Birkaç yıllık aranın ardından Almanya’ya/Bavyera’ya geri döndünüz. Bu noktadan röportaja başlamak istiyorum. Geri dönmek nasıl hissettiriyor? En çok neyi özlediniz?
“Almanya çok özel bir ülke. Çok disiplinli, harika organizasyonlu bir ülke. Bunların hepsi bir koçun sevdiği şeyler; organize bir kulüpte çalışmak her koçun hayalidir. Özlediğim şeyi söylemekten hoşlanmıyorum çünkü Almanya’ya geri döneceğimi düşünme hatasını yapmak istemiyorum. Sanki ilk kez buradayım, bundan böyle zevk almak istiyorum; çok fazla geriye bakmak istemiyorum. İşim çok hızlı, her şey çok hızlı değişiyor. Ülkeyi biliyorum. Münih her zaman olağanüstü bir şehir olmuştur; Milano’ya benziyor. Ben de Milano’luyum, bu yüzden burada kendimi evimde hissediyorum. Her gün bu yeni deneyime tamamen yeni bir şeymiş gibi yaklaşıyorum. Ayrıca çok fazla anı getirmeyi sevmiyorum çünkü işler değişti. Ben farklıyım, Almanya farklı, Almanya’da basketbol farklı.”
Belgrad deneyiminiz nasıldı? Malum Hırvat’sınız, Yugoslav’sınız…
“Spor kariyerimin en önemli deneyimlerinden biriydi. Dolu doluydu. Benim açımdan en tartışmalı seçimlerden biriydi ama aynı zamanda şimdiye kadar yaptığım en başarılı seçimdi. Her şey çok fazlaydı. Sansasyonel bir deneyimdi. Zor durumda olan bir kulübe geldim. Koşulsuz şartsız bu takımı seven taraftarlarının büyük emeği ve yardımıyla sorumluluğumuzu yerine getirdik. Şu an Partizan birlikte çalıştığımız son bir buçuk yılda daha da güçlenen güçlü oyuncuları olan ciddi bir kulüp. Partizan bazı oyuncularının -Marinkovic, Landale, transferlerinden transfer ücreti aldı. Üç kupa kazandık ve daha fazlasını kazanmaya hazırdık. Bu çok zor bir iş çünkü Partizan’ın koçu olmak çok özel bir şey. Futbolda Real Madrid, Bayern gibi büyüklerden birinin koçu olmak gibi. 20.000 taraftarın olduğu maçlarda koçluk yaptım. Güzeldi, unutulmazdı ve beni çok geliştirdi. Partizan’a gitmeyi seçtiğimde herkes bana ‘ama sen delisin’, ‘sarhoşsun’ dedi. Bunun büyük bir risk olduğunu biliyordum ama farklı şeyler öğrenmek istedim, bu nedenle unutulmaz ve güzeldi.”
Partizan
Partizan, Avrupa basketbolu için önemli bir kulüp. Böyle düşünüyorum…
“Partizan, Avrupa basketboludur. Avrupa iki milyon taraftarı olan bir kulübe kimse ‘hayır’ diyemez. Fakat kulübün de ne olmak istediğine karar vermesi gerek.”
Partizan gibi gelecek vadeden bir kulüpte çalışırken sizi Bayern’e getiren ne oldu? Gerek mali gerekse organizasyon olarak sürdürülebilir bir lig olması mı? Ya da Bayern yönetiminin gelecek yıllara olan yaklaşımı mı?
“Soruyu sanki iki olay bağlantılıymış gibi soruyorsun. Fakat hayır. Öncelikle Partizan’dan ayrılmaya karar verdim. 25 yıldan uzun bir kariyeri olan biri olarak inanıyorum ki kiminle çalışmayı seçeceğime karar verme hakkım var. Bir kitabı kapatınca başka bir kitabı açmak istedim ve önümde Bayern seçeneği vardı. İki olay bir arada gerçekleşmedi birbirinden bağımsızlar.”