U17 Dünya Şampiyonası’nı ikinci sırada bitirirken gerek turnuva sırasında gerekse de turnuva sonrasında teknik kadromuz bazı eleştiriler aldı. Bu eleştirilerin içeriği de daha çok taktiksel bir oyun oynadığımız ile ilgiliydi. Bu oyun tarzının çocuklara pek de bir şey katamayacağı söylendi. Siz bu eleştirilere katılıyor musunuz?
”Her ülkenin kuvvetli ve zayıf yönleri var. Biz de bu sene özeline baktığımız zaman turnuva boyunca %50.6 ile faul attık, %22.4 ile üçlük attık ve maç başına 21.1 top kaybı yaptık. Böyle bir açığı kapatmak için de bir şeyler yapmanız gerekiyor. Buna ister coaching deyin, ister oyun tarzı deyin, isterseniz de oyun stili deyin benim için çok bir önemi yok. Sadece ‘Mücadelemizi nasıl maksimum seviyeye çıkartabiliriz?’ diye düşündük. Bu işi yaparken de daha agresif bir oyun sergilememizin ve daha çok rakibi bozan bir oyun sistemi belirlememizin iyi olacağını düşündük zaten ister istemez bu moda giriyorsunuz. Biz de yaptığımız stratejilerde başarılı olduk ki çok zorlu takımlar olan Kanada ve İspanya’yı turnuvanın dışına ittik. Turnuvadaki ilk maçımız olan Mısır karşılaşmasına bakarsanız da 27-8’lik bir seri yiyerek maça başladık. Ne zaman biz rakibi bozmaya yönelik bir oyun oynadık, o zaman da maç bize döndü. Genelde takımlar katılacakları turnuvadan en az bir öncesiyle birlikte hazırlıklarına yoğunluk verir ve kendi düzenlerini sahaya yansıtmak için yoğun bir mesai harcar. Eğer takımların bir ay boyunca üzerinde çalıştığı düzenleri siz sahada bozarsanız, işte o takım yaratıcılıklarını kaybeder. Bu sayede de rakibiniz düzen dışına sürüklenir. İşte biz de bunu yapmaya çalıştık. Bu düzen dışı oyunlar turnuva boyunca bizim işimize geldi. Buna da coachinglik deniyorsa benim için hiç problem yok. İstatistiklerdeki dezavantajlarımızı nasıl bertaraf ederiz diye düşünürken zaten ister istemez bu yola gidiyorsunuz.”