Serinin kaderini belirleyecek ilk maç öncesinde Panathinaikos tarafında motivasyon yüksekti. Ancak karşılaşmaya iyi giren Fenerbahçe oldu. Tedirgin başlayan PAO’nun top kayıplarını iyi değerlendirip 16-6’lık bir başlangıç yaptık. Obradovic’in planı işliyor gibiydi. Rakibin şutunu riske ettiği Kalinic ceza şutlarını sokuyor, Vesely ikili oyunlar sonrası smaçlar vuruyor, normal sezonun sonunda tıkanan hücum işliyordu. Hem de bunlar, sezon boyu takımın en istikrarlı oyuncusu Ekpe Udoh kenardan izlerken oluyordu.
İlk şoku atlatan Panathinaikos, ikinci çeyrekle birlikte “top oynamaya” başladı. İlk maçı kendi sahasında oynamanın verdiği tedirginliği yavaş yavaş üzerinden atan Panathinaikoslu oyuncular, rakiplerinin hız kestiği bölümde kontrolü ele almaya başladı. Fenerbahçe’yle karşılaşınca kırmızı görmüş boğa gibi “dellenen” K.C. Rivers yine iş başındaydı. Çok geçmeden partiye Mike James de katılınca Panathinaikos’un bulduğu anlık ritim, tribündeki agresif destekle birleşerek dalga dalga yükselen bir coşkuya dönüştü. İlk yarıyı 36-12’lik bir seriyle bitirdiler ve soyunma odasına 14 sayı önde gittiler. Haydi başlıyoruz, OAKA’nın laneti yine meymenetsiz suratını gösterdi.
İlk devre her şey Panathinaikos’un istediği gibi gitti. Ama daha önce de söylediğim gibi, bu takımın vazgeçmemek gibi bir huyu var. Geçmişte bu tip anları, hatta daha beterlerini tecrübe etmiş bir takım olarak Fenerbahçe, ilk yumruğu yedikten sonra yere kapaklanıp, dayak yemeye devam etmeyecekti. Ayağa kalkıp karşılık verme zamanıydı.
Üçüncü çeyrekle birlikte sarı lacivertliler, iki yıldır her zor anında olduğu gibi o gün de savunmasına sarıldı. Rakibini durdurduğu her an öz güveni daha da yükselen Obradovic’in öğrencileri, Panathinaikos fırtınasını dindirmeyi başardı. Hücum tarafında ise Bogdan Bogdanovic takımı tam anlamıyla sırtına aldı. 20-8 Fenerbahçe üstünlüğüyle geçilen üçüncü çeyrek sonrası rüzgar bir kez daha yön değiştirmişti. Şimdi “endişeli” olan taraf Panathinaikos cephesiydi.
Yunan ekibi, ilk yarı sonunda yakaladıkları momentum sayesinde maçı sorun yaşamadan bitirmeyi umuyordu. Ama rakip, öyle bir darbede düşüp pes edecek bir rakip değildi. Şampiyonluk yolunda karşınıza çıkabilecek her türlü zihinsel sınavı görmüş, çoğundan alnının akıyla çıkmış bir Fenerbahçe vardı karşılarında. Şimdi zihinsel sınav verme sırası Panathinaikos’taydı. Ayağa kalkıp üzerine çullanan Fenerbahçe karşısında yere sağlam mı basacaklardı yoksa panikleyip, dengelerini mi kaybedeceklerdi.
PAO sınavı geçemedi. Aynı kararlılıkla savunmaya devam eden Fenerbahçe karşısında paniğe kapılıp, kendi kendine debelenmeye başladı. Yunan temsilcisi son çeyrekte adeta “bug’a girmişti.” Hücum tarafında duvara toslayıp, dönüşte Bogdanovic’ten sürekli yumruk alıyorlardı. Sonuç olarak Fenerbahçe ikinci yarıda sadece 16 sayıya izin verdiği maçı 71-58 kazandı. Bogdan Bogdanovic, (9/12) saha içi isabetiyle 23 sayı, 5 ribaund, 4 asist ve 35 verimlilik puanıyla karşılaşmayı tamamladı. Sırp yıldızın bu oyunu, yıllar sonra “Unutulmaz Performanslar Köşesinde” yer bulacak kadar büyüleyiciydi. Kusura bakma Panathinaikos, partinizi bozduk ama Bogdanovic’in canı kaybetmek istemedi.
Cok guzel bir sezon ozeti olmus,elinize saglik.
Müthiş bir değerlendirmeye yazısı olmuş, eline koluna, aslında, duygularına sağlık!