”Kanser ya da lösemi gibi terminal bir hastalık teşhisi konulduğunda zaman kavramınız değişir. Doktorlar üç haftalık ömrünüzün kaldığını söylediğinde o üç haftada bir ömre sığacak kadar çok şey yaparsınız. Doktorlar tek umudun aralıksız on dört gün boyunca kesintisiz yirmi dört saat kemoterapi olmanız gerektiğini söyleyince olduğunuz yere oturup 336’dan geriye o kadar saat nasıl geçer diye saymaya başlarsınız. Zaman satın alınamayan, Tanrı’yla pazarlığına girilemeyen ve kısırlı olan bir şey. Zaman ömrünüzü nasıl harcadığınızdır. Başka başka şeylerdeki güzellikleri görüyorum ve yarına dair umutlarım var. Umudumuz yoksa hiçbir şeyimiz yok demektir. Savaşmaya, hayatın beni erittiği gibi ben de onu eritmeye devam edeceğim. Hayatımı sevgi dolu ve eğlence dolu geçireceğim. Tek bildiğim yol bu. Hepinize teşekkür ederim, iyi geceler.”