Bazı insanların başarılı olacakları doğuştan itibaren belli olur. Bunların bir örneği de Kyrie Irvıng.
Irving, daha 4 yaşında annesini kaybettikten sonra teyzesi olan Drederick Irvıng’in yanına gönderildi. Kyrıe Irvıng’in babası da profesyonel bir basketbolcuydu. Irvıng sık sık onun yanına gider ve babasının maçlarını izlerdi. NBA’de oynamak onun ilham kaynağıydı. 4. sınıfta bir okul gezisi sırasında Continental Airlines Arena’da oynadıktan sonra ‘’ NBA’de oynacağıma söz veriyorum ‘’ diyerek Amatör Atletizm Birliği (AAU) yolunu tuttu. Amerika’da genç basketbolcuların genellikle yaptığı gibi o da ilk basketbol kariyerine burada başladı. Lise kariyerinin henüz başında Montclair Kimberley Akademisi ile çıktığı maçlarda 26.5 sayı, 10.3 asist, 4.8 ribaund, 3.6 top çalma ile oynadı ve okulda 1.000 sayı barajını geçen 2. oyuncu oldu. Takip eden yılda St Patrick Lisesi’ne transfer oldu. Irvıng için bu daha çok rekabet demekti. İlk 30 maçında kenar oturduktan sonra Irvıng formayı kapmıştı. İlk sezonunda 17 sayı, 6 asist, 5 ribaund, 2 top çalma ortalamaları tutturdu. Union County Turnuvası’nda 27 maçta 24 galibiyet 3 mağlubiyet alan St. Patrick lisesi şampiyon oldu. Kyrie Irvıng ise o turnuvayı 24 sayı, 5 ribaund, 7 asist ile tamamlamış ve herkesin gözdesi olmuştu.
Takip eden yılda adeta bir yıldız fabrikası olan Duke Üniversitesi’ne gitti.
Buradan sonra Irving’in hayatı oldukça değişti. 2010 yazında ABD genç milli takımına seçilen Kyrie Irvıng aynı yıl Dünya U-18 Erkekler Basktebol Şampiyonası’nda şampiyon olan Amerika Birleşik Devletleri takımının kadrosunda yer almıştı. Bir röportajında ‘’ Babam bana diğer insanların nasıl sıkı çalıştığını, ben uyurken Los Angeles’ta bir insanın çalışmakta olduğunu söylemişti ‘’ diyen Irvıng başarılı olmak için neler gerektiği anlamıştı. Mike Krzyzewski yönetimde Duke Üniversitesi ile 2010-2011 NCAA sezonunu 17.5 sayı, 4.3 asist, 3.4 ribaund ile tamamladı.
” Buz: Kyrie Irvıng ”