Türkiye’de basketbolun yaygınlaşmasına öncülük eden iki takım da 1980’lere sorunlu girmişti: Fenerbahçe ve Galatasaray 1978/79 sezonunda son iki sırayı alarak ikinci lige düştü. TBF’nin ligde takım sayısını artırma kararıyla kurtulan iki takım müessese takımlarına direnemiyordu: Bütçeler düşüktü, oyuncu yetişmiyordu, iyi yabancılar bulmak zordu. Galatasaray tek lig şampiyonluğunu 1969’da almıştı. Fenerbahçe’nin henüz şampiyonluğu bile yoktu.
Ama 1980’lerin ortasına doğru bu hava adım adım değişti. Fenerbahçe 1982’den itibaren basketbol bütçesini artırdı. Efe Aydan transferi bunun ilk işaretiydi. Yerli kadroya eklenen iyi bir Amerikalıyla takım zirveye oynamaya başladı. 1982/83 sezonundaki ligi ikinciliği yeni bir dönemin habercisiydi.
Galatasaray 1982 yılı sonunda Fransa semalarından gelen bir Amerikalı yıldızla yükselişe geçti. Bu yıldız Paul Dawkins’ti ve basketbolseverleri 30’lu, 40’lı hatta 50’li sayılarla tanıştırdı. 1984’te Galatasaray Dawkins’i Türk vatandaşı yapıp yanına Micheal Scearce’ü de ekledi. 1984/85 sezonu Türkiye Ligi playoff finali de iki büyük takım arasında oynanınca muazzam bir ilgi gösterildi. Galatasaray kazandığı tıklım tıklım dolu üç maçlık serinin her maçı spor sayfalarının manşetindeydi.
Galatasaray sonraki iki sezon da final oynayıp bir şampiyonluk daha kazandı. Fenerbahçe yüksek bütçelerle iddialı kadrolar kurmayı sürdürdü. 10 yıl önceki tablo tersine dönmüş, müessese kulüpleri seyircili büyüklerle baş edemez olmuştu. 1990’daki lig şampiyonluğundan sonra Galatasaray’da yönetici Faruk Süren desteğini çekti. Fenerbahçe’de parasal sıkıntılar baş göstermişti. Fenerbahçe’nin 1991’de kazandığı ilk lig şampiyonluğu bu iki takım için bir dönemin sonuydu.
sampiyon olamasada Ankara Kolejinin ikincilikleri ve yetistirdikleri oyuncularla olusturdugu ekolden bahsedilmemesi uzucu