Açıkçası içlerinde en sevdiğim, daha doğrusu aklıma en çok yatan eşleşmelerden biri oldu. Geçmişin güçlü izleri nedeniyle başarılı olarak anılma ama modern basketbol ve sinemanın üretimi arasında sivrilememe, geçmişin izlerini taşıyan ancak bugün farklılık yaratmakta zorlanan anlayışlarda ısrar etme, yeniliği tamamen benimseyememe ve esasında benzer ama değişime biraz uzak çizgide devam etme…
Yukarıda saydığım ortak noktalara ek olarak basketbol ve sinemada gerçekleştirdikleri üretime baktığımızda hem Svetislav Pesic hem de Woody Allen için söyleyebileceğim temel şeylerden biri inatçılık olur. İnatçılıktan kastım kendi bakış açısı dışındaki herhangi bir şeyin başarıya ulaştırma, kaliteli üretim ortaya koyma ihtimaline karşı çıkış olarak düşünülebilir.
Ayrıca iki ismin de en büyük başarı tatminini farklılaşarak değil, bildikleri yoldan gidip birlikte çalıştıkları insanları da o yoldan götürdüklerinde yaşadıklarını düşünüyorum.
Svetislav Pešić – Woody Allen
Οι “Δεν το βάζω κάτω.”
Η κλασική “ή θα τους λατρεύεις ή θα τους μισείς” περίπτωση.
Πριν τους ειρωνευτείς, πριν σχολιάσεις απαξιωτικά την περίοδο φθοράς που περνάνε, θυμήσου ότι στο παρελθόν είχαν εντυπωσιακές δημιουργίες και τεράστιες επιτυχίες. pic.twitter.com/oba1G8sYix
— Alain Leroy (@Alain_Leroy_) July 27, 2019