Pandeminin zihinsel etkilerini oyuncularınızda gözlemliyor musunuz?
“Kesinlikle evet. İnkar edenler var, endişelendiklerini inkar edenler var ama endişeliler, bunun kötü bir rüya olduğunu ümit edenler var. Her şeyde olduğu gibi, değil mi? Oyuncular uzaylı değil, Mars’tan gelmiyorlar. Oyuncu olmadan önce insanlar. Ve insanların korkuları, endişeleri, mutlulukları, ağlamaları, gözyaşları… Her şeyi vardır.”
EuroLeague bubble olarak oynatılırsa…
“Bilmiyorum. Bence bu konuda birkaç farklı alternatif olmalı.”
Bu konseptin avantajları ve dezavantajları sizce neler olur?
“Durumu normal zamanlarla karşılaştırırsan bu bir dezavantaj. Fakat mart, nisan gibi hiçbir eğlence faaliyetinin olmadığı aylara kıyaslarsan bu bir avantaj. Tamamen beklentilerin ve başlangıç noktana bağlı bir durum.”
Siz tutkulu bir koçsunuz ve tutkulu taraftarlarla oynamayı seviyorsunuz. Ancak bu sezon taraftar olmayacak veya arenalarda az sayıda olacak. Bu durumun takımların gücünü etkileyeceğini düşünüyor musunuz?
“Bunun üzerine düşündüm. Sana bir örnek vereceğim: NBA bubble sistemine karar verdi. Başladığında herkes ‘aynı şey değil’, ‘taraftarlar olmadan oynamak iyi değil’ diyordu. Hepsi doğru. Ama şimdi playoff’larda her maç bir öncekinden daha iyi. Hayatın değiştiğini anlamak gerekiyor. COVID-19 milyarlarca insanın varlığını değiştirdi. Bu yüzden hiç oynamamaktansa taraftarlar olmadan oynamayı tercih ederim. Bana ne isterim diye sorarsanız her maçta 20.000 taraftarın olmasını isterim. Peki bu mümkün mü? Hayır. Ama ‘hayır, en iyisi hiçbir şey yapmamak’ demek, ‘teslim olmak’ demek, ‘geri çekilmek’ demek, ‘kavga etme’ demek. Bence yeniden başlamaya çalışmak iyi bir şey. Taraftarlar bizi televizyonda izleyecek ve sonra yavaş yavaş normale döneceğiz. İnsan ırkı daha önce böyle anlar yaşadı.”
Andrea Trinchieri: ”Zeljko Obradovic kesinlikle bir numaraydı”
Daha önce de söylediğim gibi, tutkulu bir koçsunuz. Maç sırasında tepkilerinize duygularınızı katıyorsunuz. Peki bir maç sırasında hangi durumlar sizi çıldırtıyor?
“Konsantrasyon hatalarına dayanamıyorum. Yani o anlarda pek iyi değilim ama üzerinde çalışıyorum. Ayrıca bir oyuncunun takımı değil, önce kendisini düşünmesine de katlanamıyorum. Beni çıldırtan bu iki şey.”
Biraz da sizden bahsedelim… Kariyerinizde ilerlerken en ilham verici koç kim oldu?
“Çok fazla isim var. Size bir isim vermek gerekirse Zeljko Obradovic, kesinlikle bir numaraydı ancak herkesten öğreniyorsunuz. Zeljko, Jasikevicius gibi isimleri tanıma, onlarla arkadaş olma şansım oldu. Çok sayıda iyi koç var. Sadece birini adlandırmak olmaz. Örneğin, Guardiola’yı gerçekten seviyorum. O bir basketbol koçu değil, ama benzediğimizi düşünüyorum. Farklı seviyelerden bahsediyoruz ama o da benim gibi bazı şeylere dikkat ediyor.”
Yani futbol da izliyorsunuz?
“Elbette! Tüm sporları izliyorum.”
Andrea Trinchieri ve koçluk tarzı
Koçluk tarzınızı/yaklaşımınızı kendi kelimelerinizle tanımlamanızı istesem?
“Talepkar, yaratıcı, uyumlu. İyi yönlerim bunlar. Ve beni en çok rahatsız eden kusurum kaybetmek. Kazandığımda mutlu olduğumdan daha fazla kaybetmekten nefret ediyorum. Bunun değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Basketbolu gerçekten seviyorum. Güzel bir oyun olduğunu düşünüyorum, basketbolu yaşamayı ve düşünmeyi seviyorum.”
Basketbol koçu olmasaydınız mesleğiniz ne olurdu?
“Belki seri katil [olurdum]? Bütün koçlar biraz çılgındır… Şaka yapıyorum. İşe alma uzmanı olurdum.”
Mantıklı… Yunan milli takımıyla kısa süreli bir deneyiminiz oldu. Milli takım antrenörlüğünü tekrar düşünür müsünüz? Yunan milli takımındaki deneyiminiz nasıldı?
“Bilmiyorum. Karşıma çıkacak fırsatlara bağlı. Çok eğitici bir deneyimdi. Bir şeyleri anladım, bir şeyler gördüm, çok şey öğrendim. Kısaydı ama dolu doluydu.”
Farklı bir deneyim, değil mi?
“Farklı bir spor, ikisi çok farklı. Milli takımda bir menajersin, kulüpte bir koçsun.”