Ev sahibi avantajını kaybederek play-off’a giren Fenerbahçe’nn rakibi lig dördüncüsü Panathinaikos Superfoods oldu. OAKA’da 2006’dan bu yana hiçbir Türk takımının kazanamamış olması ve Fenerbahçe’nin sezonu bitirirken özellikle hücumda iyi durumda gözükmemesi gibi sebeplerden ötürü sezonun en zor serilerinden olması bekleniyordu bu serinin. Nitekim ilk maçın ilk yarısında da bu endişeler haklı çıktı. 14 sayı geride bitirdiği devrenin ardından ortaya inanılmaz bir savunma performansı koyan ve Bogdanovic’in sırtladığı hücumla farkı kapatan Fenerbahçe daha sonra 14 sayı öne geçerek ilk karşılaşmadan psikolojik açıdan büyük bir galibiyet alarak ayrıldı. Alınan bu galibiyetin ve OAKA’daki kötü şansın kırılması üzerine ikinci maça çok daha rahat çıkan Fenerbahçe tamamı başa baş geçen karşılaşmayı Udoh-Bogdanovic ikilisinin özel performanslarıyla almayı bildi. İstanbul’a 0-2 dönen serinin üçüncü maçı adeta Final Four öncesi partisi gibiydi. Taraftarının yoğun ilgisi ve desteği altında rakibine şans tanımayan Fenerbahçe seriyi 0-3 aldı ve üç sene üst üste Final Four’a kalma başarısına ulaştı.
Lider Real Madrid’in play-off’taki rakibi son hafta maçında Kızılyıldız’ı mağlup edip ilk sekize giren Darüşşafaka Doğuş’tu. İlk maçın başlangıcında düzenlerini sıkça değiştirerek oyunu kontrollü kaosa sürükleyen David Blatt’in takımını Gustavo Ayon ve yüksek şut yüzdesiyle çözen Real Madrid, ikinci maçta ise aynı performansı tekrarlayamadı. Evinde kaybetmesi zor bir ekip olan ve Daçka’ya karşı oynanan ikinci maçta sezonun sadece ikinci iç saha yenilgisini alan Real, Blatt’in 1-3-1 alan savunması dahil birçok taktiksel hamleyi oyunu karıştırmak için kullanmasına ve bunun etkilerine mani olamadı. Ne var ki, kaosun dışında kazanma şansı olmayan Darüşşafaka’ya karşı ham yetenek üstünlüğünü; Randolph, Llull, Ayon gibi taşıyıcı isimleri ve formda şutörleriyle kullanan Real Madrid İstanbul’daki iki maçı kazanıp seriyi 3-1 ile geçti.