Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’nde playoff yarışı veren ekiplerden Pınar Karşıyaka’nın yeni koçu Dirk Bauermann, takıma geliş süreci hakkında açıklamalarda bulundu.
Haberekspres’e konuşan Koç Dirk Bauermann, Pınar Karşıyaka’ya gelmek için sadece iki saniye düşündüğünü vurgularken takımdan beklentileri ve alışma süreci hakkında da konuştu.
Dirk Nowitzki’ye de değinen Dirk Bauermann’ın açıklamaları şöyle:
“Dürüst olmak gerekirse Pınar Karşıyaka’dan teklif aldığımda kabul etmek için sadece 2 saniye düşündüm. Pınar Karşıyaka’yı daha önce de tanıyordum. Hoca olarak Pınar Karşıyaka’nın karşısına çıkmamıştım, rakip olmamıştık ancak ortak tanıdıklarım vasıtasıyla takımı ve hedeflediklerini biliyordum. Alman Milli Takımı’nın Türk kökenli eski oyuncusu Mithat Demirel bana bu konuda gerçekten fazlasıyla yardımcı oldu. İzmir, hem yaşamak hem de çalışmak için çok güzel bir şehir. Karşıyaka taraftarlarına da ayrıca değinmek gerektiğini düşünüyorum. Onların ne kadar ateşli oldukları, takımlarına ne kadar sahip çıktıkları ve rakibi ürkütüp takımlarına ise güç verdiği konusunda daha önceden zaten yeteri kadar bilgi sahibiydim. Bu nedenlerle karar aşamasını çabuk atlatmak benim açımdan kolay oldu. Çünkü Türkiye’ye ve Türk basketboluna her zaman saygı duyuyorum. Almanya Milli Takımı’nda ve çalıştırdığım kulüp takımlarında Türk takımlarına rakip olarak çok sayıda maça çıktım. Meslek hayatım boyunca bu maçların büyük çoğunluğu aklımda kaldı, çünkü gerçekten tamamı çok çetin müsabaklardı.
Bir koç olarak geleceği görmenin, kısa süre sonra da olsa gelecek hakkında kesin saptamalarda bulunmanın doğru olmadığına inanan kişilerdenim. Teknik direktörlerin geleceğe yönelik soruları cevaplaması ve neler yaşanacağına ilişkin ön değerlendirmede bulunması da açıkçası çok doğru olmuyor. Bir teknik direktör olarak benim görevim takımımı sıradaki maça en doğru, en olması gerektiği şekilde hazırlamak. Başta gençler olmak üzere takımı maçlara hazırlamak ve onlara sahada birlikte hareket etmeyi öğretmek benim en büyük görevim. Bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan taraftarlarımızın beklentisinin de çok yüksek olduğunun farkındayım. Şunu itiraf etmeliyim ki; zorlu bir lig oynuyoruz. Taraftarlarımızı mutlu etmek ve onların beklentilerini karşılayabilmek için elimden geleni yapmaya gayret ediyorum. Banvit ve Darüşşafaka gibi yüksek bütçeye sahip takımlar, puan cetveline bakıldığında bize göre daha alt sıralarda yer alıyorlar. Bu durum bile başlı başına ligin ne kadar zor ve iyi durumda olduğunun göstergesi. Her zaman bir sonraki maça konsantre olmamız, yeni senaryolara göre stratejiler oluşturmamız gerekiyor. Acele etmeyeceğiz ve adım adım ilerleyeceğiz. Haziran ayında olduğumuz yeri, o zamana kadar yaptıklarımız ve yapamadıklarımız, başardıklarımız ve başaramadıklarımız, kısacası o ana kadar göstereceğimiz mücadelemizin sonucu ortaya koyacak.
Basketbol bir takım oyunu ve oynanmaya başladığı günden bu yana hiçbir zaman bireysel bir spor olmadı. Türkiye’de birçok takımda beş yabancı oyuncu forma giyiyor. Pınar Karşıyaka’nın kadrosunda ise halihazırda dört yabancı oyuncu yer alıyor. Biz, şu anda yola elimizde bulunan oyuncularımız ile devam edeceğiz. Ben kadromuzda bulunan Türk oyunculara inanıyorum ve güveniyorum. Onların birlikte çalıştığımız süre arttıkça, birbirimizi daha iyi tanımaya başladıkça gerekli aşamayı göstereceğini düşünüyorum. Saha dışında, taraftarların önüne çıkmadan önce takım olduğumuzu göstermemiz gerekiyor. Elbette maçlarda da takım oyununu ortaya koymalı, gerçek bir takım ruhu ile hareket ettiğimizi herkese göstermeliyiz. Genç basketbolcularımızın kabiliyetine inanıyorum. İleride daha iyi yerlere gelmeyi başaracaklarına, geriye dönüp baktıklarında kat ettikleri mesafe karşısında kendilerinin bile hayrete düşeceğine emin olduğumu söyleyebilirim. Buraya geldiğim günden beri ortaya koyduğum çalışmalara dönüp baktığım zaman, iyi bir yola girdiğimizi gözlemliyorum. Onların yeteneklerini, azimlerini, kalitelerini, gözlerindeki parıltıyı ve isteklerini görüyorum. Yalnız, Daçka maçının benim için bir istisna oluşturduğunu söylemem gerek. Ortaya koyduğumuz mücadele ve azim son üç hafta boyunca yaptığımız tüm çalışmaların bir göstergesi. Daha önümüzde çok yol var. Hem benim yapmam gereken çok şey var, hem de oyuncularımın kazanacağı çok nitelik… Sezonun tamamlanmasına kısa bir süre kala takıma geldiğim için önümüzde bu yıl için artık kısa bir yol kaldığının da tabii ki farkındayım. Ancak oyuncularımla birlikte aynı düşünce yapısını oluşturup, bunu sahaya yansıtmayı başardığımız zaman, hiç şüphesiz başarı da beraberinde gelecektir.
Oyuncularımdan bir beklentim de tutkulu ve duygularını sahaya yansıtmaları. Öncelikle şunu idrak etmeliler; sinemada veya tiyatroda değiller, başta kendi evimiz olmak üzere her zaman kenarda otururken takımın bir parçası olduklarını asla unutmamaları gerekiyor. Beşinci maçımda oyuncularıma istediğim ruhu verebildiğimi düşünüyorum. Kenarda oturan oyuncular oyunun içinde maçın heyecanını yaşarlarsa üzülürlerse, sevinirlerse, sahaya çıkmaya her an hazır halde bulunurlarsa, o motivasyonla maça girdiklerinde çok daha iyi oynarlar, oyunun içinde olurlar ve istediklerimizi maça yansıtmaları çok daha kolay olur.
Kazanmak için akıllı bir şekilde oynamamız gerekiyor, hücumda egoist, kendine oynayan oyuncuların yaptığı gibi değil, takım olarak iyi hücum etmemiz ve iyi savunma yapmamız gerekiyor. Her oyuncu, takım arkadaşının yanında olacağını bilmeli. Disiplinli ve organize hücum etmeyi hatırlamalıyız. Bu ligde iyi mücadele etmek için takım olarak iyi organize olabilmemiz ve savaşçı kimliğe sahip olmamız gerekiyor. Türkiye Ligi’ni, bugün değerlendirecek olursak Avrupa’nın en güçlü ligi durumunda. Fiziksel ve zeka düzeyi olarak gerçekten iyi bir basketbol oynanıyor bu ligde. EuroLeague’de Türkiye’yi temsil eden üç takım var ve şampiyonluk adayı ile Pazartesi günü karşı karşıya geleceğiz. Teknik adam olarak böyle bir ligde görev yapmaktan mutluluk duyduğumu itiraf etmeliyim.
Yurt dışında uzun süre çalışmış bir koç olarak bu şehre kısa sayılabilecek bir sürede uyum sağladım. Bazı şehirlere ve ülkelere alışmak zordur. Bazı şehirlere ve ülkelere alışmak ise aksine çok kolaydır. İzmir de alışılacak, yaşanacak, yaşamaktan keyif alınabilecek bir şehir. Buranın Avrupa’dan büyük bir farkı olmadığını söyleyebilirim. Dünyanın neresine giderseniz gidin, şu gerçeğin farkına varırsınız; fark yaratan her zaman insanlardır. Buradaki insanların yabancılara karşı misafirperverliği çok yüksek seviyede ve bu duyarlılık benim de uyum sağlamama büyük katkı sağlıyor. İzmir’deki takımdaşlarımız çok iyi, kulüpte beraber çalıştığım kişilerle de çok kısa sürede anlaştım. Burada olduğum için mutluyum ve saha dışında rahat olmak bana işime çok daha iyi konsantre olabilme fırsatı sağlıyor. Emin olun, çalıştığınız yeri ve yaşadığınız şehri eviniz olarak görürseniz, zor görünen şeyler bir anda kolaylaşır.
Biz, takım olarak çok şanslıyız. 10 numara seyirciye sahibiz. Olumlu ya da olumsuz fark etmeksizin her zaman arkamızdalar ve taraftardan gelen enerji ve atmosferi en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Biz maçta hata yapabiliriz, bu son derece normal. Yanlışlar yapabiliriz ama mücadele ettiğimizi, azmimizi gördükçe taraftarların her zaman arkamızda duracağını bilmek bize iyi hissettiriyor. Gerekli hırsı ve inancı bize inanan insanlara göstermemiz gerekiyor. Tam anlamıyla takım oldukça daha iyiye gideceğiz. Takımın geleceği için istikrar çok önemli. Kısa ve orta vadede istikrarı yakalamayı başarmamız gerekiyor. Profesyonel hayatın insanlara ve kurumlara neler getireceği belli olmaz ama takım için uzun vadeli düşünmemiz gerekiyor. Geç geldiğim bir takımda istediklerimi oturtmaya, temeli sağlam oluşturmaya çalışıyorum. Bunları yaptıktan sonra uzun dönem planlarını oluşturmaya başlayacağız. Elbette bu kulüpte uzun yıllar boyunca görev yapmak isterim fakat profesyonel hayatın ne getireceğini bilmek mümkün değil. Takımla birkaç yıl birlikte çalışmak istiyorum.
Nowitzki, başka bir sporcuydu, normal insanın yapmayacağı şeyleri yapıyordu. Zaten en iyiler normal insanların yapmadığı şeyleri yapan insanlardır. Örneğin her sabah mutlaka 6’da kalkıp spor yapmaya başlıyordu. Antrenmanın ardından herkes yorulduğunda o bir saat daha çalışırdı ve hızlı şut idmanı yapardı. Onun için hazırlanmış programa sorunsuz uyum sağlardı. Doğuştan gelen yetenekleri 2,12’lik boyu onun fark yaratan unsurlarıydı. Ancak insan olarak da çok özel biriydi ve hiçbir zaman karakteri değişmedi. Spor disiplini, iyi beslenme, doğru antrenman programı gibi bu iş için ne gerekiyorsa yapma becerisine sahipti. Bir teknik adam olarak da disiplinli ve işine sadık birini yönlendirmek hiçbir zaman zor olmuyor. NBA’den gelen biri olarak Alman Milli Takımı’nda iken hiçbir zaman havalı davranmadı. Her zaman takımın bir oyuncusu olduğunun bilincindeydi. Hiçbir zaman takımdan daha değerli olduğunu düşünmedi, düşündürtmedi.”
Kaynak: haberekspres.com.tr