Kasım 2012’de, Celtics Raptors ile karşılaşıyordu. Maç gecesi, oyuncular soyunma odasına yavaş yavaş gelirken Darko Doc Rivers’ın ofis kapısını çaldı.
Rivers’dan önceki birçok koç gibi, Rivers da Darko’ya takımda önemli bir rol vermiyordu. O ana kadar oynanan dokuz maçta, Darko toplamda beş dakika süre almıştı.
Fakat Rivers Darko’yu seviyordu, idmanda gösterdiği çabadan memnundu. Ofisinde Darko’yu dinlemeye başladığında bunun bir hoşça kal konuşması olduğunu anladı.
”Pivot pozisyonunda bir şeyler ters giderse Jason Collins ve Melo’ya sahipsin. Bu yüzden eşyalarımı toplayıp evime döneceğim.”
Darko Rivers’ın şoka uğradığını hatırlıyor. ”Darko, bu dediğin ne demek? Nereye gideceksin ki ? Bu akşam bolca süre alacaksın.”
Darko geri adım atmamıştı. ”Doc, bu iş buraya kadar. Bu akşam oynamayacağım, bir daha hiç oynamayacağım. Takımda şans verdiğiniz için teşekkürler. Olmadı, buraya kadar, ben gidiyorum.”
Darko soyunma odasına girip, arkadaşlarına durumu açıkladığında bazıları olayı anlamadı. Darko, temelli olarak basketbolu bıraktığını birkaç kez tekrarlamak zorunda kaldı.
Celtics, medyaya yaptığı açıkalamada Darko’nun, hasta annesinin yanında daha fazla süre geçirmek için takımdan affını istediğini söylediler. Gerçekte ise annesinin sadece küçük bir rahatsızlığı vardı ve Darko, basketbolu bırakmayı uzun süredir düşünüyordu.
Bu düşünce aklına ilk kez Orlando kontratını uzatmadığı zaman girdi ama ortaya Memphis çıktı ve onu düzeltebileceklerini düşünerek 21 milyon dolarlık kontrat önerdiler. Bu macera da işe yaramayınca Minnesota’ya kendisini almamaları konusunda tavsiye vermesine rağmen takas oldu ve 20 milyon dolarlık kontrat teklifi aldı. Minnesota da Darko’dan kimsenin çıkaramadığı o cevheri çıkarabileceğini düşünmüştü.
En son ise Boston şansını denedi. ”Herkes beni tutmanın bir yolunu arıyordu.” diyor Darko. Ayrılmak, kararları artık onun aldığının bir göstergesi oldu.
Peki Darko kolay vazgeçen biri mi? Bu damgayı yapıştırmak çok kolay. Darko’ya göre, Boston, her şeyin bir gün iyiye gideceğine olan inancını yitirdiği yerdi. Bunun içinde hayatta kalma içgüdüsünün de olduğunu söylemek lazım. Dokuz yıl boyunca, su Darko’nun çenesine kadar birçok kez gelmiş ve o, boğulmayla yüz yüze gelmişti.
”Kaybolmuştum, artık basketboldan nefret etme noktasına gelmiştim. Sadece evime dönüp, yeni bir yaşama başlamak istedim.”
Rivers ile olan konuşmanın ertesi günü Zorana tüm eşyaları topladı ve Sırbistan’a uçtular.
İlk zamanlar rahatlamış hissetti. Sonradan ise boş boş zaman geçirdiğinin farkına vardı. Ardından sürekli partilere gitmeye başladı. O da geçince basketbola geri dönmeyi düşündü, az kalsın Sırp Milli Takımı ile geri de dönecekti. En sonunda, 29 yaşında ise orta yaş krizine girdi ve kick boksa başladı.
Bir maçtan önce tartıya çıktığında onu kırdı. Kelimenin gerçek anlamıyla kırdı.
Maçın organizatörü Popivoda: ”Darko’yu tartabilecek tartıyı bulmak bir saatimizi aldı, Darko yeni gelen tartıya çıktı ve o da kırıldı.” diyor. O andan sonra Popivoda Darko’ya kaç kilo olduğunu sordu. Darko 135 kilodan fazla olduğunu söyledi.
Ringde işler beklendiği gibi gitmiyordu. Darko’nun güçlü bir diz atması vardı ancak bu özelliğini kullanmayı unutuyordu. Sol tekmesi iyiydi ancak o genelde sağ tekme atıyordu.
Darko’nun ailesi, Darko’nun dövüşlere çıkmasından memnun değildi. Zorana bunu aptalca, aptalca ve aptalca olarak değerlendiriyor.
En sonunda Zorana’nın da etkisiyle Darko yeni bir sözleşmeden vazgeçiyor ve kick boks bıraktığı ikinci spor oluyordu.
Tarıma ilgisi böylece başlamış oldu. Çiftçi olan birkaç arkadaşı vardı, Darko’nun da bu sektöre girmemesi için hiçbir neden yoktu ancak basketbolda bir büyücü bile olsanız çiftçilik başka bir dünya.
Darko ise işe kendini çok çabuk kaptırdı. İtalya’ya gidip, ünlü meyve bahçelerini gezdi. Kendi yaşadığı yerin toprağı hakkında araştırma yaptı. Meyve ve sebze yetiştirme teknikleri ile ağaçların boyları hakkında bilgiler edindi.
Olayların gelişim sırası aslında basit: Eski basketbol oyuncusu NBA Finalleri’nin başladığından bile haberdar değil ancak tarım ile ilgili soru sorduğum zaman benle birlikte çitlerin olduğu yere kadar yürüyüp, upuzun bir bilgilendirme konuşması yapıyor.
Darko’nun tutkusu gerçek. Baharda gelen beklenmedik kar yağışı elmalara zarar verince çalışanlarla birlikte ürünleri kurtarmaya çalıştı ve geçen sene ilk ürünlerin toplanma zamanı geldiğinde tam meyve bahçelerinin ortasında kendisine yabancı bir duygu sarmış içini: Gurur.
”Gerçekten çok mutluydum. Kendimize ait olan elmaları topluyorduk. Bizim olanları.”