Darko kendi evinin duvarlarını yumruklamayı bıraktı. Stres atmak için kum torbalarına savurduğu yumruklar dışında attığı tek yumruk bir atın suratına idi. (Bundan daha sonra bahsedeceğiz)
Bu sakinliği gerçekten önemli bir değişim. Darko NBA’de oynarken (gerçi ona oynamak denemez ama neyse) tamamına yakınını bençte oturarak geçirdiği maçlardan sonra evine gelir ve sinirini klasik, kağıt kalınlığındaki Amerikan duvarlarından çıkarırdı.
En kötüsü Memphis’de olmuştu. Darko’yla birlikte yaşayan eşi, Zorana, bunlara kriz zamanları diyor. Takım kaybediyordu, Darko çileden çıkıyordu ve duvarlar peynir dilimine benziyordu.
Sahne hep bilindikti. Darko eve gelir, duvarları yumruklar ve uyumaya giderdi. Birçok şehirde tanıdık, yerel bir sıvacı aranır ve çabucak sıva yapıp duvarı boyaması istenirdi.
”Hani üç çeşit beyazın ve grinin karışımıyla oluşturulmuş duvarlar vardır ya, heh o benim evimin görüntüsü işte.”
Darko’nun öfke patlamaları hep olurdu. Darko’nun ergenlikten beri arkadaşı olan Mile Ilic bunlara çıldırma seansı adını takıyor. Bazen idmanda sinirlenir ve yarıda bırakırdı ya da sinirlendiği için soyunma odasını toparlamayı es geçirdi. Tüm bunlar için koç, takımı cezalandırırdı. Böyle olunca ondan nefret ederdik ama aradan on dakika geçince tekrar normal insan gibi davranmaya başlardı.
Darko NBA’e vardığında duyguları çok daha fazla karışıktı. Her şeyden önce o evinden dev bir okyanus uzaklığında anlayamadığı farklı kültürde yaşayan genç delikanlıydı. Örneğin her idman ya da maç sonrası takımla birlikte duş alınacağının farkında olmadığı için eve gidip, orada duş alırdı.
”Darko’ya öğretmenlik yapmak zorundaydım.” diyor Chauncey Billups, ”Hayır Darko, top oynamayı bitirdiğimizde, idman sona erdiğinde havlularımızı alır ve takım olarak duşa gireriz. Burada işler böyle yürür.”
Saflığın öfkeye dönüşmesi uzun sürmedi. Piston’ın koçu Larry Brown’ın Darko’ya süre vermek konusunda heyecan duyduğu da söylenemezdi. Büyük bir ihtimalle draftta ikinci sırayı almak için elden çıkartılan tecrübeli oyuncuları tercih ederdi. Ayrıca Brown, Darko’ya süre verdiğinde onun pota altında oynamasını istiyordu. Darko’nun önceliği ise dışarıdan pas verip, şut atmak üzerineydi.
Duvar yumruklamaların yanına içki içmeler de eklenince Darko sabah idmanları çakırkeyif çıkmaya başlamıştı. ”Uyku uyuyamıyordum.” diyor Darko.
Klasik bir orta okullu davranışı. Star olamıyorsan belalı çocuk ol.
”Darko’ya karşı olan davranışlarımdan pişmanlık duymuyorum.” diyor Brown. ”Hayır, daha sabırlı ve olgun bir karakteri olmadığı için onun adına üzüntülüyüm.”
Aynı şey Orlando ve Memphis’de de yaşandı. Darko o kadar üzgündü ki bir uluslarası maçtan sonra hakem hakkında ağzına ne gelirse söyledi. Küfürleri havada uçuşurken muhabirler onu sakinleştirmeye çalışıyordu. ”Nereye gidersem gideyim, ne yaparsam yapayım ufak şeyler sinirimin atmasına neden oluyordu.” diyor Darko.
Dahası da var. Onca duvar yumruklamasının yan etkileri de vardı. Memphis’le Indiana’ya karşı oynadığı bir maçta elindeki bir kemik çatlamıştı ve çaylak sezonunda Lakers’a karşı oyuna girdiğinde elindeki bir problem yüzünden blok yedi.
”Larry Brown’a elimdeki problemi göstermeye çalıştım. Bana baktı ve oyuna geri dön dedi.”
Şimdilerde bu anıdan bahsederken gözlerini deviriyor. Artık duvar yumruklamanın olmadığını Zorana onaylıyor. Darko ise artık sakinleşmesinin sebebinin duvardan yapılma Sırp evleri olduğuyla ilgili espri yapıyor.
Zorana’nın düşüncesi: Basketbolu Darko’nun hayatının merkezinden çıkarmak anahtar nokta. Artık klasik bir günün akşamında Darko eve gelir, ailesiyle birlikte akşam yemeğini yer, televizyon izler ve kanepede uyuyakalır.
Darko artık NBA’i tam anlamıyla takip bile etmiyor. Onla Haziran’da ilk karşılaştığımda Golden State Clevland karşısında 2-0 öne geçmişti. Spor ile ucundan ilgilenen birisi bile LeBron-Curry çekişmesini duymuştur.
Ama Darko’ya final serisini sorduğumda şaşırmıştı. ”Finaller başladı mı?” ”Kim önde?”