Carlos Arroyo’nun yokluğuna uzun vadede çözüm bulabilmek mümkün değil, farklı bir sistem ve strateji gerektirir bu eksiklik ancak bu durum tek maç için geçerliyse onun yerini doldurabilmek adına Ender Arslan şüphe yok ki bu ligdeki tek alternatif. Bir de günündeyse çok daha kolaylaşıyor her şey. Bugün Galatasaray Liv Hospital’ın Anadolu Efes karşısında çizdiği yolda da Justin Carter’le birlikte en önemli lokomotif oldu Ender. Çok daha önemli hatta.
Heurteli eşleşmesini kusursuzca kullandı maç boyunca. Ivkovic’in bu eşleşmeyi değiştirmemesi hafif bir hatanın çok daha ötesindeydi muhakkak, ancak defalarca başarıyla bu eşleşmeyi sekmeden başarıyla kullanbilmek ayrı bir oyun zekası ve beceri gerektirir. Ender’de bu fazlasıyla vardı. Sadece kendini değil, tüm takımı da yukarı çekti bu eşleşme üzerinden. Ergin Ataman, Ender’i diri tutmak adına Ivkovic’in Heurtel özelinde yaptığı hatayı yapmayarak savunmada Heurtel’le eşleştirmedi onu. Bu zor görevi Sinan’a verdi.
Diğer tarafta ise Nenad Krstic’in boyalı alandaki birebir üzerinden skor tehdidini -tek maçlık da olsa- doldurabilecek hiçbir alternatife sahip değil Anadolu Efes. O halde yapmak gereken Krstic’in kolunun kırıldığı dönemde olduğu gibi bu açığı farklı yollarla kapatmak. Zira elde kalan tek pivot Stephan Lasme’nin skor planını yüksek oranda takip sayıları ve yüksek post’tan attığı şutlar oluşturuyor. Anadolu Efes, Krstic’siz oynadığı uzun periyotta iç dış dengesini Perperoglou’nun verimli birebirleri, Lasme’nin sıklıkla kullanıldığı pick&roll oyunları, Cedi de dahil olmak üzere topla boyalı alana yapılan penetreler ve hızlı hücum sayılarını arttırarak sağlamıştı. Bunların hepsi iç dış dengesini sağlamak adına alınan doğru tedbirlerdi. Ancak bugün Galatasaray Liv Hospital karşısında bunlardan herhangi birinin yapıldığını söylemek çok güç.
Dolayısıyla Galatasaray’ın savunma odağının neredeyse tamamını dışarıya vermesinin bir hata olması sağlanamadı, sonuçları da kritik oldu. Topu sürekli geriye koşturmak zorunda kalan bir futbol takımına dönüştü Anadolu Efes. Galatasaray Liv Hospital’ın savunmasını yüksek post’a kadar getirmesi bunun temel nedeniydi çünkü karşılarında boyalı alanı etkin kullanabilen, hatta bunu deneyen bir takım yoktu. Patric Young ve Zoran Erceg defalarca uzaklaştı potanın çevresinden ancak Furkan’ın potaya yaptığı birkaç topsuz koşular dışında hiç cezalandırılamadı bu Anadolu Efes tarafından. En basitinden her maçta defalarca gördüğümüz Perperoglou’nun sırtı dönük oyunlarını neredeyse hiç görmedik bu maçta.
Şüphe yok ; eğer ki iç dış dengesi adına böyle bir sıkıntı varsa bunu aşabilmek adına ilk adımın Thomas Heurtel’den gelmesi gerekir saha içinde. Yukarıda saydığım seçeneklerden birini uygulamaya geçirmesi gerekirdi. Akla en yatkın olanı ise topu mümkün olduğunca koşturarak Galatasaray oyuncularını yormaktı.
İşte tam bu noktada Justin Carter’ın attığı oltaya geldiğini söyleyebiliriz Heurtel’in. Mevzuya uyanamadı. Carter ağır tempoda oynamak durumunda olan Galatasaray’da hızlı hücumu zorlayan tek oyuncuydu ve defalarca topu hızla karşıya geçirip pozisyonları tamamlamayı denedi, başarı da sağladı. Halbuki koşan sadece oydu ve Galatasaray’da başka hiç kimsenin bu tempoyu kaldırabilmesi mevcut şartlar altında mümkün değildi. Ancak Anadolu Efes bu durum karşısında yanlış tepki vererek oyunu Heurtel önderliğinde soğuttu ve tempoyu düşürdü. Tıpkı Laboral Kutxa karşısında olduğu gibi rakibin hızlı hücumlardan sayılar bulması Anadolu Efes’e söz konusu olan hızlı hücum ise ne kadar tehditkar bir takım olduğunu unutturdu. Halbuki Galatasaray Liv Hospital’da yalnızca Carter’ın yapabildiğini Anadolu Efes, takım halinde yapıp rakiplerini yıpratabilme potansiyeline sahip.
Anadolu Efes’i bu maçta zorlayan ve yukarıda bahsettiğim konunun dışında son dönemlerde onlar adına iyice baş gösteren sıkıntıların temelinde Heurtel yatıyor. Onun bu takıma geliş amacı sadece kendisini değil takımını da yukarı çekmek olmalı. Cedi’yi, Saric’i, Krstic’i, yani takımda herkesi 3 ise 4’e, 4 ise 5’e çıkarmakla yükümlü. Ancak son haftalarda bireysel formunu arttırsa da topun elinde çok uzun süreler kalması diğer oyuncuların ritmini ciddi olarak bozuyor ve alışkanlık halini almaya başlıyor Heurtel’in birebir zorlamaları. Nitekim uzun süredir yüksek yüzdeli üç sayı oranlarıyla bitiremiyor Anadolu Efes maçlarını. Topa bu kadar hükmetmek oynatma misyonuna sahip bir oyuncu için epey tehlikeli. Heurtel transferi Anadolu Efes’i kararları yalnızca koçun almak zorunda olmadığı bir takım haline dönüştürebilirse başarıya ulaşmış olacaktır. Şu an için görüntü bunun epey uzağında. Krstic dışında hiç kimseyi oyunun içine sokma girişiminde bulunmuyor Heurtel.
Galatasaray cephesinde ise Ergin Ataman’ın üzerinde bir kez daha önemle durmak gerekir. Nasıl ki hakkında sürekli transfer veya başka türlü dedikodular çıkan bir sporcunun kendisini maça odaklayabilmesi temel görevi olmasının yanında önemli bir başarı ise kendisi de dahil olmak üzere tüm kamuoyunun haksız olduğunu düşündüğü bir olay üzerinde gündem maddesi oldu Ergin Ataman 3 haftayı aşkın bir süredir. Ne Türkiye Basketbol Federasyonu ne de kendisi bu olayın kısa sürede tüm yaptırımlarıyla birlikte somut ve manevi olarak çözülebilmesini sağladı. Ancak Galatasaray Liv Hospital’ı Arroyo’dan eksik kaldığı böyle bir maça hazırlamayı başarması ve her bir detayı eksiksiz planlaması göz ardı edilemeyecek kadar önemli. Onun ve Oktay Mahmuti’nin dışında star bir koç çıkaramadı Türkiye henüz. Fakat bu ikilinin zirvesinde Ergin Ataman’ın adının bulunması onun bu özelliğiyle de doğrudan ilgili sanırım. Bu karşılaşmada özelinde de Ivkovic’e üstünlük kurduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Onun yaşadığı sıkıntı kendi düzeyinin çok altında bir organizasyonda çalışıyor olması.
Engin Kennerman, Halil Baldemir, Engin Sarı hakem üçlüsü de haklarında bir parantez açmayı gerektirecek kadar önemli hatalar yaptılar. Şurası kesin ki maça kendini kaptırması gereken son kişiler onlar. Kalite açısından çok yukarılara çıkamasa da seyir zevki son derece yüksek bir maç vardı bugün ancak son derece standartsız ve de maça kendini kaptırmış hakemler vardı. Ergin Ataman’ın ihraç edildiği pozisyonda Erceg’e yapılan fauller sonrası sanırım tek teknik faulü olan her koç ikincisini alıp ihraç edilirdi. Sıklıkla pasif kaldılar. Bariz hareketli perdelemeleri çalmadılar, görünür faul kararlarını vermediler ama aktif olma girişimleri de sıklıkla fiyaskoydu. Justin Carter’ın beşinci faulünde olduğu gibi.
Sadece bu değil. Koçların isimlerinin ağırlığının altında kaldılar aynı zamanda. Ivkovic masaya şiddetli itirazlarını ara vermeden sürdürürken ona teknik faul çalamadılar ve Ergin Ataman “ben aldım niye ona çalmıyorsunuz” dediği zaman çaldılar teknik faulu Ivkovic’e. Bu karşılaşma bu hakemlik performansının fazlasını hak ediyordu. Konsantre bir basketbol seyircisi de yoktu aslında. Euroleague maçlarında olduğu gibi pozisyonlara direk tepki gösterip hakemleri yönlendirmediler. Bu bakımdan da şartlar hakemlik için müsaitti ancak sonuç çok iyi olmadı onlar açısından.
Kesinlikle katılıyorum yalnız şu da var Galatasaray’daki potansiyel hiçbir takımda yok bence Galatasaray’a iyi bir destek gelseydi euroleague de final four garantiydi