçe, kafa olarak salona gelmediği için Rus temsilcisi mücadele boyunca skorda tutundu, hatta uzun süre de önde götürdü. Maçın son dakikalarında vidaları sıkmaya başlasa da sarı lacivertliler, Keith Langford’a küçük çaplı bir kahramanlık hikayesi yazma fırsatı vermişti. Maçı başa baş götürdüğü her saniye galibiyete daha fazla inanan Unics Kazan, Langford’ın el üzerinden attığı kritik basketlerle galibiyete uzanmayı başardı. Hesapta olmayan bir yenilgiydi, ama telafi edilebilirdi. “Yeter ki bu takım kendisi gibi oynasın” dedik hepimiz, oyuncular hala tam manasıyla “sezonu açmamıştı.”
Kazan karşısında alınan yenilgi sonrası Fenerbahçe, bir önceki sezon yarı finalde mağlup ettiği Baskonia’ya konuk oldu. Final Four’da uzatmaya giden o mücadelenin ardından iki takımın ilk karşılaşmasıydı ve Baskonia cephesi için bu tam manasıyla bir intikam maçı olarak görülüyordu. Fernando Buesa Arena’yı dolduran taraftarının coşkulu desteğiyle çok agresif bir basketbol oynayan İspanyol ekibi, ikinci çeyrekte temsilcimizi adeta paramparça etti. Karşılaşmanın devamında da ayağını gazdan çekmeyen Baskonia, son EuroLeague finalisti Fenerbahçe’yi o gün 34 sayı farkla mağlup etti. Dört gün sonra Tel Aviv’e giden sarı lacivertliler, sezona çok kötü başlayan Maccabi’ye de 10 farkla yenildi. Bu takım, çok uzun zamandır art arda üç maç kaybetmemişti. Bogdanovic’in sakatlığı elbette etkendi ancak bu kadar dağınık görüntünün de tek sebebi olamazdı. Artık reaksiyon zamanıydı.
Fenerbahçe’nin üç maçlık mağlubiyet serisinin ardından Anadolu Efes, Milano, Real Madrid ve Kızılyıldız’ı yenerek yaptığı dört maçlık galibiyet serisi, yüzünün bir türlü gülmediği Panathinaikos deplasmanında, OAKA’da sona erdi. Üzerine Ülker Sports Arena’da Darüşşafaka Doğuş mağlubiyeti gelince, Fenerbahçe’nin artık ekstra yenilgiye tahammülü kalmamıştı. Ne var ki takım Bogdan Bogdanovic döndükten sonra yavaş yavaş vites arttırdı ve Daçka mağlubiyeti sonrası oynadığı 11 maçın (İki CSKA Moskova ve içerideki Olympiacos ile Panathinaikos maçları dahil) sekizini kazanarak ligin üst sıralarındaki yerini sağlamlaştırdı. Normal sezonu ilk dört sıra içinde bitirmek ana hedefti. Keza Fenerbahçe’yi saha avantajı olmaksızın beş maçlık seride üç kez mağlup etmek hiç de kolay değildi.
Normal sezonun son altı haftasına girildiğinde temsilcimiz dördüncü sıradaydı, arkasındaki ekiplerle de arasında iki galibiyetlik bir fark vardı. Ancak bu kez de Kostas Sloukas, Luigi Datome ve savunmanın temel direği Ekpe Udoh’un can sıkıcı sakatlıkları moralleri bozdu. Üzerine Bogdanovic’in tekrar sakatlanması, rotasyonu iyice daralan ve hücum tarafında ciddi sıkıntılar yaşayan Fenerbahçe’ye kabus gibi bir son yaşattı. Kalan altı maçın dördünde mağlup olan sarı lacivertliler, normal sezonu 18 galibiyet ve 12 yenilgiyle beşinci sırada bitirdi; ev sahibi avantajını da kaybetti.