Bu kadro umut verir | Anadolu Efes (2015-16)

Anadolu Efes’in 2014-15 kadro yapılanması birtakım defolara, yanlış rol paylaşımlarına ve bazı bilinmezliklere sahipti. Ancak buna rağmen oynanan oyun tehlike sinyalleri vermiyor, hatta bazı noktalarda çok olumlu izler bırakıyordu. Dusan Ivkovic sahada ne yaptığını bilen, aslında atla deve etmeyecek bir kalite fazlasıyla daha yukarılara oynayabilecek bir oyun planı oluşturmayı başarmıştı. Fenerbahçe izlendiğinde akıllarda beliren çoğu soru işareti Anadolu Efes için söz konusu değildi.

Ivkovic’in elindeki malzeme hayal edilen final four için yeterli düzeyde değildi. Buna şüphe yok. Ama sağlam bir strateji etrafında oyuncuların da oyuna inanmasıyla birlikte pek çok eksiğini kamufle etmeyi başardı. Oyunun mental ve teknik çıkış noktası savunmaydı. Her an yüksek dozda maruz kalınan dış pres, rakip takımlar için hücumları çileli hale getiriyor ve akıcılıktan uzaklaştırıyordu. Cedi Osman ve Dontaye Draper’ın bu süreçte aldığı kritik rol, Saric’in hücumdaki çeşitli belirsizliklere karşın hareketli yapısıyla savunmada yaratabildiği kimi eşleşme sıkıntıları ve de sistemi bazı açılardan Krstic’e oranla daha etkili kılabilen Stephane Lasme’nin varlığıyla hücumdaki yaratıcılık eksikliği savunma merkezli kolay skorlarla giderilebiliyordu.

Özellikle sahanın bir tarafından diğer tarafına geçiş hızlandığında ya da yüksek dirençli bir savunmada elde edilen başarı sonucunda Cedi Osman sahayı boydan boya toplu (veya topsuz) kat ederek tek hamlede bitirebiliyordu işi. Nitekim bu anlamda belki tüm Euroleague’in en iyi oyuncusu olması onu sivrilten nedenlerden biri oldu.

perperoglou-lasme-draper-cedi

Savunmadaki bu yüksek direncin en önemli sonucu hücumda sete yerleşildiğinde dahi rakiplerin aklının hücumda kalması olabiliyor. Her an presli bir savunmayı aşma kaygısına düşen rakiplerin savunmada nispeten daha dirençsiz hale gelmesi muhtemeldir. Anadolu Efes’in Perperoglou ve Krstic ikilisi üzerinden verim elde etme yönteminin önemli kısmını bu oluşturabiliyor. Zira oyunun sahip olduğu ruha uygun iki isim değil Perperoglou ve Krstic. Daha önemlisi; uzun sürelerdir Milos Teodosic bağlantısıyla oynamaya alışkın bir Kstic’i salt sırtı dönük opsiyonu olarak kullanmak da ikna edici değil. Dolayısıyla özellikle Krstic özelinde bu anları kollamak zaruriydi. Öyle de yaptı Anadolu Efes. Aslında; hücumda Krstic için uygun bir partner olabilmesi açısından Zoran Planinic’e bir şans daha tanımak makul bir çözüm olabilirdi ama bu tercih edilmedi. Geçelim bunu.

Anadolu Efes hücumunu anlatırken savunmada vurgulanan niteliklere bir kez daha değinmek gerekir. Savunmadaki direnç hareketli bir takımın varlığına işaret ediyor. Bu hareketliliği savunmada vurgularken hücumda es geçmek yanlış olur. Ivkovic’in kurguladığı hücumun önemli bir parçası oldu Anadolu Efes kısalarının hareketli yapısı. Bu hareketliliğin Perperoglou’nun sırtı dönük oyunları üzerinden ne kadar olumlu kullanıldığı tartışılabilir ancak oyuna yön veren, yüksek saha görüşüne sahip bir oyuncuya sahip değilken topsuz hareketlilik fazlasıyla gerekli ve Anadolu Efes buna sahip. Bu hareketlilik olumlu yansıdı Anadolu Efes hücumlarına. Aynı zamanda muhtemel yetersizlik tehlikesini bazı açılardan bertaraf etti. Janning’in karar mekanizması olmaktan çıktığı bölümlerde bu hareketlilik daha zengin ve geçerli bir hal aldı.

Furkan Korkmaz’ın da bu süreçte yaptığı katkı sürpriz olmadı elbette. Bizzat kendisinin de belirttiği gibi skorer içgüdülerine sahip bir oyuncu Furkan Korkmaz. Bir kısanın sahip olabileceği hemen her hücum repertuarına doğuştan sahip. Buna topsuz koşular da dahil. Anadolu Efes kısalarının topsuz koşuları sıklıkla üç sayı çizgisi üzerinde seyrederken Furkan’ın rotası hep potaya dönük oldu. Kusursuz zamanlamalarla yapılan bu katları değerlendirmek için Khryapa olmaya da gerek yok. Yardıma maruz kalan, topu elinde tutan hemen her oyuncunun açısına doğru zamanda girebiliyor Furkan. Bünyesinde barındırdığı özel yetenekleri gözlere sokmak için, oluşan uygun şartları kusursuz kullandı. Sezonun ilk yarısında yaptığı katkı çok kıymetli ve umut vericiydi.

efes-real

Dediğim gibi; Euroleague’in üst sıralarıyla baş edemeyecek bir kalite düzeyi pek çok kıymetli zaferler kazanabilecek bir yapı halini aldı. İlk turda kazanılan Real Madrid zaferi de Anadolu Efes’in oyun kimliğini anlatan çok değerli bir örnekti. İlginçtir ki Anadolu Efes’in Heurtel sonrası kendisini var eden kimliğe -şartların elverdiği ölçüde- dönüşü de Real Madrid serisiyle oldu. Buraya sonra gelinir.

Anadolu Efes’in savunma planında en keskinleştirdiği yönü adam değişimleriydi. Savunma planının tanımlayıcısı haline gelen adam değişimleri nedeniyle çok ceza yedi Anadolu Efes ilk zamanlarda. Ancak bir o kadar da yüksek top sirkülasyonu ve keskin bağlantılara sahip hücumlar karşısında afallamadan durabilmeye başladı zaman geçtikçe.

Tüm bu olumlu faktörlere karşın son derece doğal bir tepkiyle Thomas Heurtel transferi yapıldı. Doğaldır. Seviye yükseldikçe Anadolu Efes hücumunun güvenilirliği her hafta aşağı düşüyor, bireysel kalite toplamı yüksek seviyelere yetmiyordu. Aynı zamanda bir karar mekanizmasına ihtiyaç var ve Heurtel bir karar mekanizması. Bu anlamda güvenilirliği elbette sorgulanabilir ancak en nihayetinde karar mekanizması olabilecek ve hücumda kısır kalan bir takıma yaratıcılık katabilecek bir oyuncu. Ancak bir taraftan da hangi takıma giderse gitsin sistemi değiştirmek zorunda bırakıyor. Fransa’nın Eurobasket 2015 kadrosuna alınmaması da bu sebeptendir belki.

Takımın oyun planıyla ilgili derin etkiler yarattı Heurtel. Sahanın her iki tarafında da. Aynı zamanda bir takım paradoksların da miladı oldu. Real Madrid serisine kadar, hatta Real Madrid serisi haricinde getirdiği kadar götürdüğü de oldu. Sezon ortasında böyle bir değişikliğe sağlıklı tepki vermek hiçbir kadro açısından kolay değildir. Anadolu Efes kadrosu açısından ise neredeyse imkansız.

Heurtel sonrası Krstic-Lasme ikilisinin rol dağılımında Krstic lehine ciddi oranda bozuldu terazinin dengesi. Ivkovic’in Lasme’yi çok kısıtlı süreler kullandığı maçlar da oldu. Bunda temel sebebin Lasme’nin yetersizliği değildi kanımca. Heurtel-Krstic arasında kuvvetli bir bağlantının kurulmuş olması ve Ivkovic’in de bu bağlantıdan vazgeçmeye pek niyetli olmamasıydı ana sebep. Nitekim Heurtel’in olmadığı dönemler sıkıntı yaratabiliyordu hücumlarda.

Heurtel-Krstic bağlantısı iyi bir ikili bağlantı olsa da hücumu boyutlandırmadığı takdirde uzun vadeli sonuçlar doğurması mümkün değil. Anadolu Efes’in bundan sonraki sorunu da Heurtel-X bağlantısının takımın geneline nasıl sirayet edeceğidir. 2014-15 sezonunun Heurtel’li dönemindeki sorunu da buydu. Bu ikili arasındaki kombinasyon topsuz oyuncuların hareketini neredeyse sıfırladı. Krtsic’e gelen yardımlar veya Heurtel’in ikili sıkıştırmaları sonrası topsuz kısalar beslenebiliyordu ama son derece sınırlı oluyordu bu. Aynı zamanda topsuz hareketler üzerinden de gerçekleştirmiyordu. İkinci, üçüncü, dördüncü… bağlantıyı üretme noktasında zayıf kalıyordu Anadolu Efes. Bu bağlantı üzerinden takım beslenecekse belirli bir plan dahilinde gerçekleşmeliydi bu. Doğaçlama şeklinde değil.

Bu süreçte Saric’in sırtı dönük oyunu üzerinden servisleri B planı olarak çıktı karşımıza ama fazla sayıda tekrar ve ezber isteyen bu tarz çözüm önerilerinin bir anda gidişatı etkilemesi kolay olmuyor.

Cedi Osman’ın skor anlamında geriye gidişi başta olmak üzere pek çok sıkıntı yaşadı Anadolu Efes bu süreçte. Gayet vasat savunmaları aşmakta bile zorlandığı oldu. Zira hareketlilik ve bağlantı sayısı asgari düzeye inmiş bir hücum kurgusu vardı. Aynı zamanda Heurtel-Krstic bağlantısı üzerine kurgulanan hücum planının işlerliğini sağlamak adına bu iki oyuncuyu sahada tutmak savunmada da ciddi alarmlar veriyordu.

Heurtel kötü ve tembel bir savunmacı. Krstic ise hem hiçbir zaman iyi bir savunmacı olmadı hem de yanında Khryapa gibi bir organizatörle uzun süreler beraber oynamış bir bağımlıydı. Bu paradoks Anadolu Efes’in elindeki en büyük kozu olan savunmadan da çok şey aldı götürdü. Bambaşka bir görüntü vardı parkede. Ve bu görüntü çok daha iğreti duruyordu Anadolu Efes’in üzerinde. Fakat ne olursa olsun bir daha altını çizmek gerekir. Heurtel transferini yapmayı temelsiz kılmıyor bahsedilen sıkıntılar. Uzun vadede istenilen katkıyı yapmayabilir Heurtel ancak o süreçte bir şeyler yapmaya, takıma yaratıcılık katmaya ihtiyaç vardı.

Bu olumsuz tablonun değişimi Real Madrid’le oynanılan playoff serisinin başlangıcına kadar sürdü. Real Madrid serisi ile birlikteyse Ivkovic kumandasında bir öze dönüş başladı. Mutlak bir dönüş değildi bu, olamazdı da. Öyle ki Krstic-Heurtel bağlantısını korumak hâlâ gerekliydi. Ancak Ivkovic bu ikilinin dışında tamamıyla yüksek bir direnç mekanizması kurdu. Sembolik bir gösterge olarak; KC Rivers’ı ilk çeyreklerin kahramanı haline getiren Perperoglou, birçok açıdan ağırlığını kaybederek Cedi Osman karşısında geriye düşme süreci yaşadı bu seride. Ivkovic böyle bir defoya kesinlikle tahammül göstermedi.

Serideki en büyük avantaj Real Madrid’in en kritik parçası olan Felipe Reyes’i serinin çok büyük bir bölümde gerek faul problemleriyle, gerek oyun anlamında Pablo Laso’nün planlarının dışına itebilmek oldu. Reyes’in varlığının Mirotic’in varlığı karşısında yarattığı fark şudur; Reyes iç-dış bağlantısının kurulması anlamında Real Madrid’i etkin kılıyor. Gerek topsuz koşuları bekleyerek, gerek fazladan pas istasyonu olarak, gerek sırtı dönük oyunlarıyla savunmayı üzerine çekip kısaları rahatlatarak, gerek orta mesafe şut tehdidiyle pivotunu rahatlatarak, gerek her hücum ribaundunda aktif bir tehlike olarak… Arttırabiliriz. Reyes-Real Madrid ilişkisi kimi noktalarda Bjelica-Fenerbahçe ilişkisine benziyor. Sadece iyi bir oyuncu katkısı değil, daha fazlasını sunuyor.

Bu bağlantıyı koparmak adına Reyes’i devre dışı bırakmak Anadolu Efes adına çok büyük bir adım oldu. Ama Real Madrid gibi bir kadro düzeyiyle baş edebilmek için Reyes’i devre dışı bırakmak tek başına yeterli olmayabilir. Anadolu Efes ise attığı bu ilk adımın devamını çok iyi getirdi. Bu bağlantının kopmasının ardından tehditkar Real Madrid kısalarının bireysel parlamalarının da önüne geçti. Devamında Bourousis, Nocioni gibi ağır oyuncuların serinin gidişatına etki edebilmesinin imkanı yoktu zaten.

Real Madrid son maç dışında hücumun ağırlık noktasını, hiç istemeyecekleri kadar üç sayı çizgisine yaklaştırmak durumunda kaldı. Bu durum Euroleague’in en iyi dış rotasyonunu bile zorladı. Son maç dışında oyunun pek çok alanında Real Madrid’le başa baş kalmayı başardı Anadolu Efes.

thomas-heurtel-anadolu-efes-istanbul-eb14

 

Heurtel ise bu serinin özellikle ilk iki karşılaşmasında 2014-15 Euroleague sezonunun en iyi basketbolunu oynadı. Hücumu kumanda eden oyuncu oldu. Geçiş hücumlarında verdiği kararlar ekseriyetle doğruydu, topsuz koşuları cezalandıran, hatta teşvik eden parçaydı. Aslında Real Madrid serisi ve Heurtel’in bu serideki verimli oyunu büyük oranda 2015-16 sezonunun da planlamasını oluşturmuştur muhtemelen.

Yeni sezonla ilgili kimi kritik sorular masada duruyor:

Heurtel-Jayson Granger arasındaki rol paylaşımı an itibariyle en kritik soru ve sorundur. Jon Diebler-Furkan Korkmaz-Birkan Batuk üçlüsü keyifli bir maraton yarışını temsil etmektedir. Yarışın sonunda kimin önde olacağı ise son derece belirsizdir. Furkan’ın bu yarışta fark atması da, Diebler’ın Pınar Karşıyaka’nın yükselişiyle eş zamanlı olarak yükseldiği gibi Anadolu Efes formasıyla benzer yükselişi göstermesi de olası sonuçlardır.

Bir diğer kritik nokta da Ivkovic’in Cedi Osman üzerindeki tasarrufudur. Cedi’nin Eurobasket 2015’te oynadığı basketbol, 2014-15 sezonunda yaptıklarından çok daha farklı şeyleri yapabileceğinin teminatıdır. Daha iyisini değil sadece, daha farklısını. 3 numarada uzun kolları ve hareketliliğiyle Euroleague düzeyinde dahi her eşleşmesine üstünlük kurabilecek fiziksel donanıma sahip Cedi Osman. Milli takımda bu avantajlarını aklıyla birleştirebileceğine dair sağlam doneler sundu. Başta Ivkovic’e olmak üzere. O halde hücumu çok boyutlu hale getirmek, birebirleri Granger-Heurtel tekelinden kurtarmak ve kağıt üzerinde göze çarpan delicilik sorununa çözüm üretebilmek adına Cedi Osman’ın bu sene yapacakları son derece önemlidir. Ekim 2014’ten bu yana gelişim çizgisinin seyri bu beklentilerin boşa çıkmayacağına işaret ediyor. Tüm bu veriler ışığında Cedi Osman’ın 2015-16 sezonunda hayal kırıklığı yaşatma olasılığı da çok düşük görünüyor.

Boyalı alan rotasyonu ise gerek Heurtel ile oynanan ikili oyunların verimliliği gerekse savunmada geniş bir alana hakim olabilmesi açısından (özellikle Bryant Dunston) son derece akıllıca oluşturulmuş. Bu rotasyon; Saric ve Cedi’nin de katkılarıyla Euroleague’in en çok ribaund alan takımı haline getirebilir Anadolu Efes’i. Öte yandan Saric’e düşen önemli görev 1 ve 5 numaralar arasındaki bağlantı üzerinden takımın beslenebilmesini sağlamaktır. Zor bir görev, ama özel bir yeteneğe düşüyor.

2015-16 sezonu Anadolu Efes kadrosu bazı açılarından tatmin edici dururken kimi noktalarda da belirsizliklere sahip. Aynı zamanda yetersizlik riskiyle de karşı karşıya. Bu durum Anadolu Efes’i merak uyandırıcı bir takım haline getiriyor. Sadece takım bazında da değil. Bundan 5 yıl sonra dönüp baktığımızda aynı forma altında ve Dusan Ivkovic yönetiminde izleyebilmiş olmakla övünme ihtimalimizin olduğu bir oyuncu topluluğuna sahipler.


  • İçerikte kullanılan görseller THY Euroleague ve Anadolu Efes organizasyonlarının resmi web adresleri üzerinden temin edilmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler