Nando De Colo ve Lorenzo Brown
Dünkü maçın büyük bölümünde topu getiren, oyun kuran ve topun olduğu tarafta kalan oyuncu Nando De Colo’ydu. Bunun birinci nedeni Fransız oyuncunun elit seviyedeki pas kalitesi, oyun görüşü ve hücum sahasındaki yetenekleri. İkinci nedeni ise Lorenzo Brown’ın topsuz oyuna yatkınlığı. Birleşik Amerikalı oyun kurucuların topsuz oyun becerilerinin kısıtlı olduğuna dair ezberin tam karşısında yer alan Brown, Igor Kokoskov’un elini bir hayli rahatlatıyor. Nitekim koçun De Colo ve Brown’ın rollerini belirlerken De Colo’nun yarı saha yetenekleri kadar, Brown’ın topsuz oyundaki konsantrasyonunu da göz önünde bulundurduğunu düşünüyorum. Buradaki tek sorun Birleşik Amerikalı oyun kurucunun dış şutunun istikrarsızlığı. Bu nedenle Brown’a topsuz tarafta hareket alanı yaratıp set yerleşimlerinde de çembere daha sık gitmesini sağlamak yaraya bir nebze merhem olabilir.
Fenerbahçe’nin yüksek tempo oynamaya ve geçiş hücumlarını en kısa sürede sayıyla noktalamaya çalışacağı çok açık. Bunlara ek olarak sarı lacivertlilerin basketbol karakterinin en keskin parçalarından biri de set yerleşimlerindeki hareketlilik olacak. Zira topsuz oyuncuların çok hızlı hareket etmediği, daha durağan ve herkesin topu beklediği bir yapı takımın hücum performansını çok kötü bir noktaya sürükleyebilir. Dün ilk çeyreğin ortasından itibaren başlayan set içi hareketlilik ve topsuz oyuncuların verimliliğindeki artış, geçiş hücumlarında yüksek tempoya ulaşmaktan çok daha meşakkatli bir iş.
Topsuz oyundaki hareketliliğin ortaya çıkaracağı en önemli hususlardan biri de hücum saatinin kullanımıyla ilgili olacak. Geçen sezon 24 saniyenin 20 saniyesini kullanarak hücum eden bir takım izlememizde Kostas Sloukas kadar diğer oyuncuların hareketsizliğinin de payı vardı. Bireysel kalitedeki düşüşe rağmen Kokoskov’un oynatacağı oyunda böyle bir manzarayla karşılaşacağımızı pek sanmıyorum. Fakat dediğim gibi, bunu sürdürülebilir kılmak için set hareketliliğini kaybetmemek çok önemli.