Spor Toto Basketbol Ligi’nde 2016-2017 transfer sezonuna David Blatt gibi ünlü ve başarılı bir koçla çalışacağını açıklayarak giren Darüşşafaka Doğuş, kadrosunu son olarak Birleşik Amerikalı forvet James Anderson ile takviye etti. 2 ve 3 numara pozisyonlarında dakika alabilen Anderson’ın ismi geçen yaz Fenerbahçe ve Anadolu Efes’le de anılmıştı. 2014/15 sezonunda, tıpkı Sonny Weems gibi Zalgiris Kaunas formasıyla parlayan Anderson geride bıraktığımız sezonu Batı Konferansı takımlarından Sacramento Kings’de tamamlamış, birkaç gün önce de Daçka ile iki yıllık sözleşme imzalamıştı. İsterseniz yavaş yavaş analize geçelim.
James Lee Anderson, giriş paragrafında da belirttiğim gibi Avrupa piyasasındaki yerini Zalgiris Kaunas’ta gösterdiği performansla belli etti. 14/15 sezonunu Euroleague’de 14.5 sayı, 5.1 ribaund ve 2.5 asist ortalamalarıyla geçen Anderson, takımının TOP 16 turuyla son bulan turnuva macerasında öncülük yaptı. İlk turda yalnızca İstanbul’da oynanan Efes maçında, TOP 16’da ise 14 müsabakanın sadece dördünce çift haneleri göremeyen ABD’li oyuncu, tüm özelliklerinin önünde skorer kimliğiyle dikkat çekiyor. Muazzam bir top cambazı olmamasına rağmen pozisyonuna göre ball-handling’i iyi seviyede. Fizik yapısı, top sürüş tekniği ve vücudunu kullanış biçimleri bakımından David Hawkins’i andırdığını söylemek yanlış olmaz. Açık sahada hızlı hücuma çıkarken dahi kalça kontrolünü üst düzeyde tutup gücüne hakim olarak çembere etkili şekilde gidiyor. Bire bir penetrelerde baseline’a yönlendirilse dahi vücudunu iyice kısıp boşta olan koluyla uyguladığı nizami ve güçlü şarjlarla kendine alan açarak çemberi ya da arkadaşlarının dizilimini görebiliyor. Ayrıca yükselirken topu (kafasının yanı bile dahil olmak üzere) tahmin edilemez şekilde kontrol altına alıp teması almasına karşın elinden çıkarabiliyor. Bilek hassasiyeti üst düzeyde ve genellikle sol dizini öne çıkardığı birçok turnikeyi bitiriyor.
Anderson çok iyi seviyede patlayıcı hıza ve tabiri caizse ultra fren yeteneğine sahip. Adımlaması çok iyi ve hızlı. Bununla beraber şut stilinin getirisi olarak topu da elinden hızlı çıkarıyor ve savunulması güç bir hal alıyor. Sassari maçını hatırlayalım. 7.1 saniye kala 79-77 geride olan Zalgiris topu kenardan oyuna sokmuş, tepede ve çembere uzak mesafede James hücumu eline almıştı. Son iki paragrafta yazdığım şeylerin bir karışımı niteliğinde oynadığı bire birde önce rakibine karşı patlayıcı hızını kullanmış, sonra muazzam bir fren yapıp rakibinin hamlesine karşı topu iyi koruyarak faul çıkarmış, ardından bilek hassasiyetinin yardımıyla panyalı basketini bulmuş ve maçı takımına kazandırmıştı. Bu ve bunun gibi birçok hücumda fiziksel kabiliyetiyle sayı bulma yeteneklerini harmanladığına şahit olduk.
James Anderson’ın imzaları arasında mesafe tanımaksızın kaydettiği stepback şutları var. Büyük ölçüde sola doğru yaptığı dribblingler sonucunda sol çaprazına seri bir stepback atan James, rakibinin elinin yetişmesine izin vermeden yükselip topu da elinden hızlı bir şekilde çıkartarak sayı buluyor. Bu atışları daha çok orta mesafede deniyor ancak bu orta mesafe kavramı Ekpe Udoh’un isabet mesafesinden çok 3 sayı çizgisinin üzeri ve yarım adım içi. Set içerisinde yönlendirici olarak topla buluştuğu anlarda savunmada uyanık olmak şart, zira karşısında savunmacısı olsa bile bir anlık konsantrasyon kaybında şutu kaldırmaktan çekinmeyen ve önemli isabet oranları bulan bir isim. Perde çıkışlarında kaldırdığı şutları Jaycee Carroll, Jon Diebler ya da ülkemizin yakın geçmişinden bir örnekle Ömer Onan tarzı çıkar çıkmaz değil, ayağını kurup çemberi gördükten sonra atıyor. Burada da kaybettiği zamanın telafisini topu elinden hızlı çıkarabilmesiyle sağlıyor. Düşünüldüğünden çok daha büyük bir avantaj.
Anderson’ın etrafında oynayan ve ona yıkılmış hücumda sahada bulunan bir oyuncuysanız, bulduğunuz ilk koridordan çembere topsuz koşu yapmanız gerekir. Bire bir oyunlarında çembere gitme sıklığı yüksek bir isim olan James, gücünün ve kabiliyetinin farkında olan çember altı ya da kenar savunmacıları tarafından yardım savunmasıyla karşılaşıyor ve pozisyonun gelişimine göre kendi pivotunu ya da kanattan gelen arkadaşını ödüllendirebiliyor. Burada kilit nokta hareketli olmak. Slaughter gibi uzunlar, Bertans ve Redding gibi kısalardan bu aksiyonları bekleyebiliriz. Anderson ayrıca çembere yaklaştıkça ihtimali artmak suretiyle hiç fena olmayan bir pasör olduğu kadar müthiş de bir alley-oop bitiricisi. Çoğu sağ forvetten çembere yapılan ataklarla olmak üzere set düzeninde kendisine atılan alley-oop paslarını çift elle ve çok güçlü şekilde bitirebiliyor.
James Anderson, oyunun savunma yönünde konsantre olduğu zaman geçilmesi zor bir isim. Blok reaksiyonu iyi ve sırtı dönük oynayan kısaları tutabiliyor. Topsuz oyun takibi iyi fakat Zalgiris döneminde, özellikle de son maçlarda zaman zaman akıl tutulması yaşadığına şahit olduk. Adam değişmeli savunmalarda uzunla eşleştiği zaman pas aldırmamak için elinden geleni yapıyor fakat topun inmesi halinde, çembere uzak da olsa faul zamanlamasını ayarlamayı başaramadığı hücumlar var. Artı olarak Anderson’ın ribaundlara desteği çok yüksek bir kısa olduğundan bahsetmeliyim. Rakip takım hücumu hangi yönden oynarsa oynasın, özellikle dış atışlarda ribaund havuzuna giriyor ve takım arkadaşlarına destek veriyor. Ribaundu Anderson gibi bir oyuncunun alması aynı zamanda takımın hızlı hücuma çıkması anlamına geliyor. Uzun rotasyonunda şu an için Harangody, Moerman ve Slaughter’ın varlığı düşünüldüğünde kısalardan gelecek ribaund katkısı oldukça kritik.
Mental olarak James Anderson, kolay pes eden ve maç içinde sinen bir oyuncu olmamasına rağmen yüksek baskılı eşleşmelerine karşı işi kişisel rekabete dökme hatasına düşebiliyor. Çeşitli örnekleri olsa da anımsama kolaylığı sağlaması açısından Okben Ulubay’ın yıldızlaştığı Zalgiris deplasmanını hatırlatmak isterim. Okben’e ve adam değişimlerinde Saric-Lasme ikilisine karşı başarısız oldukça inat etmiş, zorlama hücumlara kaçmış ve nihayetinde 18 sayı kaydetmesine rağmen 6/22’lık yüzdesiyle takımına zarar vermişti. İstanbul’daki Efes maçı, Pao deplasmanı, Kaunas’ta Real Madrid’e karşı alınan mağlubiyet gibi farklı örnekleri mevcut, kayıt bulmanız halinde tekrar izlemenizi öneririm.
James Anderson bir yıllık Avrupa macerasını takımının birinci adamı olarak geçirdi. Weems, Dentmon gibi isimlerle birlikte Amerikalı kısayı yıldızlaştırmayı yavaş yavaş gelenek haline getirmeye başlayan Zalgiris organizasyonunda onun üzerine kurulan hücum sistemiyle birlikte yıldızı parladı. Bu sistem kimi zaman Litvanya temsilcisine faydasız gelse de Anderson’ın kıtaya adaptasyonu ve yıldızını parlatması açısından çok verimli oldu. Darüşşafaka formasıyla da Blatt düzeni içerisinde hücum özgürlüklerine sahip olacak fakat Zalgiris’te olduğu gibi takımın kesin ve net birinci adamı, hatta ileri gidecek olursak tek adamı olması mümkün değil. Bu durum iki farklı sonuç doğurabilir. Kötü senaryo, oyununu değiştirmesine ihtiyaç duymadan biraz daha kısıtlanan Anderson’ın sinmesi. İyi senaryo ise omzunda hafifletilen yükle beraber çok daha yüksek verimlilik puanlarına ulaşıp rolü içinde skora öncülük etmesi. Benim bakış açıma göre ikinci senaryo daha olası, zira onu işleme olasılığı en yüksek 2-3 koçtan biriyle çalışacak.
Darüşşafaka Doğuş organizasyonu, Spor Toto Basketbol Ligi’ne çıkış sürecinde dahi hedefini Euroleague’de yer alma olarak belirlemiş ve bu sezon başı hamleleri&bütçeleriyle beraber bu organizasyonun Final-Four gediklisi olmak istediğini göstermişti. Bana kalırsa şu ana kadar hiç de fena bir gidişat göstermiyorlar. Özellikle oyuncu sayısı bazında büyük soru işaretleri olsa da kimya yakalama şansları bu kez daha yüksek. Slaughter ve Redding’in kalma durumlarının kesinleşmesi halinde sezonun kilit adamları olacağını düşünüyorum. Zira takımda çember savunucusu tiplemesindeki tek isim Marcus Slaughter ve bu kadar fazla top kullanmayı seven oyuncu arasında dengeleme ve düzene uyma becerisiyle sivrilecek Redding’in (ki özellikle Redding’in) rollerine tam anlamıyla adapte olup kusursuz performans sergilemesi gerek. Çok yüksek ihtimalle Wanamaker-Bertans-Anderson kısa üçlüsüyle maçlara başlayacaklarını düşündüğümüzde, Redding’in ve onu destekleyecek 4 numaranın benchten vereceği katkı sezonun seyrini çizecektir.
James Anderson transferini, oyuncunun profilini ve kısa bir özetle takımın durumunu kendi bakış açıma göre anlattım. Keyifle okumuş olmanızı umuyor, kaliteli basketbolcuların analizleri için yeniden buluşmayı temenni ediyorum.