1980’lerde işler tersine döndü, müessese takımları yetiştiricilik rolüne soyundu. Eczacıbaşı ve Efes Pilsen altyapıda genç yetenekler yetiştirmeye başladı ve yavaş yavaş bu oyuncuları A takıma taşıdı. Elbette meyveleri toplamaları biraz vakit aldı. Özellikle Efes Pilsen için… Eczacıbaşı iki kez lig şampiyonu olurken Efes Pilsen genç ve yıldız takımlarında mütevazı bir adam harıl harıl çalışıyordu. Bu adam Aydın Örs’tü. Örs, 1992’nin Şubat ayında geçici olarak Efes Pilsen A takım koçluğuna getirildi. O sezon sonunda gelen sürpriz şampiyonluk Efes Pilsen kadar Türk basketbolunun da yönünü değiştirdi.
Aydın Örs ilk şampiyonluğun getirdiği krediyle tam anlamıyla gaza bastı. Artık Avrupa’daki rakipleri gibi günde üç idman yapan, en az hücum kadar oyunun savunma yönüne de önem veren bir takım vardı sahada. 1992/93 sezonunda normal sezon ve playoff’taki 37 maçı da kazanarak bir kez daha şampiyon oldular. Hepsinden önemlisi Aydın Örs ve öğrencileri ligi bir araç gibi görüp uluslararası başarılara göz dikti. 1993’te FIBA Avrupa Kupasındaki final herkesin gözünü açtı. 1996’daki Korac zaferi ise Türk sporunda bir mihenk taşı oldu. Efes’ten yetişen Ufuk Sarıca, Volkan Aydın, Mirsad Türkcan, Hüseyin Beşok gibi oyuncular yıllarca milli takımı da taşıdı.
Örs 1999’da istifa edene dek Efes Pilsen’e beş lig şampiyonluğu kazandırdı. Ama 1990’ların sonunda önce Ülker, sonra TOFAŞ’ın yatırımları Efes hegemonyasını kırmıştı. Bu dönemde ondan bayrağı sırayla iki yardımcısı devraldı: Önce Ergin Ataman, sonra da Oktay Mahmuti. Mahmuti yönetimindeki Efes 2002 ile 2005 arasında dört şampiyonluk daha aldı. Ama üç büyükler cephesindeki hareketlenme bu hakimiyete nokta koydu.
sampiyon olamasada Ankara Kolejinin ikincilikleri ve yetistirdikleri oyuncularla olusturdugu ekolden bahsedilmemesi uzucu