Benim açımdan bol basketbol ve misafirin olduğu bir hafta olduğu için, bir de buna bu yazının konusu olan bir anda Ankara seyahati de eklenince, bir şeyler yazma şansı anca bulabildim. Cumartesi fikstüründe açıkçası aylar öncesinden Tofaş-Pınar Karşıyaka maçına gitme konusunda NBA’de görev yapan gözlemci arkadaşlarımla anlaşmıştık. Daha sonra seyahatlerinin sebebi olan Egemen Güven (’96) sakatlanınca ve maçta oynayamayacağı açıklanınca, bunu iptal edip, fikstürde Ankara derbisini seçtik.
Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda olduğu gibi, bu sefer de Ankara’ya trenle gitmeyi tercih ettim ve kesinlikle yeni yolun da yapılmasıyla birlikte uçakla Ankara’ya herhalde bir daha gitmem. En büyük avantajı, garın direkt Ankara Spor Salonu’nun önünde olması ve direk yürüyerek geldiğiniz maça geçebilmeniz, en azından ben ve benim gibi gözlemciler için diyelim.
Maça gelecek olursak, iki takımı da canlı izlemek çok istiyordum. TED’i Türkiye Kupası’nda oynadığı maçlarda takip etmiştim ve son olarak Fenerbahçe Ülker maçlarını da salonda takip edebilmiştim. Fakat Telekom’u Ercüment Sunter geldikten sonra canlı izlemek istiyordum ve izlenecek iyi maçlardan biriydi. En nihayetinde eski takımına ve asistanı Burak Gören’e karşı ilk kez rakip olarak çıkıyordu parkeye Sunter. Bir nevi bahsedildiği gibi Çıırak&Usta eşleşmesiydi.
Maça Türk Telekom çok iyi başladı ve erkenden üstünlüğü aldılar. Daha sonra toparlanan TED üstünlüğü 2. Periyotta eline aldı ve bir daha hiç bırakmadı. Arada Telekom’dan Barış Ermiş’in çok kötü yere düşerek sakatlanması, salondaki herkesin yüreğini ağzına getirdi. Neyse ki daha sonra bugün yapılan açıklamada Barış’ın sadece ağrısı olduğu belirtilmiş. Telekom açısından da Barış çok önemli bir oyuncu ve onun sakatlanması demek, işlerin biraz daha zora girmesi demek. Zaten Barış’ın sakatlanmasından sonra Telekom üstünlüğü kaybetti ve sakatlanmasa büyük ihtimalle bu maçta da 10+ asist yapacaktı: 13 dakikada 5 asist, 1 top çalma, 2 sayı.
Mustafa Baygül'le çarpışan Barış Ermiş sedye ile oyun kenarına alınıyor. pic.twitter.com/Jb7DbTtU11
— TrendBasket (@TrendBasket) December 13, 2014
Kadrodaki en iyi savunmacısını da kaybedince, zaten iyi gününde olan Marques Green de Clay Tucker’la birlikte adeta şov yaptı. Green, çok büyük saygı duyduğum bir oyuncu. Koç olsam belki gittiğim hiçbir takıma almam ama öyle bir oyuncu ki, her maç rakiplerin sinirini bozar şekilde ya dış şut isabetleriyle katkısı, ya da kesinlikle asistleri ve paslarıyla denge bozuyor. Telekom karşısında da 6’da 5 üçlük isabetiyle 19 sayı üretti, 5 ribaund aldı ve 8 de asist yaptı. Clay Tucker ile Josh Carter’ın eşleşmesi çok daha iyi olabilirdi fakat Carter pek şut kullanmayıp, gününde olmadığı maçta Tucker’a karşı düelloda biraz sönük kaldı. Ligi ve Avrupa basketbolunu Carter’a göre çok daha iyi tanıyan Tucker, 25 sayı-4 ribaund-3 asist ve elbette 9’da 5 üçlük isabetiyle sahanın Green ile birlikte yıldızıydı. 3. Periyotta özellikle bulduğu üçlük isabetleri, Telekom’un direncini kırdı diyebiliriz.
TED Kolejliler’den devam edecek olursak; Pittman back-up olarak düşünüldüğünde kağıt üstünde çok iyi fakat fiziksel açıdan pek iyi durumda değil ve oyunu&sertliği Avrupa’ya uymayabilir. Biraz daha zaman ve sabretmek gerekiyor tabii ki ama ben Pittman’dan önemli bir back-up katkısının alınacağını pek düşünenlerden değilim. Riskli bir hamle, umarım sonuç verir. Aminu ise her ne kadar beklenildiği gibi savunmada Rakovic’in sertliğine cevap veremese de, hücumda ona göre daha atletik ve çabuk olmasının avantajını çok iyi kullandı. Serbest atışları da biraz daha iyi atsaydı, mükemmel bir maçı geride bırakacaktı hücum anlamında. Öte yandan benim son bahsetmek istediğim ise Muhammed Baygül. Her iki guard pozisyonunu oynamak için de iyi bir fiziğe ve uzunluğa sahip olan Muhammed, 2 sezondur yakından takip ettiğim bir oyuncu. Savunma tarafında rakip takımın guardına iyi baskı yapan ve ligin ileride en iyi kısa savunmacılarından birisi olabilir. Şut atabilme becerisi var fakat daha istikrarlı olabilir. Maçın son periyodunda aldığı 2 kritik hücum ribaundu, Gatens’ın sakatlığından dolayı az süre almasına karşın Muhammed’in genel performansı galibiyeti getiren etkenlerdendi.
Türk Telekom cephesinde ise Michael Roll, Ben McCauley ve Milovan Rakovic üçlüsü çok iyi bir performans sergilediler. Takımın toplam attığı 80 sayının 57’si, aldıkları toplam 31 ribaundun 17’si bu üçlüden geldi. Carter kötü gününde olsa bile çift hanelerde skor üretmeyi başarsa da, Telekom kısalardan Evren-Valters (toplam 37 dakikada 5 sayı, 6 asist, 4 top kaybı, 9 faul) ve Ümit Sonkol’dan ve yalnızca 3 dakika oynayan Cemal Nalga’dan da çok iyi katkı alamayınca Barış’ın da maçın büyük bölümünde sakatlığı nedeniyle oynayamamasıyla maçı kaybettiler. Önemli bir kayıp olduğunu düşünmüyorum, Telekom Barış’ın da katılmasıyla hedef maçlarını kazanacak güce ve kaliteye sahip. Kafamda oluşturduğum ideal 5 (Barış, Roll, Carter, McCauley ve Rakovic) bence onlar adına en uygun 5. Kaldı ki bu oyuncuların yanında benchten Valters, Evren, Ümit ve Cemal gibi kakı verebilecek oyuncuları da oluşur. Rakovic hücum anlamında Sunter geldiğinden beri çok iyi şeyler katsa da, savunmada kendisinden daha çabuk ve atlet bir oyuncunun savunmasında çok zorlanıyor, özellikle de ikili oyunlarda.
Bu keyifli maç ve yardımlarından dolayı her iki takıma ve antrenörlerine teşekkür ederim.
Mccauley vr rakovic ayni anda oyunda olduklarinda savunmanin olmadigini ikisindede ozellikle mccauleyde surekli atma istegi oldugunu gormussunuzdur!yabanci oyunculardan turk oyuncularin cok fazla atis bulamadigini gordum bakarsaniz istatistige dogal olarakta katki yok ama savunmada yerliler daha gayretli basketbolu bir butun olarak dusunursek hersey sayi degil sanirim.mccauley ilk yari 8 de 0 atti adamindan da bir o kadar yedi.ama yerliler bu kadar atis kullanmiyor o yuzden de sayi katkisi yok sanirim.barisin olmayisi bir darbe oldu