Darko’nun Novi Sad’daki arazisinin etrafı devasa çitlerle çevrili. Burada üç ana bina var — ev, misafir evi ve kapalı yüzme havuzu. Bunlara ek olarak açık havuz, oyun bahçesi, basketbol sahası ve mobilyalarla döşenmiş açık bir salon var. Misafir evindeki yemek odasının kapasitesi 18 kişi. Ana binanın bodrum katı ise Darko’nun ayı postundan geyik boynuzuna kadar av eşyalarını tuttuğu yer.
Misafir evinin arka tarafı tam teçhizatlı küçük bir spor salonu. Duvarlara dayalı şekilde duran 14 tane bisiklet ve scooter var.
Tüm bunlardan bahsetmemin sebebi Darko’nun 2012’de emekli olmuş olmasının önemini vurgulamak istemem. 2009’da yapılan bir araştırmaya göre NBA’den emekli olan oyuncuların yüzde 60’ı ilk beş yıl içinde iflas ediyorlar.
Yani Darko’nun hayatı iyi durumda. Elma bahçelerine sekiz milyon dolarlık yatırım yaptı ve gelirler şu anda düzenli durumda.
Çocukları pahalı bir özel okula gidiyor, Zorana ise kendi moda markası ile uğraşıyor. Ev işlerinde onlara yardım eden biri de var.
Tüm bunlara rağmen Darko temkinli. Çocuğuna bu kadar kaliteli hayat sunup, onu hayatın zorluklarından uzak tutmanın iyi bir fikir olup, olmadığından emin değil. Kendi düştüğü hataya çocuğunun da düşmesinden endişe duyuyor. ”KİBİR”
Bu yüzden Darko’nun oğlu Lazar babasına basketbol hakkında soru sorduğunda Darko dürüst cevaplar veriyor. Sayısı her ne kadar az olsa da parkeleri domine ettiği sürelerden pek bahsetmiyor. Konuşma genel olarak Darko’nun zor zamanlarına odaklanıyor. Ekstra idman yapmadığı günleri, koçlarıyla tartıştığı zamanları anlatıyor. Kendi yaptığı hataları ve aptallıkları açık sözlülüke oğluna bahsetmekten çekinmiyor.
”Ona bunları söylemekten çekinmiyorum, ona dediğim şey eğer başarılı olmak istiyorsan benim yaptıklarımı yapma.” diyor Darko. Lazar’ın ”Ama niye? Sen benim babamsın.” diye cevap verdiğini söylüyor.
”Evet senin babanım ama bu senin de aynı hataları yapmak zorunda olduğun anlamına gelmez.”
Bana dönüp, cümlesini şöyle tamamlıyor: ”Biliyor musun hala tam anlamıyla anladığını sanmıyorum ama zamanla anlayacaktır.”