Sahada Nico atak yapan, koşan, top sürme üzerinden uzaklardan şut atabilen bir oyuncu. Hurley’in onu izlemeyi neden bırakamadığını görüyorsunuz: Basketbol IQ’su, rekabetçi ateşi, atletizmi. İlk çeyrekte Nico’nun iki tane lanet olsun dostum diyeceğiniz hareketi oluyor, ilki boştaki bir topu yakalayıp, arkadaşına yaptığı güzel asist diğeri ise 6’4” boyundaki savunmacının üzerinde sol elle bitirdiği pozisyon. Onun birinci sınıfta olduğunu unutmak oldukça kolay.
Yine de Pinnacle ilk çeyrekte liderliğini devre arasında kaybediyor. Kompakt ve dişleri aralıklı bir adam olan Wilde her an sizinle güreşecek biri gibi gözüküyor, soyunma odasında taktik tahtasını yere atıyor ve zihinsel eksikliklerine işaret ederek dövünüyor. Çocukların yanında asla küfür etmiyor ama onun yerine ateşli şekilde uyarılarda bulunuyor. Söylediği üzere bütün sezon boyunca bu çılgınlığa sahipmiş.
Maç sonu yakın geçse de Pinnacle üç sayıyla maçı kaybediyor. Soyunma odasında Mason ayağa kalkıyor ve “Bu bizi daha iyi yapacak!” diyor. Sonunda Nico kendini bekleyen ailesinin yanına gitmek üzere dışarı doğru yürüyor, bu sırada rakip takımın yıldız oyuncusu onunla fotoğraf çekilmek istiyor ve iki tane kız ona sarılmak üzere ısrar ediyorlar. Ailesi içinde sarılmalardan mutluluk duyuyor, çünkü çocuklarının bir sosyal alışkanlığın içine girmesinin iyi olduğu kanaatindeler. Fakat yine de buna bir sınır koymak istiyorlar. Nico Mason ile birlikte BJ’lere maç sonrası yemeği için gidip, gidemeyeceğini sorduğunda Pace biraz düşünüyor ve sonra “Tamam” diyor, son olarak da “Fakat bizimle oturacaksın” diyerek tamamlıyor.
Bir saat sonra, ızgara peynir ve çilekli limonata aldıktan sonra Nico’nun yenilgiye ve bugünkü oyununa karşı olan mutsuzluğu sürüyor. Bu gece Steph gibi şut atmadı.
Kolunu Nico’ya sararak “Bırak gitsin.” diyor Gaia.
“Bitti ve bunun hakkında hiçbir şey yapamayız” diyor Pace. Ayrıca bunun Nico’nun kariyerinde ev sahibi olarak çıktığı ilk lise basketbol maçı olduğuna dikkat çekiyor. Hayatında kaç tane daha maça çıkacağını düşün. Yüzlerce? Binlerce? Nico ikna olmamış bir şekilde kafasını kaldırıyor ve “Bizim sadece sekiz iç saha maçına daha çıkacağımız anlamına geliyor değil mi?” diyor.
İki gün sonra Pinnacle, Mesa High ile deplasmanda oynuyor. Mesa High aynı zamanda geçen senenin Division I eyalet şampiyonu. Wilde çocukları hazırlamak üzere iki gün harcadı: Öğle yemeğinde maç kasetleri izlendi, idmandan sonra da devam edildi. Akşam dört gibi, oyuncular uzun sarı okul otobüsüne bindiler. İlk beş oyuncular otobüsün arkasına doluştular.
Bu hafta birinci sınıf öğrencilerinden biri kaykay parkında kavgaya karışmış ve çocukların duyduğuna göre Twitter’da ona Cuma günü okulda gününü göstereceğini söylemiş. Ve bugün Perşembe.
Çocuklar korkmuş durumda ve endişeliler. Ve bunu göstermeye hazır değiller.
“Bunu babama söyledim ve o ‘Yine de okula gideceksin…’ dedi.”
“İdmanı iptal ettiler…”
“Anneni iptal ettiler…”
“Ha, ha.”
“Dostum, bunu gerçekten yapan bir çocuk hakkında bir belgesel izlemiştim. Okula mı gideceksin? Hayatta olmaz dostum!”
Kimse ne düşüneceğini bilmiyordu. Bu gerçek bir tehdit mi yoksa batırılmış zamanların bir işareti mi? Otobüs yolculuğunun sonunda takım bir sonuca ulaşmıştı. Trent Koç Wilde ile bu konuyu maçtan önce konuşacaktı. Ve takım yarın okula gitmeyecekti.
Mesa’nın spor salonu Pinnacle’a göre çok daha küçük. Wilde bu işte uzun bir süredir var ve artık emekli olmayı düşünüyor. Fakat eşi ve çocukları onu kalmaya ikna etti. Yine de zaman değişti. Wilde Nico’nun koçu ama benim veya bir zamanlar sizin sahip olduğunuz okul koçlarından değil. Birçok ergen için bir koç hayatı kontrol eden bir otoritenin temsilidir. Bir mentor veya bir aşağılık olabilir fakat başka bir seçeneğiniz olmadığı için söylediği şeyleri yapmak zorundasınızdır. Fakat Wilde, Nico (ve Spencer’ın) koçlarından sadece biri ve bunun farkında. Pinnacle’a gelerek Nico hem diğer yetenekli oyuncular hem ilgiyi hem de Under Armour anlaşmasını da beraberinde getiriyor. UCLA, Gonzaga ve Stanford’dan koçlar geçtiğimiz sonbaharda sadece Nico’yu şut atarken izlemek için salonlarına geldi. Pinnacle’ı sevmezse okul değiştirebilir. Eğer babası Nico veya Trent’i iyi göstermek için bir oyun önerirse Wilde’ın dinlemesi akıllıca olan olacaktır. Nico’nun belki de Wilde kadar, belki de daha fazla, güce sahip olduğu söylenebilir. Şanslı bir şekilde, Wilde onun hakkında “O bir basketbol oyuncusu olduğundan daha bile iyi bir insan.” diyor.

JV maçı sırasında Trent, CJ, Spencer ve forvet Jordan Mains’i topladım ve onlardan Nico’yu tarif etmelerini istedim.
“Havalı, o kesinlikle havalı.”
“Hassas.”
“Formasını sıkça unutuyor. Ve hiçbir zaman araba kullanmıyor.”
“O kesinlikle her şeyi arttırdı, taraftar desteğini, medyayı.”
“Ve Under Armour. Bu sene bolca eşya alıyoruz.”
“-Bu gri formalar muhteşem.-”
“-Bunlar güçlü!”
“Bir çok insan eğer o sosyal medyada gözükmeseydi ondan bihaber olacaklardı-”
“Sonra bir bakıyorsun sen ve senin gibi 40.000 insan aman tanrım oluyor.”
“Bence o büyük bir oyuncu olacak-”
“Ligde olmak için gerçek bir şansa sahip”
“Eğer 6’4, 6’5 boyuna ulaşırsa”
“Sakatlıklara da bağlı olarak”
“Evet o çok esniyor.”
“Ama gerçekten o farklı ve hepimiz bunu biliyoruz.”
İngilizcesi gayet iyi olan ve yazının orijinalini okumuş biri olarak, çevirmen-yazarımızın ellerine sağlık. Eksik veya hatalı çeviri olmadan orijinali neyse çevirisini okuyınca da aynı anlamı ve keyfi verdi bana.
Tebrikler, çevirilere devam…
Merhaba Oğuzhan Bey,
Sizin gibi okuyucularımızın geri dönüşleri sayesinde, işimizi elimizden gelen en iyi şekilde yapmaya ve siz okuyucularımızı mutlu etmeye çalışıyoruz. Böylesi yorumlar bizim için gerçekten büyük bir keyif ve motivasyon kaynağı. İlginiz ve güzel sözleriniz için teşekkürler.
İyi haftalar.