Yazının başlığında yazan söze benzer bir şeyi geçtiğimiz Mayıs ayında Maccabi Tel-Aviv’i THY Euroleague’de Final Four’a götürüp, orada sürpriz bir şekilde şampiyon yapan David Blatt söylemişti: “Bazen az, çoktur.”
Elbette THY Euroleague Final Four ve orada şampiyon olmakla, Eurocup’ta yarı finale yükselmek aynı ölçüde başarılar olmayabilir. Fakat Banvit’te bu kadar hatalı kararın alındığı sezonda her şeye rağmen yarı finale yükselmek, kulüp tarihinin en büyük Avrupa başarısını elde etmek ve evinde Khimki gibi, Euroleague için kurulmuş bir takımı yenmek büyük bir başarıdır. Neden mi?
- Sene başında Lukic’in kadro yapılanmasında yaptığı büyük hata: Veremeenko ve Dragicevic ikilisini transfer etmek. İkisi de bence Eurocup seviyesi oyuncusu. Tabii, Eurocup şampiyonluk veya yarı final hedefleyen takımın oyuncusu bence değiller fakat buradaki en büyük yanlış ikisinin birden kadroya katılması. Yani 6 yabancı hakkınız var ve sene başında Benson’ı alıp, kamp sonrası gönderiyorsunuz ve daha sonra da Veremeenko ile Dragicevic gibi gerçek 5 numara fiziğinde olmayan, 4’ten bozma 5 iki oyuncunuz oluyor elinizde. Hem de yabancı. Zaten yerli pivotunuz da yok, hem Ermal, hem de Dusan ayrıldı.
- Cevher Özer&Erkan Veyseloğlu: Geçen sezon Itoudis bu ikiliden çok iyi, özellikle de Erkan’dan, verim alabilmişti. Fakat Lukic iki oyuncuya da bir nevi taktı ve kulüpten de daha sonra karşılıklı anlaşılarak gönderildi. Erkan, bence Banvit’in en önemli rakibi Karşıyaka’ya gitti. Hem kendi kadronuz zayıfladı, hem de rakibi güçlendirdiniz.
- Jimmy Baron hamlesi: Takımın ihtiyacı açık bir şekilde uzun oyuncuyken, koç Lukic bu kez şutör arayışına çıktı. Can Maxim transferini de yapan kendisiydi ve bu takıma gerekli olan oyuncunun şutör olmadığı açıkça ortadaydı. O zaman takımın bir yaz önce bonservisle aldığı, uzun süreli sözleşme yaptığı Prepelic’i neden gönderdin diye sormak lazım. İlk önce Heslip”le ilgilendi Banvit fakat son olarak Lukic, Baron’ın transferine onay verdi. Oyuncuyu çok beğenirim ve her TBL takımında da Euroleague dışındakilerde oynar. Fakat bu takıma gitmedi. Bir yanlış hamle daha.
Bu bütün olanları toparladığımızda Banvit’in şu anda az ile çoğu başardığını görmek mümkün. Bandırma’da son zamanlarda gördüğüm en iyi atmosferlerden birisi vardı. Maça gelecek olursak;
Açıkçası maç önü yazısında beklediğim çoğu şey oldu. Davis’i hiçbir şekilde durduramadık ve aynı zamanda Augustine’i de özellikle uzun kollarının yardımıyla hücum ribaundlarını domine etti ve o da büyük problem yarattı. Rice savunmasında EJ Rowland ilk yarıda müthiş iş yaptı (Rowland savunurken 1/8 saha içi isabetiyle toplam 2 sayı, ilk yarı) fakat daha sonra Amerikalı oyuncu ritmini buldu ve bir türlü durduramadık. Keza Koponen”in savunmasında da ikinci yarı toparlasak da o da ortalamalarına ulaştı bir nevi ve benim açımdan maçı kazanmanın da ötesinde, “fark yaparak avantajlı gitme” durumu bu iki oyuncuyu bire birde durduramayınca maalesef bitti.
Can Maxim Mutaf’tan bahsetmezsek olmaz. Bugün sergilediği performans bir kez daha yapabileceklerinin ve potansiyelinin ne olduğunu gösterdi. Selçuk Ernak ona güvendi ve rotasyonda Baron’ın önünde tuttu, o da yanıltmadı. Nitekim Baron maçta süre almadı. Fakat Can Maxim’deki en büyük sorun, şu ana kadar da görüldüğü üzere istikrar. Benim yine Bandırma’da seyrettiğim, Banvit’in sürpriz yaparak Gran Canaria’yı yendiği maçta da müthiş bir performans sergilemişti. Eğer oyununda istikrar yakalarsa, ilerleyen yıllarda pozisyonunda Türkiye’de en iyilerden birisi olabilir. Fakat şu ana kadar Euroleague seviyesi için hep bir nevi sınıfta kaldığı nokta oyun ve elbette şut istikrarı oldu.
Banvit bugün, Khimki gibi kendisinden çok daha yüksek bütçe ve kaliteye sahip bir takımla dahi mücadele edebileceğini, yenebileceğini gösterdi. İkinci maç Moskova’da. Elbette zor olacaktır fakat buradan sonra kolay maç yok. Neden olmasın?
elinize sağlık çok güzel bir değerlendirme olmuş. her iki kısımda da bilgi ve araştırma sahibi olarak yorum yapıyorsunuz bunu çok iyi görebiliyorum ama sözel yorumdan ise yazılı yorum kısmında çok daha başarılısınız 🙂
sorum ise tolga’nın lukic yönetiminde düzenli olmasa da rotasyonda dakikaları vardı.emirin potansiyeline sahip bir oyuncu ama bu sene bandırma kırmızıda da süre almıyor. gelişimi ile ilgili gözleminiz var mı?
bu sene atladığı eşiği düşünürsek milli takım açısından kenan’dan sonra takımın 2 numaralı pg şafak olabilir mi? sizin onun için gözleminiz nedir?
Şafak konusunda zannetmiyorum. Yani evet iyi bir sezon geçiriyor fakat back-up guard için yeterli mi, bilemiyorum. Tolga süre aldığında biraz sakatlıklarda etkiliydi. Banvit çok ekstra ligde mağlubiyetler de aldı Selçuk Ernak sonrası. Eminim ki kimse beklemiyordu bu kadar kaybetmesini. Selçuk abi Tolga’yı uzun süredir tanıyor ve gelişimini çok daha yakından biliyor herkese göre.