Bu bizim hikayemiz… | #Fener4Glory – Köşe yazısı

İspanya’da yaşanan şokun etkisi henüz geçmeden, dört gün sonra Maccabi deplasmanına gitti Fenerbahçe. İsrail ekibi sezona çok kötü girmiş, beklentilerin uzağında kalacağını daha ilk maçlardan belli etmişti. Ne var ki Fenerbahçe karşısında sezonun en iyi maçlarından birini çıkarttılar. İlerleyen günlerde takımdan gönderilecek Sonny Weems’in önderliğinde Fenerbahçe’yi 87-77 mağlup ettiler. Fenerbahçe çok uzun zamandır art arda üç maç kaybetmemişti. Artık reaksiyon verilmeliydi, “sezonu açma vakti” çoktan gelmişti.

Üç yenilgi sonrası EuroLeague’deki ilk maç, Ülker Sports Arena’da Anadolu Efes’e karşıydı. Efes’in atletizmi karşısında zorlansa da Sloukas ve Vesely’nin çok iyi oyunuyla 88-80 kazanan Fenerbahçe, üzerine Emporio Armani Milano, Real Madrid ve Kızılyıldız’ı da mağlup ederek dört maçlık bir mini seriyle ayağa kalkmasını bilmişti. O serinin bittiği yer, Fenerbahçe’nin tarihinde henüz galibiyet çıkartamadığı OAKA oldu. 12. haftada Panathinaikos’a konuk olan sarı lacivertli ekip, sahadan 81-70 mağlup ayrıldı. Obradovic’in eski öğrencisi Nick Calathes, 16 sayı, 8 ribaund, 11 asist ve 5 top çalma ile adeta gövde gösterisi yapmıştı o gün. OAKA’nın tılsımı bize hep ters gelmiştir, asıl can sıkan bir sonraki Darüşşafaka karşılaşmasıydı. Hücumda çok zorlanan Fenerbahçe, sahasında yalnızca 64 sayı atabildiği maçta Daçka’ya kaybetmişti. Will Clyburn ve Scottie Wilbekin’in bireysel çabalarına boyun eğmişti sarı lacivertliler. Atlet, bire bir tehditleri yüksek rakiplere karşı yaşanan sıkıntı gün gibi ortadaydı. Ayrıca fazlaca “ekstra mağlubiyet” alınmıştı. İlk dörtte kalabilmek için artık hata payı hayli azalmıştı.

Bu mağlubiyetin üzerine gidilen deplasmanın Moskova olması daha da can sıkıcıydı. O yürek kırıcı finalin ardından ilk kez CSKA’yla karşılaşacaktık ve Bogdan Bogdanovic hala sakattı. Ne var ki her şeye rağmen o maç, sezonun kırılma anlarından birine dönüşecekti. Üçüncü çeyrekte çift hanelerle geri düşmesine rağmen pes etmeyen Fenerbahçe, uzatma periyodunda rakibine 20-4 üstünlük sağlayarak 95-79 kazandı. Maç boyunca takımını oyunun her iki tarafında da gösterdiği performansla oyunda tutan Ekpe Udoh’a ikinci yarıda alev alan Bobby Dixon’ın verdiği destek, taşları bir anda yerlerine oturtmuş gibiydi. O maçtan sonra “Fenerbahçe, Fenerbahçe gibi oynamaya” başladı. Alınan üst üste galibiyetlerle saha avantajı için ilk dörtteki yerini sağlamlaştıran Fenerbahçe, eksiklere rağmen çözümler üretmeye, bildiğimiz savunma temposuna yaklaşmaya başladı.

Normal sezonun son bölümünde yine sakatlıklar nedeniyle tökezleme yaşandı. Bogdanovic’in dönüşü sonrası kısa aralıklarla Sloukas, Datome, Udoh ve Vesely’nin sakatlıkları ciddi şekilde dengeyi bozdu. Özellikle hücum tarafında ciddi sorunlar meydana geldi. Tıkır tıkır çalışan makineden herhangi bir parçayı çıkarttığınızda nasıl duruyorsa, Fenerbahçe hücumu da aynı şekilde stop etti. Normal sezonun son altı maçında gelen dört yenilgi, yakın geçmişte “çantada keklik” görülen saha avantajının kaybedilmesine yol açtı. 30 haftalık maratonun sonunda Fenerbahçe beşinci sırada kalmıştı.

10 of 18

Yeni sezon, yeni format, aynı hedef – II

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler