Röportaj: Amos Barshad / BleacherReport
Çeviri: Murat Akcan / TrendBasket
İstanbul’da bir Perşembe akşamı ve David Blatt köfte sipariş verdiğimden emin olmak istiyor. Takımı Darüşşafaka Doğuş’un az önce bir EuroLeague galibiyeti aldığı Volkswagen Arena’nın üst katında, Beetle Lounge’dayız. Alt katta, arenanın olduğu bölümde, alkolsüz yiyecek servisi yapan bir bölüm var. Burası, kırmızı loş ışıklarla aydınlatılan bar kısmı ise tıklım tıklım dolu.
Papyon takan garsonlar ellerindeki tepsilerde kanepeler, kesme tahtalarında ise üzüm ve peynir taşıyor. Siyahlar içindeki hanımlar koça alınan galibiyetten dolayı en içten tebriklerini ve bir şişe kırmızı şarap sunuyorlar. Tüm bu zaman boyunca ise Blatt, her zamanki haliyle etrafındakilerle şakalaşıyor.
Farklı yaşlardaki kişilerden oluşan bir arkadaş grubuna çat pat Türkçe’siyle teşekkür ediyor: İyi geceler! Geldiğiniz için teşekkürler! Hızlıca bir sosisliyi bitirip, bana bir Efes getirmesi için garsona el ediyor. Pozitif bir enerji yayarak çok sıcakkanlı bir ev sahipliği yapıyor Blatt.
Geride kalan 20 dakikada Blatt’i o kadar çok gülümserken gördüm ki, son şampiyon Cleveland Cavaliers’ın başında geçirdiği 581 günde onu bu kadar çok gülerken görmemişimdir. Cavaliers dönemi bir buçuk yıl süren, gürültü ve patırtının hiç eksik olmadığı yüksek profilli bir deneyimdi. EuroLeague’den gelip, direkt olarak bir NBA takımının başına geçen ilk çalıştırıcı olmuştu. Bu macera ise Ocak ayında, kaba bir şekilde kovulmasıyla sonlanmıştı.
Bir sezon öncesinde, sakatlıklardan dolayı büyük darbe alan Cleveland’ı NBA Finalleri’ne kadar taşımıştı. Kovulduğu dönemde ise Cavs, Doğu Konferansı’nda ilk sırada yer alıyordu. Yine de, herkes tarafından bilinen bir dizi olay bir ayaklanmaya sebebiyet verdi.
Gergin molalar, pek sıradan olmayan saha içi takım konuşmaları, saha kenarında ilginç fiziksel etkileşimler… Hepsi de açık bir şekilde herkesin gözü önünde oluyordu. Bir akşam, Chicago Bulls ile oynanan çekişmeli bir playoff maçı sırasında Blatt, çizdiği oyunda son topu dünyadaki en iyi basketbol oyuncusuna değil de bir başkasına emanet etti. Dünyadaki en iyi basketbol oyuncusu da bu oyunu bozdu ve ardından tüm dünyaya bundan bahsetti. Bu durum herkeste şöyle bir düşüncenin ortaya çıkmasına sebep oldu: Koç, belki de yakında şampiyon olacak olan takımı üzerinde tamamıyla bir hakimiyete sahip değil, LeBron James’e ait olan bu takım üzerinde.
Blatt’in ardından, eski yardımcısı Tyronn Lue’yu Cavs’in başında gördük. Lue yönetiminde, en yetenekli oyuncunun favori gösterilmediği bir dönemi izledik: Golden State’in acımasız verimliliğine karşı mücadele ederken LeBron, Nakatomi Plaza’daki John McClane gibiydi. Bu, sportif açıdan müthiş bir şeydi. Aynı zamanda ise jenerasyonun tanık olduğu en unutulmaz Final serisinin ardında, Blatt’in unutulmasına sebep oldu.
O sırada Blatt, İtalya’da Kanada Milli Takımı’na danışmanlık yapıyordu. O günler hakkında: “O sancıyı elbette hissediyorsunuz.” diyor Blatt. “Ama o takımda beraber çalıştığım çok sayıda insan var. Onlar için ise gerçekten mutlu oldum. Takımı o noktaya getirebilmek adına neler yaşadığımızı ve nereye ulaşabileceklerini biliyordum. Değer verdiğim insanlar için büyük bir sevinç yaşadım.”
Blatt, saat farkı sebebiyle Finaller’i canlı izleyememiş. “Finaller’i takip ediyordum ama izlemiyordum. Çünkü uykuda oluyordum.”
Tüm bunlardan önce Blatt sessizce, adını duyurduğu yere geri döndü. Mayıs ayında gelen bilgilere göre, Darüşşafaka Doğuş ile değeri neredeyse 4 milyon dolar olan iki yıllık bir sözleşme imzalamıştı. Blatt kendisi hakkında pek konuşmaz ancak işler plana uygun ilerlerse, başarılarla dolu olan kariyerine yönelik olumsuz Amerikan algısını tersine çevirmiş olacak.
Avrupa’da geçirdiği 20 yılın ve kazanılan birçok başarının ardından – bunların çoğu Maccabi Tel Aviv ile elde ettiği başarılar – şampiyonluk adayı olan takımları çalıştırmaya devam edecek. Cleveland’da geçtiğimiz kış neler yaşanmış olursa olsun, durmaya hiç de niyeti yok. Önünde, NBA’de yardımcı koçluk yapmak gibi fırsatların da olduğu konuşuluyordu ancak o sadece New York, Houston ve Sacramento’nun önerdiği başantrenörlük teklifleriyle ilgilendi. Cleveland’dan sonraki günleri hakkında bana: “Bana başantrenörlük teklifiyle gelenlerle görüşmeler yapıyordum.” diyor. “Eğer bu gelen tekliflerden biri ile sonuca varamazsam Avrupa’ya dönecektim. Bu kararı daha ilk günden vermiştim.”
Köklü iki takım olan Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yanı sıra Blatt’in çalıştırdığı Darüşşafaka, İstanbul’daki yedi basketbol kulübünden biri. 2013-2014 sezonunda ikinci ligde yer alan kulüp, yeni sahibi Doğuş Grubu ile birlikte Avrupa’nın elit takımlarından biri olmayı hedefliyor.
Blatt, Cleveland’dan önce de oldukça ünlüydü. (İsrail’de çeşitli ürün reklamlarında bile oynamıştı.) NBA’de geçirdiği kısa dönem ise ününe ün kattı: aldığı maaş, Avrupa’da en son bir takım çalıştırdığında aldığı maaşın iki katı. Fenerbahçe koçu Zeljko Obradovic’in – ‘Serbian Wizard’ olarak da tanınıyor – ardından Blatt, şu anda Avrupa’nın en çok kazanan ikinci koçu durumunda. Takımın başına Blatt’i getirmek Darüşşafaka için büyük bir hamleydi. Herkesin rahatlıkla itiraf ettiği gibi, daha gidilmesi gereken çok yol var.