Andrea Trinchieri: ”Ülker Arena’da hiçbir takım ev sahibinden daha iyi olamaz” | TB ÖZEL

Can Pelister ve Onur Coşkun’un hazırladığı haftalık podcast 40 Dakika’nın bu haftaki konuğu Andrea Trinchieri oldu.

Avrupa basketbolu, Fenerbahçe karşılaşması, oyuncu gelişimi ve kitaplara değin çeşitli konuların konuşulduğu yayının Türkçe olarak metin hali sizlerle. Ayrıca orjinal yayın buradan ulaşıp bu keyifli sohbeti dinleyebilirsiniz.

Ligde henüz kaybetmediniz ve bu akşam Göttingen ile karşılaşacaksınız. Hemen sonrasında ise Cuma akşamı Fenerbahçe karşısına çıkacaksınız. Demek istediğim, EuroLeague’in bu yeni ve yoğun formatı hakkında neler söylersiniz?

Yeni format bir NBA takımı, NBA organizasyonu olmadan NBA fikstürüne sahip olmak anlamına geliyor. Yapacağımız işe baktığımızda bu yeni format inanılmaz olacak. Çünkü çok fazla sayıda maç oynayacağız ve bu maçlar, tüm sezon boyunca en iyilerin en iyilerle karşılaştıkları maçlar olacak. Hiçbir takımın Final Four’a kalabilmek adına kullanacağı herhangi bir kestirme yol olmayacak. Bu açıdan formatın müthiş olacağını söyleyebilirim ancak diğer taraftan bakacak olursak kimse neler olacağını bilmiyor. Bu daha önce kimsenin tecrübe etmediği bir yenilik. Görünen tek şey ise yoğun tempoya ayak uydurabilmek için tüm takımlar kadrolarını daha da güçlendirdiler, bu sezon gördüğümüz en güçlü EuroLeague sezonunu izleyeceğiz.

EuroLeague takımlarının hazırlık döneminde gördüğümüz şeylerden biri, takımların aynı anda iki oyun kurucuyla oynamayı tercih etmeleri. Sizin de iki hatta zaman zaman üç oyun kurucuyla oynadığınızı görüyoruz. Bu yeni trend için görüşleriniz nelerdir?

Sana şunu sorabilirim, Sloukas, Dixon, De Colo bu oyunculara oyun kurucu diyebilir misin? Basketbol diğer sporlardan çok daha hızlı bir şekilde değişime uğrayan bir spor. Sahalar, oynanan oyun aynı kalsa da oyuncular değişiyor. Tek görevi hücumu organize etmek olan saf oyun kurucular artık bulunmuyor ya da çok az sayıda varlar. Ben oyuncuları iki farklı kategoride değerlendiriyorum; takıma avantaj yaratan yaratıcılar ve bu avantajları değerlendiren oyuncular. Bu ikisini harmanlayabilen, hem pozisyon yaratıp, hem de bu pozisyonlardan yararlanabilen oyuncular fark yaratıyor. Sloukas, Dixon, De Colo bu isimler sadece oyun kurucu değiller, farklı görevleri de yapabiliyorlar. Alışkanlıklarınızın dışını çıkmanız gereken maçlarda farklı pozisyonları oynayabilen oyuncular sayesinde avantajı yeniden elinize geçirebilirsiniz. Ben de işte buna modern basketbol diyorum.

Biliyorsunuz ki sportmenlik dışı faulün tanımı bu sezon değişti. Bir EuroLeague koçu olarak yeni kural hakkında neler düşünüyorsunuz?

Kuralda değişen bir şey yok, sadece kurala karşı bakış açısı değişti. Getirilen bu yeniliğin asıl amacı, gelişmekte olan bir hızlı hücumu kesmeyi amaçlayan taktik faullerin önüne geçebilmek. Bunun büyük bir değişim olduğunu düşünüyorum. Yeni alınan bu kararla maç başına beş altı adet daha fazla basket bulma şansımız olabilir, böylece maçın akışı da daha iyi olacaktır. İlk üç maç hakemler ve bizler için oldukça kritik çünkü var olan bir alışkanlığın aksine hareket etmemiz gerekecek. Hazırlık döneminde bu konunun üzerinde fazlasıyla durdum çünkü Alman Ligi’nde de aynı kural geçerli olacak. Ligde dört maç geride kalmış olsa da bu değişikliğin uygulanması hala biraz bulanık görünüyor. Gerçeği söylemem gerekirse ilk dört maçın ardından henüz büyük bir değişiklik görebilmiş değilim.

En başta da söylediğim gibi Cuma akşamı, geçen sezon EuroLeague’de evinde hiç maç kaybetmeyen Fenerbahçe ile karşılaşacaksınız. Sezonu böyle güçlü bir rakip karşısında açacak olmanız hakkında neler söylersiniz?

Ne söyleyebilirim ki? Ligin en iyisiyle oynamak için hazırlanacağız. Ne kadar şansımız olduğunu da bilmiyorum. %1-%2 belki de %3. Ülker Arena’da hiçbir takım ev sahibinden daha iyi olamaz. Yine de Euroleague maceramız Cuma akşamı son bulmayacak. En iyiye karşı oynayıp, bir şeyler öğrenme fırsatı bulacağız. Aynı zamanda bu seviyede neler yapabileceğimizi de test etmiş olacağız. En iyiye karşı oynuyor olmaktan keyif almamız gerektiğini de düşünüyorum.

Koç, sizin hakkınızda her konuştuğumuzda konu, kariyeriniz boyunca çalıştığınız tüm takımlarda bir şekilde oyuncuları bir üst seviyeye çıkarmanıza geliyor. Tüm oyuncuların isimlerini sayamayız ama sanırım bu liste 25-30 isime kadar uzanabilir. Bu işin sihri nedir? Oyunculara ne yapıyorsunuz?

Ulaşmak istediğimiz hedef doğrultusunda sürece daha fazla odaklanıyoruz. Bir basketbol koçu her maçın sonucunu kontrol edemez. Bunun yerine süreci kontrol edip, bir oyuncuyu A noktasından alıp B noktasına ulaştırabilir. Bu konu nasıl koçluk yaptığınıza bağlıdır. Uzun ve kısa vadeli, günlük hedefler koymalısınız. Bu sayede de oyuncu, bu sürecin içinde gelişme fırsatı yakalar. EuroLeague’deki en kısıtlı bütçelerden birine sahibiz. Bu da demek oluyor ki en iyi oyuncularla sözleşme imzalamam mümkün değil. Paranın büyük bir fark yarattığını düşünmüyorum ama paranın, hangi seviyede olduğunuzu belirlediğine inanıyorum. Bunun dışında EuroLeague’de bir Avrupa kupası kazanmayan ya da Final Four oynamayan tek takım da biziz. Bu da herhangi bir geleneğimiz olmadığı anlamına geliyor. Bu sebeple Bamberg’e gelen oyuncuları, kariyerlerinde bir seviye atlamaları gereken oyuncular olarak görüyorum. Takımımızın seviyesini de oyuncuların seviyesini yukarı çekerek artırabiliriz. Tüm bunları yapabilmek için durumu adım adım, günlük olarak ele almamız gerekir. Planımızda oyuncuyu merkeze koyuyoruz ve onu geliştirmeye çalışıyoruz. İşler yolunda gitmese bile pes edemeyiz çünkü oyuncuyu değiştirme şansınız yoktur. Biz bu oyuncuları geliştirmek istiyoruz.

Son olarak, kitaplar konusunda çok tutkulu olduğunuzu biliyorum. Son zamanlarda okuduğunuz ve dinleyicilerimize önerebileceğiniz bazı eserler var mıdır?

Öncelikle iki üç yılda bir tekrar okuduğum klasik bir kitabı önereceğim. Karanlık dönemlerde arkadaşlığın hepimize yardımcı olacağını düşünüyorum. Önereceğim kitap Macar yazar Sandor Marai’e ait ancak şu anda İngilizce adını hatırlayamıyorum. Arkadaşlık üzerine okuduğum en güzel kitap buydu. Bana göre bu, tek gecede oturup okuyacağınız bir kitap değil de her zaman elinize alıp zevkle okuyacağınız türden bir kitap. (Trinchieri’nin bahsetmiş olduğu kitap “Embers”)

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlgili Haberler