Kelimenin tam manasıyla hayal kırıklığı olarak nitelendirmek ne derece doğru emin olamasam da Türkiye’nin dün akşam İspanya karşısında sergilediği performans beraberinde birtakım soru işaretlerini de yeniden gün ışığına çıkarttı. İtalya karşılaşmasında sergilenen yüksek efor ve mücadelenin fiziksel yorgunluğa yol açmasını gayet doğal karşıladığımı ifade etmeliyim ancak ikinci çeyreğin ortasından itibaren kenar yönetimi dahil tüm ekibin havlu atmış olması bende bu maçın parkeye çıkmadan önce gözden çıkarıldığı izlenimi yarattı. Grupta hedef karşılaşmalar olarak görülen Almanya ve İzlanda mücadeleleri için takımı daha diri tutmak adına bu yaklaşımın kısmen mantıklı olduğunu düşünsem de alınan ağır yenilginin basketbolumuza yakışmadığı kanısındayım, daha farklı olabilirdi.
Dün akşamın takımsal bazda hayal kırıklığının Türkiye olduğuna dair fikir birliğine vardı isek bireysel açıdan da Semih Erden’in neden üst düzey basketbolcu olamadığının yanıtını dün gece bir kez daha almışızdır sanırım. Yanından yürüyerek geçen her oyuncunun arkasından el sallayan Andrea Bargnani’ye karşı İtalya karşılaşmasında müthiş bir üstünlük kuran Semih, Pau Gasol ve Felipe Reyes’ten oluşan pota altı savunması karşısında yokları oynadı. Rotasyona oldukça erken gittiğimiz karşılaşmada dahi 18 dakika süre alan Semih Erden, mücadeleyi 2 sayı, 2 ribaund, 2 top kaybı ile noktaladı. Kısa süreçlerde gelişen istatistiksel değerlere tapma derecesinde ekseriyetle itibar etmemek gerek.