HoopsHype hayatlarının bir dönemlerinin Amerika dışında oynayarak geçirmiş ve geçirmekte olan Amerikalı basketbolculara en çılgın hikayelerini sormuş. Biz de bu hikayelerin bir kısmını sizler için derledik.
Çılgın antrenörlük hikayeleri
NBA’de sekiz yıl oynayan veteran Garrett Temple:
“Lockout senesinde İtalya’da oynarkenki ön kötü bölüm takımımızın koçunun çılgın oluşuydu. Sırp koçlar genelde çılgın olma gibi bir şöhrete sahipler. Koçum İtalyan’dı fakat hakkında korkutucu hikayeler duyduğunuz Sırp koçlar gibiydi. Çok talepkardı ve bana durmadan küfrederdi. İngilizce konuşuyordu ama daha iyi bilmesem, İngilizce’de tek bildiği şeyin küfür olduğunu düşünebilirdim. Yabancı bir koç oyuncular üzerinde hakimiyet kurmak istediğinde genelde onlara ‘korkak’ der. Amerikalı bir oyuncuysanız muhtemelen bir noktadan sonra korkak olarak adlandırılacaksınız. Avrupa’da size yumuşak demek ya da çok anlamsız olsa da şut kaçırdığınızda veya topu kaybettiğinizde size söyledikleri başlıca kelime bu. Koçum bana her maç en az beş kez korkak derdi. Durum öyle bir noktaya geldi ki, ‘Kardeşim, senin ağzına sıçacağım. Böyle boktan şeyler söylemek hiç hoş değil.’ Kendimi sakin tutmak için bir şey bulmak zorundaydım. Fakat çok hareketli ve kafayı çizmiş biriydi. Bir noktada TV’de yayınlanacak birkaç maçımız vardı ve takım arkadaşlarım beni uyardı, ‘Hazır ol, TV karşısında daha da çıldırıyor.’ Bir keresinde, TV’de yayınlanan bir maçta, hakem onun hoşuna gitmeyen bir faul çaldı ve bençten zıpladı ve öfke nöbeti geçirdi. Üç yaşındaki çocukların geçirdiği öfke nöbetinden bahsediyorum. Yerde göbeğinin üzerinde yatıyor, ciğerlerinden bağırıyor ve yeri yumruklayıp tekme atıyordu. Bu beş saniye falan sürdü ve bugüne kadar bir koçtan gördüğüm en çılgın şey buydu. Hala inanamıyorum.”
Son altı yıldır yurt dışında farklı ülkelerde oynamış Ashton Gibbs:
“Sırp bir koçum vardı ve ilk yarıyı 10 sayı geride kapadığımız bir maçta daha önce hiç görmediğim bir şey yaptı. Takım arkadaşlarımdan birinin önünde dizini tuttu ve ‘Beni tokatla! Yüzüme bir tokat at! Beni sıçtığımın suratında tokatla! Tokat at!’ diye bağırdı. Onu bunu yaptırmaya iten neydi bilmiyorum ama yumuşak oynadığımızı anlatmaya çalışıyordu. Bu yüzden oyunculardan birinin ona tokat atmasını üsteledi. Başta takım arkadaşım ona vurmadı ama koç vurması için ona bağırmaya devam etti. Sonunda da yumuşakça vurdu ve koç “Daha sert tokatla pussy!’ diye bağırdı. Bu sebeple takım arkadaşım ona vurmaya devam etti ama her seferinde çok yumuşak vuruyordu. Koç da bağırmaya devam ediyordu. Sonunda takım arkadaşım biraz daha sert vurdu ve koç da gitmesine izin verdi çünkü sanırım anlatmak istediğini aktardığını düşünüyordu. Bu onun devre arası konuşmasıydı: Bize korkak demesi, takımda yeterince sert oyuncunun bulunmadığını söylemesi ve suratını tokatlamamız konusunda ısrarcı olması. (gülüyor) Kaybettik.”
Şu anda yurt dışında oynayan eski bir NBA oyuncusu:
“Tüm Amerikalılar’ı yumuşak gören bir koçum vardı. Ona sorarsanız biz yeteri kadar sert değildik. Ona sorarsanız biz bir grup korkaktık, çünkü Amerikalı’ydık. Ve ona göre hepimiz oyunu yanlış oynuyorduk. Gerçek manada takım basketboluna vurgu yapıyordu ve benim tüm olayım da bu. Fakat işi öyle bir noktaya getiriyordu ki ne zaman bire bir hücum etsem, sokak basketbolu oynadığımı söyleyip, bundan iğrenirdi. Pick-and-roll sonrası veya hücum süresinin bitmesine az kala veya crossover sonrası olsa bile durum değişmezdi. Bunlardan birini yaptıysanız, özellikle de bire birde, sonunu duyamazdınız.”
Eski NBA oyuncusu:
“Geçen yıl Türkiye’de oynuyordum ve Fenerbahçe’ye çok kötü kaybettik. O takım da harika bir takımdı; Ekpe Udoh, Jan Vesely, Bogdan Bogdanovic, Bobby Dixon, Kostas Sloukas ve Anthony Bennett’ın olduğu bir takım. Maçtan sonra koçlarımız bize “Daha iyi olmalıyız, antrenman yapmalıyız” dedi. Tam olarak maçın ardından antrenman yapmamız gerektiğini ima etmişlerdi. Ve antrenmanı arenada yapmadık, çılgın İstanbul trafiğini aşıp, tesislere kadar gittik. Salona gece yarısı bir gibi ulaştık ve sert bir antrenman yaptık. Şimdi bu olaya gülüyorum fakat çok çılgındı. Maçın hemen ardındandı, saat çok geçti ve antrenman çok gaddarcaydı, dolayısıyla bitmiş durumdaydık.”
Amerikalı oyunculara farklı davranılıyor
Avrupa’da oynamaya devam eden bir oyuncu:
“Farklı yerlerde oynadığımdan ırkçılığa çok defa maruz kaldım. Bu durumun Doğu Avrupa’da en fazla yaşandığını söyleyebilirim ama gerçekten çok fazla şeye maruz kalıyorsunuz – hiç beklemediğiniz yerlerde bile. Fakat bunu yapan genelde yaşlı nesil. Birlikte oynadığım gençler harika. Bana yaklaşan genç insanlar ve takım arkadaşlarımla bir sıkıntı yok. Ama görünen o ki belirli yaşın üstündeki Avrupalılar’ın çoğu ırkçı. Genelleme yapmayacağım ama geneli böyle duruyor. Sizi baştan aşağıya inceleyip, kendinizi kendinizle ilgili olarak kötü hissetmenize sebep olacaklar. Bu çok talihsiz ama fark edilebilen bir şey.”
Şu anda Yunanistan’da oynayan bir oyuncu:
“Yunanistan’da oynuyorum ve anlatacağım hikaye yakın bir zaman önce yaşandı. Üç aydır burada oynuyorum ve daha bir kuruş para alamadım. Yunanistan’ın geçmişten bu yana en iyi takımlarından birine karşı oynuyorduk. Bizim takımımızın bütçesi onların bütçesine ve takım yapısına göre çok sönük kalır. Savaşıyor, pençeliyor ve elimizden gelen en iyi basketbolu ortaya koyuyorduk ve aramızdaki sayı farkı da yalnızca beşti. Alavere de bu noktada ortaya çıktı. Takımın sahibi üzgün bir şekilde soyunma odasına girdi ve ‘Siz ne yapıyorsunuz? Sekiz sayı veya daha fazla sayıyla geride olmalısınız! Burada para kaybediyorum,’ dedi. Ben her zaman kalpten yarışçıyımdır ve haliyle kafam karıştı. Ben onun dediği gibi oynayamam. Kazanmak için oynarım. Patron, ‘Bu sayede maaşınızı alacaksınız. Ya dediğim kadar farkla kaybedersiniz ya da paranızı alamazsınız,’ dedi. Ben yalnızca işin perde arkasında dönen rüşvet ve yolsuzluğunun devamını düşünebiliyorum. Beklendiği gibi hala paramı almadım, bu yüzden sözleşmenin ihlali sebebiyle ayrılabileceğim tehdidinde bulundum. Antrenmanlara çıkmayıp, farklı bir ülkede bir takımla anlaşabileceğimle tehdit edene kadar para alamasam da sonrasında üç aylık borçlarının bir ayını ödediler. Hala iki maaş gerideyim. Gerçek hikaye. Ve Avrupa’da buna benzer hikayeler her gün yaşanıyor.”
Eski NBA oyuncusu:
“EuroLeague maçlarında taraftarlarının madeni paraları ateşe tutup iyice ısındıktan sonra oyunculara attıklarını duydum. Yurt dışında birçok arenada içeride sigara içebilirsiniz, böylece taraftarlar bu işi yapma fırsatı buluyor. Gerçekten oyunculara zarar vermek isteyenler var. Konuk takım bencinin arkasının örtülmesinin sebebi de bu.”
Yurt dışında birkaç yıl oynamış eski NBA oyuncusu:
“Türkiye’de oynadım ve playofflarda bir yarı final maçındaydık. Taraftarlar arasında her playoff maçında çılgın kavgalar vardı ama bu en vahşi bölümü bile değil. Evimizde oynadığımız maçlardan birinde devre arasına doğru kendi güvenli bölgesinden aşağı indi. Bu adam Türkiye’de çok başarılı bir şirkete sahip olduğundan çok para ediyor. Her neyse, aşağı yürüdü, maçı durdurdu ve takımımıza soyunma odasına gitmesini söyledi. Hakemler adil olmayacaksa oynamayacağımızı söyledi. Hayatımdaki en belalı andı ve ön ofisteki birinden gördüğüm en büyük destekti. (gülüyor) 20 dakika sonra hakemler bizi geri çağırdı ve her şey yolundaydı!”
Yazının tamamına HoopsHype.com‘dan ulaşabilirsiniz.