Galatasaray taraftarının basketbola olan yönelişinin ilk alevinin yanması Oktay Mahmuti’nin Galatasaray’ı finale taşımasıyla başlar. O dönemde karanlık çağlarını yaşayan futbola küsen taraftar, gözlerini “armanın hakkını veren” Mahmuti ve öğrencilerine çevirir Galatasaray Basketbolu’nun uyandığı uykudan uyanması öyle başlar. Uyanış, ilk senesinde ezeli rakibin dublesine engel olamasa da ilk kupasını ikinci senenin başında Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda ligin uzun süredir dominant takımı Fenerbahçe’ye karşı alır. Ardından gelen Euroleague vizesi ve CSKA, Olympiakos galibiyetleri, Barcelona’ya karşı oynanan rüya gibi geri dönüş bu uyanışın tuğlalarını destekleyen çimentolar olur. Ligde de lider giden Galatasaray taraftarı için Oktay Mahmuti sadece bir koç değil, koçun kendisinin de söylediği gibi “aileden biri” olmuştur. Ardından gelen play-off’taki hayal kırıklığı, koçun sözleşmesinin önce uzatılması ardından gereksiz çirkinliklerle feshi, Jamon Gordon ve Luksa Andric gibi Euroleague’deki karakteri simgeleyen iki oyuncunun henüz yeni koç gelmeden takımdan ayrılmaları Galatasaray taraftarı açısından “kısa bir rüya mıydı?” sorusunu getirse de takımın o krizden Ergin Ataman’la güçlenerek çıkması, Galatasaray Basketbolu’nun ikinci altın çağını başlatan olaylar dizisiydi. Tarihinin en büyük bütçesiyle 20 senelik hasreti dindirmek için yola çıkan takımın ana iki parçasını talihsizliklere vermesine rağmen ligde sezonu domine ederek şampiyonluğa ulaşması Galatasaray taraftarı olan bir neslin yaşamadığı bir mutluluğu da yanında getiriyordu. Sonraki sezon –yine talihsizliklere rağmen- gelen Euroleague Top8’inin yanı sıra, bu geçen 4 yıllık sürede ana rakipler Fenerbahçe ve Efes’in Avrupa’da art arda hayal kırıklarıyla beraber Galatasaray taraftarı göğsünü gere basketboluyla gurur duyuyor ve o 4 senede ülkenin en başarılı basketbol organizasyonunu izlemenin mutluluğunu yaşıyordu. Ancak geçen sene bu “uyanış” büyük bir çöküntü yaşadı. O tatsız anıları anlatmaya gerek yok; kilit oyuncularımız takımı yapılmayan ödemelerden dolayı terk etti, takımımız da oynadığı maçların yarısından çoğunu kaybetti. Neden bunlardan bahsettim? Çünkü Galatasaray taraftarı, futbolda yaşanan sezonluk çöküntünün ardından yine yüzünü “armanın hakkını verenler” olarak gördükleri basketbol şubesine döndü. Ezeli rakibimiz de bizim hüsran olarak geçirdiğimiz sezonda tarihinin en büyük başarısını yakaladı ve o rüzgarı hala arkasında hissediyor. Galatasaray taraftarının bu sene basketboldan gelecek bir Avrupa Kupası’na sırf takımından gururla bahsetmek için ihtiyacı var. Rakibin Karşıyaka ya da Real Madrid olması arasında bir fark yok. Galatasaray taraftarının yaz tatiline göğsü dolu çıkması için basketbol şubesine, basketbol şubesinin de geçen seneden itibaren yaşadığı hem maddi hem manevi hem de en tehlikelisi itibari çöküşün üstünü kapamak için bu kupaya ihtiyacı var. Özetlemek gerekirse; o kupayı alıcaz, başka yolu yok.
Yazan: Fed