Fenerbahçe Beko’nun yaşadığı sakatlıklar şansızlık mı yoksa tercih mi? | Köşe yazısı

“Bir takım hele de Obradovic gibi basketbolda her şeyi görmüş ve her gördüğünü kazanmış bir koç, sakatlığı tercih eder mi, bu ne saçmalık?” diye sorabilirsiniz. Başlığın biraz provoke edici olmasını istedim. Çünkü bu konuda birilerinin konuşması gerekiyor.

Final Four’u izleyen hemen her basketbolseverden benzer serzenişler duyabilirsiniz: “Bu sakatlıklar büyük şanssızlık.” Kesinlikle çok haklılar. Her biri büyük şanssızlık. Ama hepimizin görmesi gereken bir konu daha var. O da “Load Management.” Yani yük kontrolü. Bunu biraz açalım.

Modern basketbolun zor denklemi: Yük kontrolü

Fenerbahçe’ye gelmeden örneği NBA’den verelim. NBA koçları neden süper yıldızlarını sezon içinde 32-36 dakikalarda oynatıyor? Bunun temelde iki nedeni var: Hızlanan oyunda oyuncularının playoff’a diri girmesini istiyorlar. Diğeri de artan sürelere bağlı olarak doğabilecek sakatlık riskini minimize etmek istiyorlar. NBA’in ölümcül temposunda 82 normal sezon maçı var. Üzerine de her maç oyun yoğunluğunun çok daha arttığı, her top için ölün kalım savaşının verildiği playoff’lar var. Ama idmanlar yok denecek kadar az ya da genellikle zorlayıcı fiziksel idmanlar değil. Fenerbahçe Beko özeline dönersek sarı lacivertliler Final Four’un bittiği gün 68 resmi maç oynamıştı. Sezonu yaklaşık 80 maç bandında bitirecekler. Obradovic’in yaptırdığı idmanların da zorlayıcı olduğunu hepimiz biliyoruz. Yani oyuncuların fiziksel yükleri günden güne birikti.

Tyler Ennis’in şanssız sakatlığını bir kenara koyarsak iki oyuncusunu Final Four öncesi kesin olarak kaybetmişti Fenerbahçe Beko. Bu da yetmedi Fenerbahçe’nin savunmasının merkez dişlisi Kalinic ve sezon MVP’si Vesely sakatlıktan yeni dönmüştü ve maç ritmine asla giremedi. Buna tüm sezon sakat sakat oynayan Melli’yi de ekleyelim. Bu açıdan bakınca FB’lilerin oynadığı süreler gerçekten korkutucu.

Datome: 34 maç/718 dakika

Kalinic: 34 maç/891 dakika

Vesely: 31 maç/777 dakika

Melli: 34 maç/934 dakika

Joffrey Lauvergne: 22 maç/395 dakika

Bunlar sadece Avrupa mesai için harcanan dakikalar. Bir de Türkiye Ligi, Türkiye Kupası var.

Obradovic’in hikmetine sual olunmaz, o nedenle kimse sormaz ama geçtiğimiz yıllarda da Fenerbahçe ile ilgili en büyük sorun dar rotasyonu tercih etmesiydi. Bu sene de değişmedi. Hatta kötüye gitti. Fenerbahçe’nin daralan rotasyonu sezon başında kendini belli ediyordu ama sanırım ben dahil herkes, Guduric ve Ahmet’in Fenerbahçe’nin asıl beşlisini oluşturan Sloukas-Datome-Kalinic-Melli-Vesely’nin üzerindeki yükü azaltabileceğini düşünmüştü. Bu iki oyuncu, belirli bir gelişim gösterse bile hep geniş rotasyonun parçaları olarak kaldı. Sezon içerisinde Melli’nin sürünerek çıktığı, Vesely’nin adım atamadığı maçları sık sık izledik.

Obradovic’in planı ve aldığı risk

Sezonun altıncı haftası olan 8-9 Kasım’da oynanan maçlarda zirvenin şekli belli olmuştu. Real, CSKA ve Fenerbahçe ilk üçü paylaşacak, kalan takımlarsa onları takip edecekti. Sezon sonuna kadar bu üçlüyle diğer takımlar arasında bir tampon bölge hep oldu. Üç hafta sonra ise Fenerbahçe liderlik koltuğunu aldı, bir daha da zirveyi bırakmadı.

 Obradovic’in şu hesabı yaptığını düşünüyorum. CSKA ve Real’i birbirine vurarak daha az “riskli”bir yarı final maçı istemiş olabilir. Bu da gayet mantıklı. Yarı final ve finalde CSKA ve Real ile teker teker çarpışmaktansa en azından birinden kaçmak iyi plan aslında. İşte bunu yapmak için de her maça mutlak kazanılması gereken maç olarak hazırlandı. Ve öyle oynadı. Fenerbahçe’nin omurgasını oluşturan oyuncularını parkede gereğinden fazla tuttu. Oyuncuların sakatlıklarının oynadıklarıyla süreyle direkt alakası olmasa da süreler riskleri artırdı.

Diğer etmenler

Liderlik sağlayacağı nispeten rahat yarı final maçının dışında Fenerbahçe’yi motive eden başka şeyler de vardı. Evde hiç kaybetmeden EuroLeague’i tamamlamak onlar için önemliydi. Aynı şekilde Türkiye liginde 70+ maç kendi sahasında kazanmışlardı. Bu seriyi de uzatmak istiyorlardı. İşte tüm bunlar yük kontrolünün geri plana atılmasına neden oldu. Obradovic birçok farklı nedenle en önemli oyuncularının üzerine fazla yük binmesine izin verdi, hatta bunu tercih etti. Bu tercihin ne kadar büyük bir risk olduğu EuroLeague playoff’larından itibaren kendini gösterdi.

Efes formda olduğu kadar şanslıydı da…

Unutmadan dar rotasyonla oynayan diğer bir takım da Efes idi. Ancak Ataman buna mecburdu. Motum ve Tibor asla Dunston ve Moerman’ı yedekleyecek seviyeye çıkamadı. Micic ise ligin en iyi hücumlarından biri olan Efes’in beyni olmuştu. O çıkınca takım afallıyordu. Ve Ataman önce playoff sonra da ev sahibi avantajı için mecburen oyuncularını bu sürelerde oynattı.

Moerman: 37 maç/1075 dakika

Micic: 37 maç/1043 dakika

Dunston: 36 maç/940 dakika

Simon: 37 maç/916 dakika

Bu süreler Fenerbahçe’nin kare asının sürelerinden de fazla. Ama Efes sakatlık konusunda çok şanslı bir sezon geçirdi. Efes’in yükselen formu, Fenerbahçe’nin sakatlıkları derken yarı final maçında Efes adeta güle oynaya FB’yi sahadan sildi. Biberovic’in girmesiyle Obradovic’in Ataman’a karşı havlu attığını Fenerbahçeliler de fark etti. Üstelik, geri dönmek için yeterli süre varken… Süre vardı ama o sürede verim verecek bir takım elinde yoktu.

Maç yoğunluğu ve form tutma zamanlaması

Sezon ortasında Fenerbahçe üst üste 12 maç kazanmıştı. 16 maçlık bir dönemde sadece Khimki’ye deplasmanda kaybetmişti. O günlerde her şey iyi, çok iyi görünüyordu. Ama maçların yoğunluğu inanılmaz seviyelere hatta sağlıksız seviyeye çıkmıştı. Maç için yoğunluk ve sertliği tüm sezon boyunca zirve noktasında oynamak en disiplinli takım için bile imkânsız. Öyle de oldu. Gerek sezon içi verilen ekstra çaba gerekse bu eforun sakatlıkları tetiklemesi nedeniyle Fenerbahçe en kritik dönemde formsuz ve eksikti.

Kalinic’in Efes maçının ardından yaptığı açıklama yaşadıkları hayal kırıklığını gösteriyordu. “Bir sezon daha çöpe gitmiş gibi hissediyoruz.”Beş yıl üst üste Final Four yapan bir takım, tabii ki bunu içsel olarak sıradanlaştırır ve kupa dışındaki tüm sonuçları başarısızlık olarak görür. Eğer Kalinic’in dediği gibi bu bir başarısızlıksa bunda aslan payı başarının da mimarı olan Obradovic’in sezon planlamasında.

5 YORUMLAR

  1. Türk kontenjanı saçmalığı her sorunun başı zira Türkiye’de yeterli derecede kaliteli yerli oyuncu yok. Kontenjana güvenip doğru ve ekstra idman yapmıyorlar, kendilerini zorlamıyorlar hal böyle olunca iyi oyuncu yetişmiyor o yüzden de takımlar dar rotasyonla oynamak zorundalar.Ayrıca nba’de takımlar 14-16 civarı oyuncuyla sahaya çıkıyor Avrupa da bu sayı 12. Ve nba’deki 14-16 oyuncunun da en az 10’u belli bir seviye üstü oyuncular. Hiçbir hoca sakatlık riskini göze alamaz. Fb’nin ki şanssızlık zira 6 yıldır bu tempoda oynuyorlar. 6 yabancı kuralı varken basketbolumuz ne seviyededi şimdi hangi seviyede? Obradovic kontenjan olayının yanlış olduğunu rekabetin başarıyı getirdiğini kaç kere söyledi, İspanya örneğini verdi. Takımlarımızın malı yönden kötü olmalarının sebebi de bu zira 100 bin etmeyecek adam kontenjana yüzünden 500 bin istiyor. Olaylara bir de bu yönlerden bakalım.

  2. Türk kontenjanı saçmalığı her sorunun başı zira Türkiye’de yeterli derecede kaliteli yerli oyuncu yok. Kontenjana güvenip doğru ve ekstra idman yapmıyorlar, kendilerini zorlamıyorlar hal böyle olunca iyi oyuncu yetişmiyor o yüzden de takımlar dar rotasyonla oynamak zorundalar.Ayrıca nba’de takımlar 14-16 civarı oyuncuyla sahaya çıkıyor Avrupa da bu sayı 12. Ve nba’deki 14-16 oyuncunun da en az 10’u belli bir seviye üstü oyuncular. Hiçbir hoca sakatlık riskini göze alamaz. Fb’nin ki şanssızlık zira 6 yıldır bu tempoda oynuyorlar. 6 yabancı kuralı varken basketbolumuz ne seviyededi şimdi hangi seviyede? Obradovic kontenjan olayının yanlış olduğunu rekabetin başarıyı getirdiğini kaç kere söyledi, İspanya örneğini verdi. Takımlarımızın malı yönden kötü olmalarının sebebi de bu zira 100 bin etmeyecek adam kontenjana yüzünden 500 bin istiyor. Olaylara bir de bu yönlerden bakalım.

  3. Ilk olarak fenerbahce 6 yabanci ile degil 7 yabanci ile oynuyor diye biliyorum (ali muhammed). Sinan ve ahmet hatta melih turkiye ligi icin gayet yeterli oyuncular. Buradaki sorun, ennis in yerine alinan green in hic rotasyona dahil edilememesi ki guard /combo guard bolgesi ozellikle amerikali oyuncu havuzunun genis olduğu bir bolge aslinda. Bir de bunun ustune guduric in istikrarsiz performansi buna tuz biber ekti. Soyle dusunmek lazim aslinda. Ne ahmet, ne guduric, ne de green, fenerin direk rakipleri olan madrid ve cska da kadroya giremezler. Bu da kadro mühendisliği tarafinda da soruna isaret ediyor.

  4. Obradovic’in bir röportajda söylediği “oyuncunun pasaportuna bakmam” sözü TBF ve TFF tarafından doğru analiz edilmelidir, dolayısıyla basketbolun ve de futbolun otoritesi konumundaki kuruluşları kullanarak algı oluşturmaya çalışan yerli oyuncuların ve destekçilerinin dolduruşuna gelinmemelidir… Tribünleri dolduran seyircilerin/taraftarların sahadaki oyunculardan tek beklentisi sahadakilerin terinin son damlasına kadar mücadele etmesi yani tribündekilere saygı duymasıdır, bunu yapan sporcu zaman içinde gelişme göstererek seviye atlayacaktır ve hem kendi takımının hem de yurtiçi/yurtdışı takımlarının dikkatini çekecektir, eğer Cedi, Furkan NBA’ye gidebiliyorsa diğerleri de gidebileceğine inanıp daha çok çalışmalıdır, benzer örnekleri son zamanlar da futbolda da görüyoruz yani sorun yabancı sayısının fazlalığı sorunu değil, sorun; özelikle yerli statüsündeki genç oyuncuların seviye atlayamamalarıdır yani bırakın euroleague seviyesini 2. lig seviyesine dahi çıkamamalarıdır. Bunu aşmanın yolu yabancı oyuncu sayısına kısıtlama getirmek değil, tam tersine bu tip oyuncular ile zaman ve para kaybetmemektir, eğer bir genç sporcu basketbolu spor niyetine oynuyorsa seviye atlamasını beklemek hayaldir, dolayısıyla gençler basketbolu öncelikle tutku düzeyinde sevmeli ve ekmek parasını kazanacağı meslek olarak görmelidir, rekabetten korkana sporcu denmez çünkü spor demek rekabet demektir, eğer bir sporcu zamanının ve enerjisinin tamamını hedefine ulaşmak için ayırırsa takımındaki yabancı oyunculara rağmen kesinlikle yeterince süre alır, bir takım için önemli olan başarıdır ve oyuncuların pasaportu ile ilgilenmek sadece başarısızlığa mazeret üretmektir. Kısacası; Basketbolda da, futbolda da pasaport tartışması yaparak “cambaza bak” gündemi oluşturulmamalıdır, eğer sporcun rekabetçi değilse, özgüveni yoksa, tembelse hep bir mazeret bulacaktır yani bu tipler için ne yapsan boştur…

  5. Dün Türk futbol milli takımı son dünya kupasını kazanan Fransa milli takımını tek pozisyon vermeden sahadan sildi ve kupa sonrası ilk yenilgiyi tattırdı, peki bunu kim başardı? Cevap: Türk milli takımı yani yabancılar nedeniyle kaliteli yerli oyuncu yetişmediği iddiaları ile eleştirilen milli takım!!!… Peki son 6-7 ay içinde yabancı futbolcuları sınır dışımı ettik? Ne değişti de bu başarı geldi? Bu başarıyı kazanan futbolcular kim? Düne kadar yabancı yasağını savunan futbolun yönetimine paraşüt ile inen federasyon başkanları şimdi ne mazeret uyduracaklar? Kısacası; Bu ülkenin yabancı sporcu sayısı problemi yok yani milli takımların başarısızlığının yabancı sayısı ile ile uzaktan yakından ilgisi yok, yabancı yasağı projesi bizim aklımızla alay ettiğini zanneden bazı akıl fukarası fırsatçıların kendilerine rant alanı açmak için yaptığı algı operasyonundan başka birşey değil, bu ülkede gençlere fırsat eşitliği sağlarsanız birçok değerin olduğunu farkedersiz ama hala adamcılık yaparsanız, spora siyaset sokarsanız, başarıyı cezalandırırsanız sonuçlarını yabancı sporcu sayısına fatura etmek gibi komik duruma düşersiniz. Son söz; Futbolda ‘kralın çıplak’ olduğu herkes tarafından görüldü, şimdi federasyon yeniden durum değerlendirmesi yapacağına işaret ediyor, aynı karaları basketbol federasyonundan da bekliyoruz, çünkü Türk basketbolunun sorunu yerli oyuncuların yeterli süre alamaması değil, kalite sorunudur, bu gerçeği yüzümüze vuranlarda ülkemizdeki yabancı oyunculardır, onlara ‘kralın çıplak’ olduğunu gösterdikleri için teşekkür etmeliyiz, yerli oyunculara da süre almaları için çalışmalarını ve seviye atlayacak gelişme göstermelerini tavsiye etmeliyiz yani sağlıklı yaşam için spor yapan düşüncedeki yerli basketbolcular ile devam edemeyiz, çünkü başarı için tutkulu ve de gelişmeye açık sporculara ihtiyacımız var.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler