Ataman: ”Bundan sonra Ergin Ataman-Obradovic dostluğu pekiştirilemez” | #socrates

Galatasaray Odeabank’ın tecrübeli çalıştırıcısı Ergin Ataman, Socrates Dergi’nin Temmuz ayı sayısında Uğur Ozan Sulak ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Merak edilen birçok sorunun yanıt bulduğu Ataman söyleşisinin satır başlıkları şu şekilde:

“Fenerbahçe fiziken bizden güçlüydü, rotasyonları da daha genişti. Bunun farkındaydık. Vesely-Udoh birlikte oynadığı zaman da hücum etmekte zorlanacağımızı tahmin ediyordum ama baskılı savunmayla onları düzen dışına çıkarabilirdik. Şutör bir uzunla oynamamaları bu açıdan avantajdı. Ama… Dixon ve Bogdanovic’in ilk iki maçtaki ekstra performansları fark yarattı. Planımız, dış oyuncuları durdurup pota altında da ezilmemek üzerine kurulmuştu. Dixon ve Bogdanovic’in savunmasında çok zorlanınca bunu yapamadık.”

“Aynı anda on on iki oyuncunun oynadığı bir sistemin maç bazlı çok verimli olmadığını düşünüyorum. Üç tane uzun sakatlık problemi yaşamadığı takdirde onları dönüşümlü kullanma şansınız son derece yüksek. Altı kısayı da ekleyin, dokuz yapıyor zaten. Sakatlıklar, problemler derken bunun yedi sekize indiği oluyor… Gelecek sezon kadroyu Euroleague’e uygun tutup Caleb Green’deki gibi eksik yakalanmak istemiyoruz. Ben takım savunmasına çok inanıyorum. Hücumdaysa oyunculara kapasiteleri oranında inisiyatif verme taraftarıyım. Oyuncu karşı potada sınırlandığı zaman rahat hareket edemiyor, kapasitesinin altında kalıyor. Mesela bu sezonu ele alalım, bizim hücumda bir sürü modelimiz vardı. Oyuncular nasıl rahat ediyorsa ona göre setleri dizayn edip ilerledik. Blake Schilb, bizim takımda ikili oyunları en iyi oynayan oyuncu. Normal düzen içinde ikili oyunlar onun üzerinden dönmeli ama maçların son bölümünde McCollum’ın direksiyonda olmasını istedik. Göksenin’in bazen çok kritik işler yapması, Sinan’ın her geçen yıl artan hücum performansı… Hep düzen içindeki serbestlikten, hep rahat hissetmekten.”

“Joey Dorsey çok iyi bir çocuk. Beraber tatile çık hiç sıkılmazsın ama eğer basketbol takımı kuruyorsan ve Joey önemli bir parçasıysa onun sık yaşadığı konsantrasyon kayıplarını gidermek zor. Takımın havasını bozuyor. Dorsey’e tavsiyem her yere annesiyle gitmesi. Bir program var ya FaceTime diye, annesiyle sürekli oradan konuşuyorlar. Annesi etkili de oluyor, çocuğu kumanda edip doğru şeyler söylüyor ama FaceTime bittikten, bir süre geçtikten sonra… Joey annesini bertaraf ediyor, sıkıntı da o zaman başlıyor işte. Konsantrasyon problemi olmasa bence Avrupa’nın en önemli pivotlarından biri. Onu da ‘Annenle birlikte geleceksin’ diyerek çözmenin dışında bir yol yok. Biz sezon başında Ioannis Bourousis’le anlaşma noktasına gelmişken daha genç, daha blokçu, daha atletik olsun diye Dorsey’den yana bir tercih kullandık. Lasme’nin yanına Bourousis ya da o kalibrede bir pivot koysaydık Türkiye’de şampiyonluğu kazanabilirdik. Yaz dönemindeki tek hatalı tercihimiz Dorsey-Bourousis arasında oldu.”

“Zeljko Obrabovic benim idollerimden biri. Ben ilk Final Four oynadığımda 34 yaşındaydım, 2000 yılıydı ve orada tanışmıştık. Ettore Messina, Dusan Ivkovic, Zeljko Obradovic… Bunlar Avrupa basketbolundaki efsaneler. Onları örnek almaya çalıştım. 34 yaşında ilk kez Obradovic’in karşısına çıktığımda Zeljko o gün için bile efsanevi bir koçtu. Ondan sonra iletişimimiz devam etti, belki hiçbir zaman telefonlaşıp ailece görüşmüşlüğümüz olmadı ama hep irtibatta kaldık. O tükürüklü fotoğrafı gördüğüm zaman üzüldüm ve hemen mesaj attım. Her ne kadar profesyonel olsa da Obradovic sonuçta bu ülkede misafir. Yarın öbür gün işi bittiği zaman ülkesine dönecek. O tablo canımı sıktı ve ‘Geçmiş olsun, çok üzüldüm, bunları hak etmiyoruz’ dedim. O da teşekkür etti. Maçtan sonra yaşananlar ise arkadaşlar arasında olabilecek şeyler. Arkadaşlar birbirlerine ‘Sen bunu niye böyle yaptın?’ diyebilir. Şöyle bir konuşma oldu aramızda:

  • Kazandın, tebrik ediyorum. Ama bunu saymıyorum maalesef.
  • Niye saymıyorsun ki? Seyircisiz oynamanın sorumlusu senin taraftarın.
  • Yıllardır ben de aynı şeylere maruz kalıyorum ama sizin salonunuzda hiç seyircisiz oynamadım.

Ne hakaret var ne basının yazdığı gibi ‘provokasyon’ kelimesi geçen bir cümle… Bu kadar. Tabii, bundan sonra Ergin Ataman-Zeljko Obradovic dostluğu pekişir mi? Pekiştirilemez, zor.”

“Ben her türlü dostluk girişimini yaptım. Fenerbahçe’nin Euroleague şampiyonluğunun Türkiye’ye büyük kazanç getireceğini söyledim. Kazandık, artık bu didişmeyi bırakalım diye bir zeytin dalı uzattım. Fenerbahçe’yle oynadığımız ilk maçta Göksenin’e çok ağır küfürler edildi. Tansiyon arttığı için ben Göksenin’e kızdım aslında, ‘Niye böyle tansiyon yükseltiyorsun, biz oraya sakince oynamaya çıktık’ dedim. Antic’le yaşadığı o tartışmadan sonra da hemen kenara aldım ortam sakinleşsin diye. Antic kaldı oyunda. Göksenin kenara gelince küfürler bençin arka kısmından artarak devam etti. Bir anons yaptırmadılar. Hakem Engin Kennerman gidip gözlemci Kadir Özçelik’le iki kelime konuşmaya gerek dahi duymadı. Ben de sinirlenip Engin Kennerman’ın yanına gittim. ‘Yahu biz insanlık edip adamı kenara alıyoruz. Nasıl küfürler ediyorlar, sen bir anons yaptırmaya korkuyorsun’ dedim. Teknik faul çaldı. Ondan sonra ortam çok gerildi.”

“2015 yazında Emporio Armani Milano’nun ciddi bir teklifi vardı. Sonuçta ben Galatasaray’da kalmaya karar verdim. Son ana kadar çok ciddi bir teklifti. Gitmek istemedim çünkü burada mutluyum. Avrupa’daki bütün büyük koçlar da buraya gelmeye başladı. Bana menajerim bir ay önce sordu ‘Avrupa’da piyasaya çıkalım mı?’ dedi. ‘Hayır, hiçbir şekilde bunu istemiyorum’ dedim. Bugün ben Avrupa’da orta seviye bir takıma gitmek istesem anında giderim ama maddi ve manevi olarak çok büyük kaybım olur. Real Madrid ve Barcelona gibi takımlar da zaten antrenör değiştirmek istese piyasaya bakmazlar. Galatasaray’la büyük bir bağ oluşturdum zaten. Ayrılma düşüncem yok.”

“Basketbol antrenörlüğümü riske atmayı göze alabilsem futbol teknik direktörlüğüne bugün başlarım. Eğitimi neyse en iyi şekilde alırım. Futbol antrenörlüğü için en iyi formasyon eğitimleri nerede veriliyor? İtalya ve İngiltere. İtalyanca ana dilim gibi, ülkede geniş bir çevrem var. İngilizce de eğitim alırım. Geçenlerde Hikmet (Karaman) Hoca ile konuştum. ‘Gel yanıma, benimle beraber ol. Tek başına bir takımı alıp götürürsün’ diyor. O yüzden bu futbol antrenörlüğünü büyütülecek bir hadise olarak görmüyorum. Bu seviyede basketbol antrenörlüğü yaparken her şeyi riske edip yeni bir maceraya atlarsan deli derler adama ama günün birinde, belki de iki üç sene sonra bunu deneyebilirim. Tabii on sene sonra, yaş 60 olunca değil…”


Kaynak | Socrates Dergi Temmuz sayısı

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler