Houston Rockets-Los Angeles Clippers ‘ı 3-1 geriye düştüğü seride 4-3’le eleyerek batı konferansını finallerine adını yazdırdı. Biraz yedinci maçı ve Clippers’ın hiç de beklenmedik bir şekilde playoff serüvenine nokta koymasını değerlendirmek istiyorum.
Beklenmedik bir şekilde diyorum çünkü NBA tarihinde playoff serisinde 3-1 geriye düşüp seriyi kazanabilen takım sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. Üstüne üstlük serinin altıncı maçında üçüncü çeyrek sonunda 19 sayı farkla galipken son çeyrek tamamen oyundan düşen ve maçı veren Clippers gerçekten NBA otoriteleri dâhil hemen herkesi ters köşeye yatırmayı başardı. Son şampiyon San Antonio Spurs’u Chris Paul’un sakat sakat oynadığı yedinci maçta elemeyi başarmaları takımda özgüvenin tavan yapmasını sağlamıştı. Rockets serisinde ilk iki maçı kaçıran Paul’un yokluğunda Austin Rivers beklenmedik bir çıkış göstermiş ve takımın saha avantajını ele geçirmesine vesile olmuştu. Yakaladıkları havayla, son şampiyonu playoff ilk turunda devirmeleri ve Griffin’in trible double ortalamalarıyla yıldızlaştığı formuyla sanki kulübün makûs talihini kırıp şampiyon olacakları hissiyatını yaratmışlardı.
Fakat takımın birçok defosu vardı. Ana rotasyon 8 oyuncudan oluşuyor, özellikle 3 numara pozisyonunda yaşı ilerleyen Matt Barnes dışında herhangi opsiyonları bulunmuyor ve Jordan ile Griffin dışında pota altında güven veren üçüncü bir uzunları yoktu.
Bildiğiniz gibi NBA sezonu zaten haddinden fazla uzun ve 8-9 kişilik bir rotasyonla 82 maçlık sezonda 55 galibiyet barajını aşmak bile ayrı bir başarı. Üstüne üstlük playoff zamanı fikstür giderek daralıyor ve oyuncularda yıpranma payı giderek artıyor. Clippers’ın elenmesini de oyuncuların gerek fiziksel gerekse mental anlamda yıpranmalarına bağlamak mümkün aslında. Tabii Rockets cephesinde bir önceki seride kenardan gelerek oldukça iyi katlı veren Josh Smith, Cory Brewer gibi oyuncuların altıncı maçta canlanmaları ve kazanma adına ortaya bir irade koymalarını unutmamak lazım. Fakat Clippers cephesinde ana sorun oyunun iki yıldız Griffin ve Paul’e çok bağımlı olması. Bu ikilinin oynadıkları ikili oyunlar üzerinde farklı opsiyonlar yaratarak diğer oyuncuları oyunun içine çekebilmeleri ya da kenardan gelen Crawford’un beşe birleri üzerinden sayı bulmaları basketbollarını tahmin edilebilir kılıyor. Daha doğrusu oyun sıkıştığında kenarda iş yapabilecek oyuncu adedi çok az. Tüm bunlara ek olarak sezon başında kulübün onca tantanadan sonra el değiştirmesi sezon arasında takıma yeterli takviyelerin yapılamamasına, hatta eldeki iyi rol parçalarını kaptırmalarına sebep olmuştu.
Yedinci maça bakarsak, serinin altıncı maçında 19 sayıdan maçı vermeleri takımdaki havayı ve oyuncuların özgüvenini olumsuz etkilemişti. Maça tutuk başladılar ve birçok pozisyonda basit top kayıpları yaptılar. Matt Barnes oldukça verimsizdi, Reddick ise takımda o ve Crawford dışında başka bir skor opsiyonu olmadığından oldukça kötü bir gece geçirirken zorunluluktan parkedeydi. Altıncı maçtaki kâbus dördüncü çeyrek Griffin’i olumsuz etkilemiş olacak ki ilk faullerini ancak maçın sonlarında kullanabildi. Maçı baştan sona geride götürdüler ve sadece üçüncü çeyreğin başında kısa bir dönem gerçekten oyunun içine girebildiler.
Sonuç olarak Clippers adına oldukça iyi giden playoff macerası rotasyonun yeteri kadar derin olmamasının bir sonucu olarak oyuncuların kafaca ve fiziksel bakımdan çok fazla yıpranmalarından son buldu. Gelecek sezon şayet kadroya bir forvet katabilirlerse, ortaya koydukları karakterle daha ileriye gitmemeleri sürpriz olur.
Dağhan Duru