İlk yarıda Fenerbahçe’nin başına gelen en kötü şey ise Bogdan Bogdanovic’in üç faul almasıydı. Çeyreğin son bölümünde Printezis ve Birch’ün arkasında kaldığı pozisyonlarda çok basit iki faul yapmış, Obradovic’i bir tercih yapmak zorunda bırakmıştı. Koç, hücum liderini riske edip ikinci yarıya onunla mı başlayacaktı yoksa maçın sonunu düşünerek kenarda mı başlatacaktı?
Üçüncü çeyreğin başında Bogdanovic kenarda, James Nunnally sahadaydı. Soyunma odasına moralli giden Olympiakos’a karşı bu elbette riskliydi. Ancak mücadelenin yakın skorlarla gitmesi ihtimaline karşı, karar anlarında Bogdan’ın sahada olacağından emin olmak istiyordu Obradovic.
Bobby Dixon’ın üçlüğü ve Vesely’nin mucizevi şans basketiyle başlamış olsa da Fenerbahçe hücumda zorlanıyordu. Evangelos Mantzaris’in üçlükleriyle çeyreğin bitimine sekiz dakika kala skor 44-40’a geldi. Rakip Olympiacos olduğunda, bu skorlar kalp krizi sebebidir. Hele ki Spanoulis ve Printezis’in henüz “hiçbir şey yapmadığı” düşünülürse.
Hücum belki işlemiyordu ama Fenerbahçe savunmada hala çok iyi iş yapıyordu. 44-40’ta takılan skoru değiştirmek için Obradovic, Sloukas ve Datome’yi oyuna sürdü. Karşılaşmanın iyice sertleştiği, art arda faul düdüklerinin çıkmaya başladığı anlarda Obradovic, Kalinic’in fizik avantajını kullanarak alçak postta oynadığı sırtı dönük oyunlarla çözümü buldu. Üçüncü çeyreğin bitimine beş buçuk dakika kala iki takım da faul haklarını doldurmuştu. Bogdanovic’i birkaç dakika daha oturtabilmek için bu önemli bir şanstı. Udoh ve Vesely ile sürekli boyalı alanı zorladı, sürekli serbest atış çizgisine gitti Fenerbahçe o anlarda. Geçici bir çözümdü belki, ama çözümdü.
NIKOLA KALINIC! (@nikola_kalina) #FENER4GLORY pic.twitter.com/Pj7baLpC6P
— Fenerbahçe Basketbol (@FBBasketbol) May 21, 2017
Spanoulis ve Printezis’in etkili olmasına izin verilmeyen dakikalarda Olympiacos hücumu da duvara çarptı. Sürekli serbest atış çizgisine gelmeyi başaran ev sahibi, azar azar, yavaş yavaş da olsa farkı çift hanelere kadar getirdi. Hem de Bogdanovic kenardayken.
Çeyreğin son üç dakikasına girilirken, Kalinic’in pası sonrası ilk kez sevdiği pozisyonu yakalayan Gigi Datome’nin üçlüğüyle 57-44’e geldi skor. Coşku dalga dalga artıyordu, şampiyonluğun kokusunu alabiliyorduk artık. Ama yine de sabırlı olmak çok önemliydi. Olympiacos kolay kolay paniğe kapılmayan bir takımdı. İkinci çeyreğin sonunda yaşananlara bir daha izin veremezdik.
“Anın büyüsüne” bir kez daha kapıldık. Rüzgar arkadan esmeye başlayınca “hemen vurup geçelim” telaşıyla hücumda hatalar, top kayıpları yaptık. Ancak bu kez o hataların bir krize dönüşmesini engelleyen adam, Ekpe Udoh sahneye çıktı. Momentumu değiştirebilecek pozisyonlarda önce Spanoulis’e sonra Kostas Papanikolaou’ya yaptığı müthiş bloklarla adeta “Size geri dönüş filan yok!” diye haykırdı yıldız pivot. Final Four boyunca öyle kararlı oynamıştı ki, takım arkadaşları kaybetmek istese onlara bile izin vermeyecek gibiydi.
Udoh’un çaktığı kıvılcım, son çeyrekte alev oldu. Bitime sekiz dakika kala 18’e kadar yükseltti farkı Fenerbahçe. Geçmişte buralardan çokça geri dönmeyi başarmış Olympiacoslu oyuncularda bile o inancın tükenmeye başladığı hissediliyordu. Nasıl tükenmesin. Udoh’un, Vesely’nin, Kalinic’in, Datome’nin, Bogdanovic’in ateş çıkan gözlerine bakıyorlardı. Geçen sene iki kulpunu da tutmasına rağmen kaldıramadığı kupayı “ayaklarını yere vura vura” kazanıyordu Fenerbahçe. Bitime üç dakika kala yirmi oldu fark. Maç devam ederken, üç dakika boyunca şampiyonluk kutladı Fenerbahçe taraftarı. Panathinaikos gibi Olympiacos da İzmir Marşı ile uğurlandı İstanbul’dan. “Bu sene o ribaundu alacağız” deniyordu ya hep, o ribaunda kalmadı bile iş. Karşısına gelen herkesi yıka yıka geldi, hak ettiği kupayı aldı bu takım. Gurur ve mutluluktan aktı bir yıl önce üzüntüden akan göz yaşları. 80-64 kazandık, İstanbul’da kaldı kupa.
Cok guzel bir sezon ozeti olmus,elinize saglik.
Müthiş bir değerlendirmeye yazısı olmuş, eline koluna, aslında, duygularına sağlık!