Çağdaş Çalış 28.09.1985’te, Sakarya’da dünyaya geldi. Evli ve dünya tatlısı bir kız çocuğuna sahip olan Çağdaş’ın basketbol kariyeri ise 2004-05 sezonunda Düzce Belediye’de başladı. Bu takımda 2006-2007 sezonunun sonuna kadar oynadı ve 2007/08 sezonunda Niğde Belediye’ye transfer oldu. 2008’de basketbolu bırakan Çağdaş, okulunu bitirip askerliğini yaptı ve 2009 yazında evlendi. Hikayenin buraya kadar olan kısmına benzer birçok hikaye bulabiliriz. Ancak Çağdaş Çalış’ın hikayesindeki ilgi çekici kısım bu noktadan itibaren başlıyor. Hem basketbolu, hem de yaşadığı şehir olan Bolu’yu çok seven Çağdaş, bölgeselde yer alacak ve 2. Lig’e yükselme mücadelesi verecek bir basketbol takımı kurmaya karar veriyor. Bununla da kalmayıp takımına sahada tam 4 sezondur kaptan olarak hizmet ediyor. Takımın kurucusu, saha içinde kaptanı ama basketbol onun tek uğraşı değil. Aynı zamanda gıda sektöründeki özel bir şirkette de çalışıyor, yani basketbol onun için paradan önce zevki çağrıştırıyor. Evet, belki 3. Lig’in ülkemizde basketbolla ilgili olan insanların bile genelde uzak olduğu bir lig olduğunu söyleyebiliriz ancak çalışkan bir adamın ilginç hikayesi dikkatinizi çekiyorsa, yaptıklarını şu andan itibaren onun ağzından okuyabilirsiniz.
-Bu takım Bolu’da kurulan ilk basketbol takımı mı?
-Hayır, mesela PTT Spor varmış ama bir hayli geçmişte. Kadınlarda da 1. Lig’e kadar yükselen Orim Cam vardı. O kulüp de 2005’te kapanmıştı. Ama erkek basketbolunda çok uzun bir aranın ardından kurulan ilk takım diyebiliriz.
-Takımı kurmaya nasıl karar verdin?
-Aslında hikayemizin başlangıcı son derece ilginç bir tesadüfün de büyük etkisiyle oldu. Ben 2004’ten 2007’ye kadar Düzce Belediye’de, bir sezon sonra da Niğde Belediye’de oynayıp basketbolu bırakmıştım. Sonrasında geçen iki sene de askerlik ve evlilik gibi uğraşlarla geçti. Ancak basketbolu çok sevdiğim ve Bolu’da da böyle bir eksikliğin olduğunu düşündüğüm için içten içe böyle bir isteğim hep vardı. Bir akşam yemek masasında eşime ”Ben acaba takım mı kursam?” diye bu düşüncemi paylaştım ve o da bana destek oldu. Dedim ki ; ben oynarım, Bolulu gençler oynar, Volkan Abi de antrenör olur. Volkan Abi de o zamanlar başka bir işle uğraşıyordu, hem işe gider gelir, akşamları da idman yaparız diye düşündüm. Sabah oldu, işe geldim, Volkan Abi telefon açtı. ”Çağdaş ben işi bıraktım, basketbol antrenörlüğüne geri dönüyorum” dedi. Belki de akşam aynı saatlerde, aynı şeyi düşünmüştük, film gibi bir tesadüftü. Ben de ona daha akşam eşimle böyle böyle bir şey paylaşmıştım diye anlattım ve sonrası zaten çorap söküğü gibi geldi. 2010’un ağustos ayında takımı Bolu Sportif adıyla kurdum.
Bolu Sportif / 2010-2011
-Peki takımın kuruluş aşaması nasıl gerçekleşti, o günleri anlatabilir misin bize?
-Öncelikle Bolu’nun varlıklı ailelerinden oluşan ve spora gönül vermiş bir yönetim buldum. O yönetim birbirine bağlı 10-15 dosttan oluşan, ailece görüşen ve model uçak, yamaç paraşütü vs. yapan insanlardan kuruluydu. Olay şuydu ; federasyondan gelecek harcırahları direkt bana aktaracak bir yönetim arayışı içindeydim. Yani bir amatör futbol takımı da bulabilirdim ama güvenemezdim, çünkü onlar o parayı bana vermeyebilirdi. Bu insanlar bize çatı oldu, federasyondan gelen paralarla ben yol masraflarını ödedim, formaları, antrenman tişörtlerini bu paralarla aldım. Ana sponsor Erpiliç ve ikinci sponsor Bolçi olmak üzere iki Bolu firmasının maddi katkısı çok önemliydi. Yani yönetimden hiç para almadan bütün parayı ben buldum, o paralar bize lige giriş lisansı finanse etti, ayrıca grubumuz da Ankara grubu olduğu için şanslıydık, yakın olduğu için yol masraflarımız az oluyordu.
-Peki bahsettiğin insanların takıma hiçbir katkısı olmadı mı?
-Tam tersine, fazlasıyla oldu. Manevi destekleri unutulacak cinsten değildi. Özellikle ikinci sezonumuzdan itibaren inanılmaz bir bağ ile destek verdiler. 15 adam protokol tribününde bir örnek takim elbise giydi her maç. O destek ve bütünlük bizi bu günlere getirdi. Örneğin Fatih Yamaner hiç para istemiyor olmama rağmen biz Ankara’ya, Düzce’ye deplasmana gidecekken sabahın köründe gelip bana bir miktar para verirdi. Deplasmana 10-12 kisi giderdik, gidişte annelerimizin yaptığı börekleri, pastaları yerdik, dönüşteyse parayı bozdurur herkese ne pay düşüyorsa verirdim. Otobüsü bir alışveriş merkezinde durdururduk, herkes yola çıkarken aldığımız harçlıkla istediği yemeği yerdi. Fatih Yamaner ve onun liderliğindeki arkadaşları ile Aytaç Eskicioğlu, Sacit Kilitçi, Yeşer Eskicioğlu, Volkan Bayır, Ahmet Gülen ve Ahmet Özbay’ın özel olarak teşekkür etmek için isimlerini sayabileceğim kişiler olduklarını söyleyebilirim.
-Saha içine geçecek olursak, ilk sezon nasıl geçmişti sizin için?
-Takımda sadece Bolulular vardı, staff dahil takımın tamamı Boluluydu. O sezonki baş antrenörümüz Volkan Bayır’dı, kendisi bu sezon da yardımcı antrenörlük yapıyor. Yardımcısı da bu sezona kadar yardımcı antrenörlük görevini yapan Ahmet Gülen’di. Oyuncu kadromuzda ise benim haricimde, para almadan oynayan Bolu’nun gencecik çocukları ve üniversiteden de iki arkadaşımız vardı. O dönemde salonda tadilat olduğu için çoğu maçı deplasmanda oynadık ve averaj takımı olduk ama asla son maçlara çıkmamazlık yapmadık. Bölgesel Lig’in en büyük sorunu bu zaten, iddiası kalmayınca ligden çekilen takımlar, oynanmayan maçlar ve boş geçilen haftalar. Bizim salon sezonun sonuna yetişince son 2 maç olan Alaplı ve Düzce Belediye maçlarını kendi salonumuzda oynama şansımız oldu. Alaplı’yı son saniyelerde yendik, sonra da Düzce maçı geldi. Biliyorsun, Bolu ile Düzce arasında büyük rekabet vardır ve biz Düzce’yi çok iyi oynayıp yenince o maç şehri ve o yönetimi havaya soktu. Düzce maçı bence Bolu basketbolu için dönüm noktası oldu.
-O maçtan sonra yeni sezonla birlikte hedefler de büyüdü değil mi?
-Kesinlikle. Fatih Yamaner ve arkadaşları o rüzgarı alınca işi büyütme kararı alarak Boluspor’a gittiler. Benim onlara yaptığım teklifin aynısını bu kez onlar Boluspor yönetimine yaptı ve yönetimi ikna ettiler. Haliyle şehrin desteğini biraz daha arkamıza almaya başladık.
Kulüp 2011’de Boluspor bünyesine katıldı.
-Peki sezona nasıl girmiştiniz, staff ve oyuncu kadrosu nasıl şekillendi?
-Önce Yeşer Eskicioğlu’nu menajer yaptılar, Yeşer Hoca da arkadaşı olan Cengiz Karadağ’ı takımın başına geçmesi için aradı. O zaman Cengiz Karadağ’ın cezası devam ediyordu ve benchte ayağa kalkması yasaktı, teklifimizi kabul etti. Oyuncu olarak da Serdar Hot, Erhan Taşlı, Serkan Çetin, Serkan Tanırgan, Levent Altan, Metin Salkım, Ramazan Öksüz ve üç tane de Oyak Renault’tan genç oyuncu getirerek sezona girdik. O sezon play-off 2. turunda FMV Işık Spor’a 2-0 ile elenerek sezonu tamamlamıştık.
-Cengiz Karadağ’ın basketbol camiasındaki nevi şahsına münhasır karakterdeki isimlerden birisi olduğu bilinir, sizin kendisiyle aranız nasıldı?
-Agresif tavırlarıyla sık sık tepki aldığını söyleyebilirim. Açıkçası ikimizin yıldızı da pek barışmamıştı. Bana hafta boyunca idmanlarda ”süpersin, aslansın, çok iyisin, hazır ol” diye gaz verip maçta 40 dakika oturturdu.
-O halde gelelim kulübün kısacık tarihinde en üst noktaya ulaşıp finallere kaldığı 2012-13 sezonuna..
-Evet, gecen sezon organizasyon tamamen Boluspor’a geçti, yani maddi manevi her şey Boluspor’a ait oldu. Fatih Yamaner Boluspor yönetimine girdi, diğer 10 kişi ise yürütme kurulu olarak dışardan gayrıresmi yönetimi oluşturdu. Yeşer Hoca görevden ayrıldı, yerini o yürütme kurulundan Sacit Kilitçi aldı. Cengiz Karadağ’ın yerine ise önceki sezon elediğimiz ama gençlerden kurulu kadrosuyla bize kök söktüren Kepez Belediyesi’nin antrenörü Atalay Gemen geldi. İlk grubu 1 mağlubiyetle kapattık. 2. Grup’ta Adana, Pamukkale gibi güçlü takımlar vardı, orayı da 1 mağlubiyetle lider bitirdik. Play-off’ta da 1. turu kolay geçip 2. turda Adanaspor’la eşleştik. Adanaspor’u da 1-0’dan gelip Bolu’daki iki maçta da yenerek 2-1 geçip finallere gittik. Pamukkale’yi de grupta ikinciliğe atıp DSİ Era’nın rakibi yaptık, böylece hem Adanaspor, hem de Pamukkale gibi iki güçlü takımı finallerden etmiş olduk. Finaller için pazartesi sabahı yola çıktık, cumartesi Adanaspor’la ölüm kalım maçı yapıp üç sakat vermiştik. Dört gün sonra turnuva başladı, bizde sakatlar vardı ve çok yıpranmıştık. Büyük Çekmece ile başlayan fikstür de zor olunca sadece İTÜ’yü yenip grubu 1 galibiyet ile sonuncu tamamladık.
Boluspor 2012-13
-Ve her şeyin daha da iyiye gitmesi beklenirken karışıklıklarla başlayan bu sezon..
-Evet, sezon başında Boluspor yönetimi değişince maalesef işler biraz karıştı. Ben, Atalay Hoca, Mehmet ve Ramazan’la yeni sözleşme imzaladılar. Ancak kısa bir süre sonra kapatma kararı aldılar, 1-2 ay tamamen boşa geçti, sonrasında yeniden devam kararı verdiler. Fatih Yamaner ve diğer herkes görevi bıraktı. Tabi o boşa geçen zamanda kaybımız büyük oldu, biz transfer listemizi oluşturup cok iyi oyuncularla anlaşma sağlamış olmamıza rağmen belirsizlik sonlanmayınca haliyle başka takımlara gittiler. Devam kararı alınınca da kısa sürede anlaşmaları yapıp lige başladık. Bu sezon da ilk grubu tek mağlubiyetle tamamladık. 2. Grup’ta Meliksah ve Mersin Aşut gibi iki güçlü takım geldi, çaprazımız olan E Grubu’nda da MG Spor, Sakarya, Socar Petkim, Selçuklu gibi güçlü takımlar olunca finallere gitmeye, hatta 2. Lig’e çıkmaya aday yedi takım bir araya düştük, şimdi burdan beş takım mecburen elenecek. Mersin Aşut, Melikşah, Socar Petkim, Sakarya, bu takımların hepsi 1. Lig’de oynamış oyuncuları kadrolarında barındırıyor, hepsi cok güçlü takımlar.
-2. Grup’ta Melikşah ve Aşut ile aynı galibiyette olmanıza rağmen 3. sırada çıktınız, ev sahibi avantajını kaçırmanızdaki kritik nokta ne oldu?
-Bu grubun ilk maçı Aşut deplasmanıydı ve biz o gün 20 farkla yenildiğimizde soyunma odasında “biz bu grupta 10’da 8 yapıp 2. çıkacağız” demiştim. Nitekim ilk yarının son maçında Melikşah’a da deplasmanda 20 farkla yenilip, ikinci yarı 5’te 5 yaptık ve 10’da 8 tahminim tuttu. Ama Aşut’un Melikşah deplasmanındaki hesapta olmayan galibiyeti gelince bu durum üçlü averajda bizi 3.’lüğe mahkum etti. Bolu’da büyük bir mücadele verip son saniye basketiyle kazandığımız Aşut maçı ve geçen hafta 20 sayıdan dönüp Melikşah’ı yenmemizin hakkı kesinlikle üçüncülük değildi, ancak iki deplasmanda 20’şer fark yemiş olmamız bizi bu duruma itmiş oldu.
Boluspor 2013-14
-Ve play-off’ta güçlü Sakarya ile eşleştiniz. Bu sezon finallere kalma şansınızla ilgili ne diyeceksin, Boluspor’dan bir sürpriz gelebilir mi?
-İyi bir koç ve oyunculara sahip, 2. Lig’e çıkmaya aday bir takım ile eşleştik. Maalesef çapraz eşleşmelerimiz de çok zor, sonraki rakip Melikşah. Ama biz de iyi bir takımız, geçen sene nasıl Adanaspor ve Pamukkale’yi saf dışı bırakmayı başardıysak bu sene de Sakarya ve Melikşah’ı eleyecek güçteyiz.
-Bir de gündemdeki Hakan Köseoğlu konusu var. Kendisi takıma katıldıktan kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte neler yaşandı ve bu ayrılığın takımda bir kayba yol açacağını düşünüyor musun?
-Hakan Köseoğlu bilindiği gibi değerli ve çok tecrübeli bir oyuncu. Ancak pek hazır bir görüntüsü yoktu ve kısa sürede ayrılmak durumunda kaldı. Bizim sezon başından beri takım olarak alışık olduğumuz bir düzen olduğu için ayrılmasının bir kayıp olduğunu düşünmüyorum.
-Biraz da taraftardan bahsedelim. Bildiğim kadarıyla iç sahadaki maçları yoğun bir taraftar desteğiyle oynuyorsunuz.
-Geçen yıl insanlar üst üste maç seyrediyorlardı ama bunda Fatih Yamaner’in büyük etkisi vardi, basını iyi kullanıyor, taraftar grupları ile de sürekli iletişim kuruyordu. Genelde bütün siyasiler protokolde oluyordu. Konfeti, maskot gibi şeylerin hepsini de kendisi organize ediyordu. Dolayısıyla bu gibi şeyler de salonun dolup taşmasında oldukça etkili oluyordu. Bu sezon da geçen sezon kadar olmasa da maçlarımız doluyor, taraftar grupları geliyor. Ayrıca Boluspor futbol takımı ve Belediyespor voleybol takımı da mümkün olduğunca maçlarımıza geliyorlar, biz de takım olarak her futbol maçında tribündeki yerimizi alıyoruz.
Geçen sezon oynanan Boluspor-Adanaspor maçı, tribünler hınca hınç dolu.
-Son olarak, basketbolun ve alt liglerin içindeki birisi olarak gündemdeki yabancı sınırlaması konusundaki fikirlerin nedir?
-Bence 1. Lig’e 5+2 kuralının gelmesinden kısa süre sonra kulüplerden 3. Lig için de 1 yabancı talebi gelecek. 1. Lig için yeni sınırlamanın yararlı olacak tarafları da var elbet ancak 1. Lig’e 7 yabancı kuralı geldiği zaman 2. Lig kulüpleri 3 hatta 3+1 yabancı, 3. Lig kulüpleri de 1 yabancı kuralı isteyecek. Bugün 1. Lig’de 210 oyuncu olduğunu varsayalım, 7 yabancı olduğunda geriye Türk oyuncular için 100 kişilik kontenjan kalacak. Ben 1.lig statüsünü tam olarak bilmiyorum ama genç oyuncu zorunluluğu da varsa Türk oyuncular için yer kalmayacak, yani onlar da 2. Lige kayacak, 2. Ligden de 3. Lige kaymalar olacak. Bu kadar basketbolcu nerede para kazanacak? Ben sonuçta basketbolu para kazanmak için oynamıyorum, benim bir mesleğim daha var ama basketboldan para kazanan insanlara yazık. Bence 3. Lig’deki 24 takımla sadece Türk oyunculardan kurulu yüksek rekabetçi bir lig oluşturabilirler.
-Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
-İlginiz için ben teşekkür ederim.
Orhan İleri
twitter.com/orhanileri