Hope 4. Doğu sokağında sıkıştı. Hepimiz 4. Doğu sokağında sıkıştık, sadece üzerinde “Eve dönüyorum” yazan bir LeBron James tişörtü giyen Hope değil. Sokağın kenarlarında barlar var ve insanlarla dolup taşıyorlar. Bir çoğunun üzerinde “AF” yazan tişörtler var. 4. Doğunun sonunda Quicken Loans Arena var ve üç saat sonra LeBron James, Cleveland Cavaliers forması giyecek.
Hope tam önümde duruyor ve hareketsiz duran insan selini görebilmek için ellerini erkek arkadaşının omzuna koyup zıplıyor.
Erkek arkadaşı: “Hope, dur, oraya ulaşacağız” diyor.
Bazen Cleveland’da metaforlar sizi boğazınızdan yakalar.
***
1977’de Umut: Cleveland Indians Wayne Garland ile sözleşme imzaladı.
1976’da Cleveland Indians (Rick Manning, Duane Kuiper, Dennis Eckersley ve Tick Waits gibi heyecan verici gençlere sahiplerdi) %50 galibiyet yüzdesinin hemen üzerindelerdi ve Temmuz ayına iddialı giriyordu. Bu Cleveland yönetimini heyecanlandırdı ve o zamana kadar görülmemiş bir kontratla Wayne Garland’ı takıma kazandırdılar (5 yıl için 1.2 milyon dolar)
Garland “Sezon için iddialıyız, kesinlikle kazanabiliriz diyordu. Frank Robinson ise “Olduğumz yerden 20,25 zafer ilerideyiz” diyordu.
Ne oldu: Garland felaket oynadı ve Indians bir sonraki tura dahi geçemeden elendi.
***
Duygular 50 yılda inşa edildi. Pek çok duygu. Öfke bunlardan biri. İçerleme de öyle. Ayrıca bir de ümit var. Yarım yüzyıl boyunca, Cleveland spor takımları kaçınılmaz olarak yenildiler. Red Right 88. The Cover. The Drive. The Fumble. The Shot. The Error. The Decision. Tüm bunlar Cleveland’ın yenilgilerine verilmiş isimler. Çünkü her biri bir isim verilmeyi hak edecek kadar kalp kırıcılar.
Hemşerim Charlie Brown’ın hikayesi ülke çapında pek çok kez dillendirildi, aslında bunu duymaktan yoruldum. Hey, hepimizin problemleri var, biliyor musun? Bu dünyanın gerçekleri bunlar. Kimse senin golf maçını GERÇEKETEN önemsemiyor. Kimse senin fantezi futbol takımını GERÇEKTEN önemsemiyor. Ve kimse memleketinin takımının yenilmesini GERÇEKTEN önemsemiyor. Cleveland dışında bu hikayeler oyun dışında.
Cleveland’da sporun yarım yüzyılı kalpleri delik deşik etti. Şehir son 45 yılda nüfusunun yarısını kaybetti. Bu muhteşem Amerikan şehrinin yeni dünyaya adapte olmaya çalışması hakkında milyonlarca hikaye yazıldı. Tüm bunlar olurken spor takımları kaybediyordu.
Cleveland’da metaforlar sizi boğazınızdan yakalar.
Bunları New York’lu birine maça 1 saat kala Quicken Loans Arena’da açıklamak çok zor. 4. Doğu sokağından yeni geldi ve şarap ve altın rengindeki tişörtleri, ceketleriyle Cleveland taraftarlarını gördü ve taraftarların hep bir ağızdan “LeBron … James! LeBron … James!” diye bağırdıklarını duydu ve düşündü: “Bir dakika. Bu insanlar LeBron James’i “Hain” ve “Kaçak” olmakla eleştiren insanlar değiller mi?” Burada doğdu, burada büyüdü, burada oynadı, burada NEFRET kazandı.
“Cleveland’da sporun yarım yüzyılı kalpleri delik deşik etti.”
Arkadaşım dedi ki: “Yani Cleveland onları bıraktığı için LeBron’dan nefret etti şimdi de döndüğü için onu seviyorlar mı?”
“Yani… tam olarak öyle değil ancak açıklamak da kolay değil.”
***
1985’te Umut: Cleveland Browns ek draftta Bernie Kosar’ı draft etti.
Quarterback Bernie Kosar memleketinin takımında oynamak için draft sistemini zorladığında hepimizi derin duygulara sürükledi. Kimse Cleveland’da oynamak istemezdi. Hiçbir sporda. Mesela futbolda. Browns Erie gölünden esen rüzgarla gelen toz ve kirle kaplı eski bir stadyumda maçlarını oynuyordu. Oyuncular kariyerlerini Cleveland’da bitiriyorlardı. Evet genellikle burayı seviyorlardı çünkü (tıpkı Baltimore, Detroit, Milwaukee, Atlanta, Houston ve Kansas City gibi yüzlerce şehirle beraber) burası ziyaret etmek yerine yaşamak için daha iyi bir yerdi.
Bernie Kosar burada yaşamıştı ve Browns’ı seçmişti. Boyu uzundu, sırım gibiydi, garipti ve isabetliydi. Topu anahtar deliğinden geçirebilirdi. Zaten koşu oyunlarında başarılı olan Browns’ta Kosar’ın atacağı paslar onları Super Bowl’a götürebilirdi. En azından biz öyle düşünmüştük, neyse.
Ne oldu: Browns 1987’de AFC şampiyonluk maçına çıktı ancak John Elway’in 98 yardlık touchdown’ına engel olamayarak yenildi. Browns 1988’de de AFC şampiyonluk maçına çıktı ancak bu kez de Earnest Byner maçı kazandırabilecek tocuhdown’a giderken topu kaybetti. Browns 1990’da bir kez daha AFC şampiyonluk maçına çıktı ancak yine Broncos’a yenildi. Kosar 1993’te sessiz sedasız serbest bırakıldı. Browns organizasyonu üç yıl sonra Cleveland’ı terk etti.
***
Q’da (Yazının devamında Quicken Loans Arena’dan “Q” olarak bahsediliyor) adına Humongotron denilen bir video ekranı var. Üç sayfalık basın açıklamasına göre 5500 ft^2’lik alana sahip bir LED ekran. Yani ülkedeki en büyük HD video ekranı. Humongotron’da ayrıca yanan kılıçlar var. Yani dört bir yanından alevler çıkıyor, arena Godzilla’nın saldırısına uğrarsa işe yarayabilirler.
Humongotron’da LeBron James’li yeni Nike reklamının ilk gösterimi var. Reklamın ismi “Together”. Tıpkı “Casablanca” gibi, siyah beyaz çekilmiş. Arenadaki taraftarlar sessizce izliyorlar.
Humongotron’da LeBron James takım arkadaşlarının etrafına toplayıp “hepiniz gelin” diyor.
“Burası bizim şehrimiz. Bunu onlar için yapmalıyız. Bunu Cleveland için yapmalıyız. Bizi bekliyorlar!” diye devam ediyor.
Müzik çalmaya başlıyor. Kamera insanları göstermeye başlıyor. Cleveland insanlarını. Büyük, küçük, beyaz, siyah, kadın, erkek. Hepsi ekrandalar, yekpare hareket ediyorlar, tıpkı 4. Doğu sokağındaki gibi. Şimdi Cleveland’lılar kollarını birbirlerine bağlıyorlar ve başlarını kaldırıyorlar, sanki maça çıkacaklarmış gibi.
James yeniden konuşuyor ve arenada tezahüratlar başlıyor: “Her akşam, her antrenmanda, her maçta elimizdeki her şeyi vereceğiz. Onlar bizimle olacaklar.”
Film Q’nun dışından görüntülerle bitiyor James’in sesi devam ediyor: Bu sahada yapacağımız herşey bu şehir için. Onlara borçluyuz.”
İnsanlar Cleveland sokaklarında toplandılar.
James: “Onlara borçluyuz.”
İkonik Amerikan binalarından Terminal Tower’ın görüntüsü
“Bu şehir için çabalayacağız.”
Cuyahoga Nehrinin bir resmi, arkada “Cleveland” yazan bir tabela var.
“Onlar bizi destekleyecekler adamım, biz de onlara karşılığını vermeliyiz.”
- Doğu caddesinden bir görünüş.
“Bu sahada göstereceğimiz sertliği bu şehirden alıyoruz.”
Mutlu Clevelandlılar’a yakın plan
“Bütün Cleveland, işte hepsi bu. Şimdi buraya özel bir şeyler getirme zamanı.”
İşte bu arenanın tüylerini diken diken eden, gözyaşlarına boğan ve tezahüratlarla karşılanan şey. Manipülatif? Tabii ki öyle. Ama 50 yıl yahu. Elli yıl!
Humongotron’da yine James: “Üç deyince Cleveland. Bir, iki, üç!”
Ekrandaki siyah beyaz insanlar hep bir ağızdan: “CLEVELAND!”
Ardından arenadaki renkli insanlar: “CLEVELAND!”
Gerçek LeBron James New York Knicks karşısındaki maçta ilk kez anons ediliyor ve takım arkadaşlarına sarılıyor. Orta sahaya kadar yürüyor ellerine tebeşir tozu döküyor ve havaya atıyor. Arenadaki ses akıl almaz boyutta. Sanki bir dua gibi.
***
1987’de umut: Cleveland Indians Sports Illustrated’ın kapağına çıkıyor
“Yerli ayaklanması!” SI’ın kapağında bu yazıyordu. Chief Wahoo’nun dev bir fotoğrafı vardı, bu kırmızı suratlı çizgi karakter istemeden de olsa biraz ırkçılık içeriyordu. Wahoo’nun altında Joe Carter ve Cory Snyder vuruş pozisyonunda görünüyorlardı. Bu ikili Cleveland’ın çeyrek asırda eline geçirdiği tek kazanma ümidiydi.
“İnanın!” diyordu Sports Illustrated. “Cleveland ligdeki en iyi takım.”
Biz de inandık. Baltimore’a karşı oynanan sezon açılışında 64000 kişi vardı. Çoğumuz bu hatırlamaya değer sezonu ölümsüzleştirmek için uğraşıyorduk.
Ne oldu: Indians, sezonun açılış maçında Baltimore’a yenildi . Hem de oldukça ağır bir yenilgi. Cleveland sonraki yedi maçın tamamını kaybetti. Neticede Cleveland o sezon 101 maç kaybetti ve ligdeki en kötü takım oldu.
***
LeBron James farklı görünüyor. Sezonun ilk maçı olan New York maçından önceki ısınmalarda bile, şut üstüne şut kaçırıyor. Tabi ki ısınmalar bir anlam ifade etmiyor, ancak maç başlıyor ve James sadece şutları kaçırmıyor top elinden asi bir köpek yavrusu gibi kaçıp duruyor.
Eski Cavaliers oyuncusu ve hali hazırda bir Cavs çalışanı olan Campy Russel: “O bu oyunu oynayan en iyi oyunculardan biri ve şuan tamamen olgun bir konumda.” Russel devam ediyor: “Sabırlı olmamız lazım… ancak bu son derece heyecan verici bir takım.”
Başlangıçta, James’in etkisizliği pek önem arz etmiyor. Knicks sağlıklıyken bile iyi bir takım değil ve sağlıklı değiller. Aynı zamanda Cavs LeBron James’i bir kenara koyduğumuzda bile son derece yetenekli oyunculara sahip. Kyrie Irving bir All Star, Kevin Love gibi NBA’in en iyi skorer ve ribaundçularından biri Cavs’te. Anderson Varejao gibi bir savaşçı da var. Bunların yanı sıra Shawn Marion, Mike Miller ve James Jones.
James teklese bile, yeni Cavaliers (Love’ın agresifliği sayesinde) maçın başlarında Knicks karşısında çift haneli bir fark yakalamayı başarıyor. Herkes en azından bunu bekliyordu. Kalabalık milli marşı seslendiren Usher’ı alkışlarken ekranda birkaç saniyeliğine gözüken Justin Bieber’ı ise yuhalıyor ve gecenin en yüksek tezahüratlarından biri Humongotron’da beliren Bernie Kosar için geliyor.
Eski Cavaliers oyuncusu ve şimdinin TV yorumcusu Jim Chones konuşuyor: “LeBron James hiç bu kadar iyi olmamıştı. Top kaybetse bile doğru olanı yapmaya çalışıyor. Çok başka bir seviyede oynuyor.”
Sonra, birden bire sanki elektrik kesilmiş gibi Cavaliers doğru şeyleri yapmayı bırakıyor. Hücum tıkanıyor (kimse hareket etmiyor) savunma Knicks’e hoş şut imkanı veriyor. New York farkı kapatıyor ve Q nasıl tepki vereceğini bilemiyor. James havaya tebeşir tozu atarken salonu inleten taraftarlar, kaçan her şutta, her top kabında daha da sessizleşiyor.
James sanki suyun altındaymış gibi oynuyor. Köşede durup bekliyor ve hücum onsuz sürüklenip gidiyor. Oyuna girme çabaları sonuçsuz kalıyor. İlk yarıda dört sayı atıp bir o kadar da top kaybediyor. Cleveland devre arasına iki sayı önde giriyor. LeBron James soyunma odasına giderken üzerindeki gerginliği atması ve basketbola dönmesi gerektiğini söylüyor.
David Blatt: “Bazen onun bile yardıma ihtiyacı oluyor.”
***
1999’da Umut: Cleveland Indians Roberto Alomar’la sözleşme imzaladı
Cleveland Indians 90’ların ortasında en iyi beyzbol takımlarndan biriydi, 1995 ve 1997’de Dünya Serisi oynamışlardı. İki takım da Manny Ramirez, Jim Thome, Kenny Lofton, Albert Belle gibi agresif vuruculara sahipti. Ancak onlar da 1964’ten beri şampiyon olamayan Cleveland’a şampiyonluk kazanmasını sağlayamadı.
31 yaşındaki Roberto Alomar’la sözleşme imzaladıklarında Alomar zaten Hall Of Fame olma yoldunda giden bir oyuncuydu. Sanki Alomar Cleveland’ı yenilmez yapacak son parça gibi görünüyordu. Ve 1999’daki Indians 1950’den beri bir sezonda 1000 koşuya ulaşan ilk takım oldu.
Ne oldu: İyi bir hücum takımı olan Indians Bölge Serisinde Red Sox’a 3-2 kaybetti. Beşinci maçta ilk üç inningde sekiz koşu yapan Cleveland maçın devamında Pedro Martinez’e engel olamadı. Alomar Cleveland’la muhteşem normal sezonlar geçirdi ancak Bölge Serisinden yukarısına çıkamadı. Indians Alomar’ı takasla Mets’e gönderdi ve bir kez daha dağıldı.
***
Maçın ikinci yarısı ilkinden iyi değildi. James tamamen kaybolmuş gibi gözüküyor ve düzenli olarak top kaybediyordu. Kafası karışan taraftarlar alakasız sesler çıkarıyor ve Cavaliers’ın anonsçusu sık sık mikrofonu eline alıp “BİRAZ SES ÇIKARIN!” diye bağırmak zorunda kalıyordu.
Başka bir değişle Cleveland’daki bu çılgın kutlama bir anda normal sezon NBA maçına dönüştü. James bir üçlük isabeti bulup yumruğunu sıktığında sanki kritik bir şey değişmiş olabilirdi. Ancak Cavaliers doğasına dönmeyi tercih etti. Knicks liderliğini sürdürdü ve Carmelo Anthony New York galibiyetini perçinledi.
Brian’s Song filminde Gale Sayers ve Chicago Bears’ın maç topunu hastanede kanserle boğuşan Brian Piccolo’ya armağan ettikleri muhteşem bir sahne var. Maçtan sonra bütün takım Piccolo’nun odasında.
Piccolo “Muhteşem!” diyor. “Buna inanabiliyor musunuz? Sayers, sahada fena değilsin ama soyunma odasında tam bir öküzsün. Şimdi beni dinle eğer bir maçı birine armağan edeceksen o maçı kazanman gerekir, geri zekalı.”
Bears o maçı 24-21 kaybetmişti.
Maç sonunda yaşanan his aşağı yukarı böyle bir şeydi. Taraftarlar yavaşça çıkışa yöneliyordu ve yenilginin ne anlama geldiğinden emin değillerdi. Bu gene ne demekti? Bunlar ne demekti? Cavaliers maçtan sonra James’in basının karşısına çıkmasına karar verdi. Çok garip görünen, kameralar ve muhabirlerle dolu odada James şunları söyledi.
“Yeterince yüklenmedim.”
“Bir çok iyi fırsat yakaladım.”
“Taraftarlar çok heyecanlıydı.”
Ardından soyunma odasının dışında James arkadaşlarına daha fazla detay verecekti. Birkaç muhabir James’in duygularını anlayabilmek için bir miktar mesafeyle dizildiler. Cavaliers’ın medya ilişkileri sorumlusu onları def etti.
“Cleveland’lılar bilir ki coşku ne olursa olsun bu sadece TEK bir maç, anlamlı bile değil.”
***
2003’te Umut: Cleveland Cavaliers LeBron James’i draft etti.
O Cleveland’ın çocuğuydu, sadece birkaç mil öteden, Akron’dan. Onu lisede oynarken görenler onu dünyanın gördüğü en yetenekli genç oyuncu olarak adlandırıyordu. Cavs beş yıldır rezalet bir takımdı, bundan bir süre önce iyi sayılabilirlerdi, ama yeterince iyi değildi. Michael Jordan tek başına NBA’i domine ediyordu. Jordan NBA’deki hikayesine Craig Ehlo’nun üzerinden attığı şutla başlamıştı.
James bir sonraki Jordan’dı. Herkes öyle söylüyordu. Daha büyüktü, daha güçlüydü, daha hızlıydı ve Güneydoğu Ohio’da büyümüştü. Bu kaderdi, karmaydı ve 40 yıllık kaybediş nihayet sona erecekti.
Ne oldu: James neredeyse tek başına Cavaliers’ı kaybedenden kazanana çevirdi (sadece dört senede) Elinden ne geliyorsa her şeyi yaptı ve takımını NBA Finalleri’ne taşıdı. San Antonio Spurs onları süpürdü. Cavaliers James’in etrafına kazanan oyuncular getirmeye çalıştı, eski yıldızları kovaladılar ve rol oyuncuları getirdiler. Ancak Cavaliers ne normal sezonda ne playofflarda o kadar da iyi olamadı. James baskıların altında ezilme sinyalleri verdi (Taraftarların şımarıklığı hakkında konuşuyordu) ve yeteneklerini Güney Sahillerine taşıdı. Burada daha dengeli bir takımla iki şampiyonluk ve iki NBA Finali gördü.
Cavaliers sonraki dört yılda bir anlamda sefaletin içine düştü.
Sonra o geri döndü.
***
Maçtan sonraki karanlıkta, 4. Doğu caddesi bira bardakları sigara izmaritleriyle doluydu, tıpkı bir partinin sonrası gibi. Birkaç avare televizyon standının etrafında maçın özetini izliyordu. Yerel gazete özel sayısına son dokunuşları yapıyordu. Başlık “Terbiye edilmiş” idi.
Yerel gazetede Terry Pluto “Söyleyebileceğiniz en iyi şey bunun sadece bir maç olduğu” diye yazdı. Pluto şöyle devam etti: “Ancak bu nasıl kötü bir dönüştü öyle? James’in son zamanlarda oynadığı en kötü maçtı.”
Pluto biliyor ki: Cleveland’lılar naif değildir. Cleveland’lılar sıkıcı da değildir. Cleveland’lılar bilir ki coşku ne olursa olsun bu sadece TEK bir maç, anlamlı bile değil. Bu sadece uzun normal sezonun ilk maçı, pek de önemli olmayan bir sezonun. Miami Heat James’in ilk yılında sezona 9-8 başlamış ve sezon sonunda kendini NBA Finalinde bulmuştu. LeBron James’in hikayesi bir maç, bir hafta, bir ay hatta altı ayda yazılmayacaktı. Perşembe günkü yenilgi Cuma günü Chicago’ya karşı uzatmada alınan galibiyet kadar anlamsızdı.
Hiçbir anlamı yoktu. Arkadaşım Scott Raab’e bir e-mail gönderdim, kendisi Cleveland’lı, yazar, olumlu, kötümser ve “Akron’un Kaşar’ı” isimli James hakkında bir kitabın yazarıdır. Oğlunu maça getirmişti ve Nike reklamını görünce ağlamıştı.
Dedi ki: “ Geriye baktığımda, Cleveland taraftarları bunu hak etmedi, ben de dahil, sadece bir sporcu, Kuzeydoğu Ohio’nun ne çektiğini bilen bir sporcu, muhteşem olsa bile. Şimdi bütün gezegen ondan bunu düzeltmesini bekliyor.”
Bunun hemen ardından gelen cümlesi ise: “Bence Kyrie ve LeBron birlikte güzel müzik yapacaklar.”
4. Doğu caddesi geceden sabaha kadar ıssız ve bir Clevelandlının aklında parçalanmış umutlar olması çok doğal. 50 yıl boyunca Cleveland’ın şansının dönmesini beklediler, şimdi de öyle. LeBron’un dönüşü yarım yüzyıllık spor hüznünün bitişi mi olacak? Benim bir parçam buna evet diyor.
Kyrie ve LeBron birlikte güzel müzik yapacaklar mı? Benim diğer parçam buna evet diyor.
Hope şimdi 4. Doğu Sokağında yürümüyor, maç bitti ve gece sonlandı. Hope Cleveland’ın büyük kısmı gibi uyuyor. Yarın uyanacak. Hope hep bunu yapar.
Yazar: Joe Posnanski
Çeviren: M. Alper Tortop
Yazının orijinali: http://sportsworld.nbcsports.com/witness-to-an-anticlimax/