Ana Sayfa TB Özel Köşe Yazıları Fenerbahçe | ‘’Denedim, beceremedim, şimdi sıra sende!’’

Fenerbahçe | ‘’Denedim, beceremedim, şimdi sıra sende!’’

0

Kurt Vonnegut’un Mavi Sakal adlı romanının en can alıcı noktalarından birinde geçen bu ifadeyi kısmi biçimde alıntılayarak yazının başlığı olarak seçmek, yazı bittiğinde aklıma geldi. Esasında şu an yazının başında gördüğünüz bu cümleler, tamamlanmış bir düşün ürününün dışa ilk yansımaları. Oldukça sancılı bir süreç geçiren ve sancıları artırması muhtemel hayati bir viraja girmekte olan Fenerbahçe’yi, eski Formula pilotu Niki Lauda üzerinden anlatmaya bir anlamda Lauda’yı metafor olarak kullanmaya karar vereli çok olmadı.

Çevresinde insanları rahatsız edecek derecede kuralcı ve disiplin tutkunu, risk almaktan asla hoşlanmayan ve yaşamı boyunca da kendi sınırları dışına çıkarak sadece bir kez risk almış bir insan Niki Lauda. Yarış kariyerine uzun sayılabilecek bir ara vermek zorunda kaldığı o vahim yarışın öncesinde de onu tanıyan herkesin ondan bekleyeceği gibi, o günün hava şartlarında yarışın yapılmasının intihar olduğunu söylemekten hiç çekinmemiş, korkak”yaftası işitmekten de hiç korkmamıştı. Korkak olarak nitelendirilmekten korkmamaktan daha cesur ne olabilir ki?

O yarış esnasında en büyük rakibi James Hunt’ın da dolaylı yoldan içinde yer aldığı kazayı ve Lauda’nın pistlerden uzak kaldığı bölümdeki hayatını uzun uzun anlatmaya gerek yok, onu bilahare dilediğiniz herhangi bir maçtan önceki dost meclislerimizde misafirim olduğunuzda paylaşmaktan mutluluk duyarım. Lauda’nın pistlerden uzak kaldığı dönemdeki psikolojisini sezonun şimdiye kadarki bölümünde izlediğimiz Zeljko Obradovic’in Fenerbahçe’sinin ruh haline fazlasıyla benzetiyorum. Bir şeyler yapmak isteyen, fazlasıyla hırslı, temelde makul bir planı olan ancak coşkusuz ve enerjisiz…

Basketbolda temelleri savunma üzerinden şekillenen ancak yetenek tavanı düşük bir takım yarattığınızda salona gelen insanların doğal beklentisi o takımın sokakta basketbol topuyla ilk kez tanışan bir çocuğun zaman kavramını yitirerek kazandığı saatlerce basketbol oynayabilme enerjisini parkede görebilmektir. Set düzenleri, hücum/savunma aksiyonları, istatistikler vesaire hepsini şimdilik bir kenarı bırakalım; bunların verimlilik düzeyini konuşabilmemiz için Fenerbahçe’nin önce basketbol oynamayı istemesi gerekiyor.

O vahim kazaya kadar katıldığı tüm yarışlarda risk almaktan kaçınan ancak kazadan sonra katıldığı tüm yarışlarda daha özgür bir sürüş biçimi benimseyen Lauda gibi Fenerbahçe’nin de enerjiyle yaşayıp enerjiyle ölmesi gerekiyor. Geçen sezonun sonundaki Galatasaray ve Pınar Karşıyaka maçlarında ortaya çıkan soru işaretli takım kimliğinin büyük ölçüde değişen kadro yapısına rağmen devam ediyor oluşu ise oynanan basketboldan ziyade benim soru işaretlerimi daha çok artıran en temel unsur. Lafı dolandırmadan şu an Fenerbahçe’nin yarışmacı takım kimliğinin oldukça gerisinde olduğunu söylemek de fazlasıyla olası sanırım.

Takımdaki her bir bireyin kişisel adaptasyonunu bu yöne evirmesi durumunda oynanan basketbolun kalitesi açısından değil, takım kimliğini belirleme ve yarışmacı değer yaratabilme açısından çok önemli iki maça çıkacak Fenerbahçe. Galibiyetler/yenilgiler veya oynanan basketbolun terminolojik niteliğinden çok bu iki maç özelinde önemli olan takım olabilme niteliğinin evrimi olacak Zeljko Obradovic’in ekibi için. Fenerbahçe, parkeye atılan beş ayrı karakter görüntüsünden kurtulup, parkede beş ayrı karakterin bir kompozisyon yaratarak meydana getirdiği takım kimliğini salondaki insanlara gösterdiği zaman oynaması gereken basketbolu terminolojik sınırlar içerisinde konuşabileceğimizi de not düşmekte yarar görüyorum.

Niki Lauda örneği üzerinden giderek şekillendirdiğim yazımda son paragrafı tıpkı başlangıcında olduğu gibi Kurt Vonnegut üzerinden tanımlama niyetindeyim. Takım farkındalığını yaratmak açısından gerek nicel gerekse de nitel iki ciddi sarsıntı geçiren Fenerbahçe’nin Vonnegut’un Mavi Sakal” isimli yapıtında olduğu gibi Rabo Karabekian’ın hayatını değiştiren bir olay dizisine ihtiyacı olduğu açık. Fenerbahçe için Circe Berman etkisi yaratabilecek oldukça hayati iki maç var yakın takvimde. Bakalım sarı lacivertliler, Berman hayatına girdikten sonra kaybettiği yaşam enerjisini geri kazanan Karabekian gibi patates ambarını açmaya cesaret edebilecek mi? Ya da bir başka deyişle yarın akşam Real Madrid karşısında Lauda’nın geri dönüşü kadar planlı ve cesur olabilecek mi?

Fenerbahçe bir Rabo Karabekian ya da Niki Lauda olmayı başardığında bu satırlarda yeniden Fenerbahçe’yi bu kez basketbol terminolojisi içerisinde konuşmak üzere, hoşça kalın!


“Denedim, beceremedim, sonra da temizledim, yani şimdi sıra sende!”

 Kurt Vonnegut

YORUM YOK

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version