Çıldırtıcı bir deneyim
Iberostar Tenerife deplasmanda temsilcimiz Galatasaray’ı 89-104 mağlup etti. Galatasaray’ı ve Tenerife’yi tanıyıp maçı izlememiş olanlara bu cümlenin ekstra bir duygu uyandırması zor. Fakat salı akşamı skorun sahayı hiçbir şekilde yansıtmadığı bir maç izledik.
Kanarya Adaları’nda ilk yarı 50-25 bitmişti, Ataköy’de ise Galatasaray hücumunun üst noktalarını görme fırsatı bulduk. İçeri ısrarla devrilen Tyus ve Williams’ın tehdidini maç boyunca iyi savunan ancak kanatta açık veren Tenerife’yi buradan vurmayı başaran Galatasaray, şut resitaline daha ilk dakikalardan başladı. Tenerife’ye karşı hareketlilik avantajını yüksek dış şut yüzdesiyle birleştiren temsilcimiz, maç içinde 43-34 ve 68-58 öne geçti. Konuk ekibin sırasıyla ikinci ve üçüncü çeyreklerde savunmayı anında sertleştirip çabuk bir reaksiyonla skoru dengelediğine şahit olduk. Galatasaray böyle bir rakibe daha iyi hücum edemezdi. Ama savunma…
Sakatlığını atlatıp sahalara dönen Alex Hamilton, perdelerin arasından koşup top almayı seven yapıdaki Sasu Salin’i birçok pozisyonda yukarıdaki John Travolta gif’i gibi arar haldeydi. Aynı Salin kariyer gününü yaşıyordu ve 68-58’den sonraki yaklaşık 45 saniyede 9 sayı attı. Perimetre çevresinde topu dolaştırarak hücumunu zenginleştiren fakat rakibin drive-and-kick’lerine karşı topun peşinden koşan sarı kırmızılılar, ilk 30 dakikayı 71-73 geride bitirdi. İlk maçın bu dakikasında mücadele çoktan bitmişti. On dakikalık basketbol sonunda galibiyete olan inanç artmıştı ya da öyle görünüyordu.
Ufuk Sarıca yönetimindeki milli takımda da gördüğümüz her topa atlama savunması son çeyreğin başında iyice belirgin hal aldı. 68-58’den sonra babadan kalma kara kaplı defterini çıkaran Txus Vidorreta, Salin ve Spencer Butterfield’ın tehditlerinden yararlanarak derslik hücumlar oynattı. Shermadini gibi bir post pasörüyle oynama lüksüne de sahip Tenerife, son çeyreğin ikinci dakikası bitmeden 71-81 öne geçti. Maç da burada bitti aslında. 30 dakikalık büyük mücadeleyi, son derece verimli hücumları takip eden, maçtan iki dakikada kopmaktı.
Son çeyrek birçok açıdan çıldırtıcı bir deneyimdi. Galatasaray son derece kararlı oynaması gereken dördüncü çeyreğe zihnen çıkmamıştı bile. Bir hayal kırıklığı daha.
Cholet büyük oyunu bozdu
Maç öncesi içeriğimde C Grubu’na bakarken Cholet’yi lise seviyesinin fizik sorularındaki sürtünme gibi ihmal etmiştim. Kendisinden kuvvetli üç takıma karşı mücadelesini gösterse de kumaş bakımından yetersiz kalan Fransız ekibi, hem de grubun favorisi AEK’e karşı benim gibi birçok kişiyi haksız çıkardı.
AEK’in pota altı savunmasındaki zaafını değerlendirerek işe koyulan Cholet, Lasan Kromah ve Vafessa Fofana’nın atletizmiyle fark yarattı. Ki Fransız ekibinin hareketlilik ve atletizm avantajının 33-23’lük ribaund üstünlüğüne de yansıdığını söylemekte fayda var. Cholet bu yolla kısa sürede öne geçti ancak devre sonundaki 11-2’lik AEK serisi maçı dengede tuttu. Üçüncü çeyrek AEK üstünlüğünde geçse de bu üstünlük sadece skordaydı. Eninde sonunda clutch time’a kalan mücadelede yeni transfer Aaron Jones ve Cholet Koçu Erman Kunter’in sezon başındaki BCL Podcast bölümünde övgülerde bulunduğu Fofana maçı Cholet’ye getirdi.

Maç öncesi içeriğindeki pürüzsüz senaryoya aniden dahil olan Cholet, C Grubu’nun son iki maç haftasını yaptığı sürprizle çok daha eğlenceli bir hale dönüştürdü.
Dozunda kaybetmek
Şampiyonlar Ligi’nde haftanın sonucu en değerli karşılaşmasında Hapoel Holon, Tsmoki-Minsk’i 71-75 yendi. Holon böylece gruptaki iddiasını sürdürürken, üst tura yükselecek takımların kimliği hala büyük bir gizem.
İlk maçın aksine çok dengeli ve kilidin uzun süre çözülmediği bir karşılaşma oldu. İki takım maç boyu toplam 43 serbest atış kullanırken, Holon rakibinin pota altı hakimiyetini de engelleyip maçı kör dövüşüne çevirdi. Bitime 19 saniye kala, Holon 71-73 üstünken topu kaybeden CJ Harris’in hatasını Minsk şuta kalkamadan topu geri çalıp üstüne bir de faul alarak telafi eden Guy Pnini, sonrasındaki iki serbest atış isabetiyle de maçın en kritik anına imzasını koydu.
Minsk kaybetti ve büyük bir fırsatı kaçırdı ancak dozunda kaybetmeyi bildi. İlk maçtan gelen on sayılık fark, Minsk’in Holon karşısında ikili averajı almasını sağladı. İki maç sonunda rakibine altı sayı (150-144) üstünlük sağlayan Belarus temsilcisi, belki de bu altı sayının yardımıyla üst tura yükselen taraf olacak.
Namağlup Casademont Zaragoza
Gelen-giden oyuncular, koç değişikliği ve sallantılı bir tablo ile İspanya Ligi’nde mücadelesini sürdüren Casademont Zaragoza; aralık ayının gelişiyle ligde durumu biraz olsun toparlarken BCL’de de yoluna mağlubiyet almadan devam ediyor. Grup liderliği için evinde Macaristan temsilcisi Falco Szombathely‘i ağırlayan Zaragoza, mücadeleyi de 85-76 kazandı.
Bayern Münih’ten kadroya katılan TJ Bray’in takımı iyi organize ettiği gecede ilk periyottan maça ağırlığını koyan İspanya temsilcisi, yedi dakikada rakibine yalnızca dört sayı izni verdi, skoru çift haneye getirdi. İkinci çeyrekte rakibin boyalı alanını ilmek ilmek işleyen Zaragoza, dış atışlarda da isabet gelince farkı 20’lere kadar çekmeyi başardı. İkinci yarı ise ribaundlardan gelen enerjiyle Macar ekibi farkı bir ara tek hanelere kadar indirmeyi başardı. Üçüncü çeyreğin sonunda fark altıya kadar inmişken top çalma sonrası basketi bulan ev sahibi ekip rakibin son çeyreğe girmeden farkı tek baskete indirmesini engelledi. Casademont Zaragoza karar periyodunda da hata yapmadı ve geri dönüşe izin vermeyerek namağlup gidişatını sürdürdü.