Peki neden böyle trajik bir figürle ilgili bir yazı kaleme alıyorum. Ve yanlış anlaşılmasın Bison Dele trajik bir figürün adeta bir tanımıydı. Ama aynı zamanda ilgi çekiciydi de. NBA çevrelerinin dışında çok da bilinmese de basketbol dünyasının gördüğü en renkli karakterlerden biriydi. Dışarıdan bakıldığında Dele düzensiz hayatıyla ön plana çıktı. Adeta Denis Rodman’ın daha kötü bir halkla ilişkiler sunumuyla ortaya çıkmış bir türeviydi. Fakat bu Dele’nin insanların gözündeki durumuydu. Fakat Dele’nin derinlerine indikçe ve daha çok şey öğrendikçe onun aslında düzensiz değil nefret ettiği bir şeyin içinde kapana kısılmış bir insan olduğunu anlıyordunuz. Dünyayı gezip saksafon çalmayı basketbol oynamaya tercih edecek bir adam.
Bison Dele’nin vefat etmesinin üzerinden 14 sene geçti. Tahiti’ye yapılan bir gezinin ölümle sonuçlanmasının üzerinden geçen 14 sene. Geçen her senede Dele’nin anısı bir az daha azalıyor. 25 yaşın altında herhangi bir basketbol tutkununa Bison Dele’yi sorun ve alacağınız tek cevap boş bakışlar olacaktır. Belki birkaçı ismiyle dalga geçer. Fakat hiçbiri yaşadığı trajik olayları ve bu olayların sonuçlarını bilmeyecektir. Dele’nin bir bilinmezlik içinde kaybolduğu söylenecektir. Onun hakkında hiçbir zaman belgeseller veya TV programları yapılmayacak. Ve bu büyük bir leke.
Orijinal kaynak | Sportsblog.com – The Curious Case of Bison Dele
Üçüncü bölüm: Miras
Eline sağlık güzel yazı olmuş.
Adamsın, biyografi tadında olmuş.
Gecenin bir vakti bu adamın hayatı ile ilgili detayları nerden bulurum diyordum ki seni buldum.
Emeğin için teşekkürler…
Bu arada adamın bir belgeselinin bile çekilmemiş olması ve yok sayılması gerçekten enteresan…