Bir antrenörün takımını hücum veya savunma kimliklerinden biri ile ön plana çıkarma hakkı vardır. Yapılan tercih başarıya giden yolda engel değildir. Ancak bu iki taraftan biri aleyhinde kapatılamayacak defoların varlığı iyi olunan taraftan alınan verimi önemli ölçüde azaltır. İçinde bulunulan seviye yükseldikçe çok daha şiddetli bir hal alır bu durum.
Beşiktaş Sompo Japan’ın 2015-16 sezonunda yaşayacağı sıkıntı çok büyük ihtimalle bu olacak. Eldeki kadronun Eurcop’ta başarılı olması bir yana dursun, Basketbol Süper Ligi’nde playoff yapması dahi sürpriz olarak nitelendirilebilir. Zira transfer planlaması yapılırken hücumun iyi planlanmasına karşın savunmanın günlük yamalarla toparlanabileceğinin düşünüldüğü anlaşılıyor. Öyle ki Beşiktaş savunmada sürekli açıklar veriyorken eldeki malzeme bu sıkıntıya uzun vadeli ve sağlam bir çözüm üretmek için son derece yetersiz.
2015 NBA Playoff’larında Dallas Mavericks-Houston Rockets serisi kıymetli bir örnek olabilir bu anlamda. Dallas Mavericks’in hücum kalitesi seri boyunca çok defa Houston Rockets’ın hücum kalitesiyle eş değer, kimi zaman ise yukarıdaydı ancak Mavericks en nihayetinde Tyson Chandler dışında savunmada örtbas edilemez defolarla dolu bir takımdı. Mavericks’in savunmadaki acınası hali hücumdaki doğrularını götürüp Houston Rockets’ın James Harden birebirlerine sırtını dayayarak playoff ilk turunu geçmesini sağlamıştı. Zira ne Harden’ı -belirli bölümlerde dahi- verimsizleştirebiliyor ne de verimsiz Houston hücumlarının ardından ribaundları rahat çekip hücuma süratli kalkabiliyordu Mavericks.
Beşiktaş için geride kalan resmi maçlarda ortaya çıkan resim de buna benzer bir sıkıntıya işaret ediyor. Takımın savunmadaki direncini arttırabilecek isimler Tremmel Darden, Muratcan Güler, Kartal Özmızrak ve kısmen Lamont Hamilton. Bu dört oyuncudan ikisi yerli. Peki yerli oyuncuların sahadaki varlıkları kaç dakikayla sınırlı olacak? Ya da sahada uzun süre kalmalarını ne sağlayacak? Cevap basit: Hemen hemen hiç hata yapmamaları. Zira Türk Telekom maçında gördüğümüz üzere 2 hata üst üste yapan Kartal’ın süresi 2:30 dakika gibi hiçbir teknik açıklaması olmayacak, komik bir rakama inebiliyor. Aynı durumun Muratcan için de geçerli olacağını söyleyebiliriz. Türk Telekom karşısında aldığı 25 dakikalık süre sanal bir değer.
Peki savunma direncini yükseltecek iki değerli parçanın 3 dakika yerine 20 dakika süre almaları tamamen hatasız bir oyun oynamalarına bağlı ise sezona yayılacak bir savunma direncine nasıl sahip olacak Beşiktaş? Cevap bulmak zor.
Muratcan yıllardır aynı kimlikte. Bilmediğimiz bir durum yok onun açısından. Üzerinde durmamız gereken esas oyuncu Kartal.
Kartal Özmızrak savunmada 2 adım sonrasını düşünebilen ve bu doğrultuda önlemini alabilen bir oyuncu. Önemli bir savunma organizatörü. Öte yandan savunmayı böylesine iyi okuyabilen bir oyuncu için hücumu okuyamadığını söylemek de pek mümkün değil. Yani iyi de bir hücum komutanı. Şanssızlığı ise ilk olarak azami 1 hata yapma hakkının olması. İkinci olarak verimli bir hücum planına pek çok kısaya göre daha fazla ihtiyaç duyan Kartal’ın, aradığını Beşiktaş’ta bulma ihtimalinin ne olduğuna dair belirsizlik. Savunmada yaşanan sıkıntıları göz önünde bulundurursak Beşiktaş’ın hücumları, iyi planlanmış bir takım karşısında kaç kez savunmadan beslenebilir? Ya da sürekli kolay sayı yiyen bir takım, hücumu aynı keskinlikte ne kadar tekrar edebilir?
Sezon ilerleyip, her hafta stres, baskı arttıkça bu takımın yükselebilmesi için karşı tarafa savunmada direnç göstermesi zorunludur. Eldeki rotasyonun ana parçaları bu anlamda fazla yeterli değil.
Takımın en önemli transferi Maciej Lampe’yi yakından değerlendirelim ilk olarak. Onun gibi oyunculardan istikrarlı olarak verim alabilmek için etrafında iyi bir yapının var olması gerekir. Hem hücum hem de savunmada… Ayrıca Lampe tarzı oyuncuların hedefe giden takımlarda kendileriyle birlikte takımı yükseltebilmeleri için tamamlayıcı oyuncu olmaları elzemdir. Yani Lampe’nin Barcelona forması giyebilmiş olması, daha düşük profilli takımların ana parçası olabileceği anlamını taşımaz. Bazı oyuncuların üzerinden oyun planı inşa etmek seviye ne olursa olsun gerçekçi değildir. Lampe de o tarz basketbolculardan ancak iyi bir tamamlayıcı olmak için çok kıymetli özelliklere sahip. Sırtı dönük oyun üzerinden elit bir bitirici değil ancak bu yola servis yapmak için sıkça başvuruyor. Topsuz koşuları iyi besler ki bu çok ama çok kıymetli bir avantaj. Skor tehdidinin yüksek yüzdesi ise kendisine yapılan servisler üzerinden attığı şutlar. Hücumda son derece kullanışlı, bunda bir sıkıntı yok. Sıkıntı; Beşiktaş’ın savunmadaki eksikleri. Lampe’nin de bu eksiklerin nedenlerinden biri olması.
Yavaş ayaklarıyla kötü bir ikili oyun savunmacısı. İyi bir ribaundcu olsa da (fakat bu kategoride pek parlak başlamadı sezona) bu özelliği temastan hoşlandığı anlamına gelmiyor. Aynı zamanda çember savunmasında da son derece yetersiz. Bu eksiklerini hasır altı edebilmek adına göze çarpan ilk isim Lamont Hamilton hiç şüphesiz. Ancak Hamilton’ın güvenilirliği de son derece tartışmalı. Her şeyden önce ikili oyunlarında pozisyon alma sıkıntılarını sürekli yaşadı. Sakatlıklarla geçen yılların ardından -ki hala sakat- 31 yaşında bir oyuncu olarak ne kadar sağlıklı dönebileceği de büyük bir soru işareti. Zira bu sakatlıkların onun çabukluğundan alıp götürme ihtimali mevcuttur. Radosevic ve Erik Murphy de uzun rotasyonunda savunmasıyla öne çıkan oyuncular değiller.
Uzun rotasyonunda savunma problemi bu denli aşikarken nispeten sağlıklı bir kadro planlamasından bahsedebilmek için kısalar hakkında ters istikamette konuşabilmek gerek. Muratcan da Kartal da savunmada son derece etkili ve güvenilir oyuncular olsa da 1-2 hataları onları rotasyonun tamamen dışında bırakabiliyor gördüğümüz üzere. Yani; ana rotasyonda Darden dışında savunmasına güvenilecek, direnç noktası oluşturabilecek bir oyuncu kalmıyor. Kısa rotasyonunda tek bir direnç noktası var ise arkada Vesely, Vazquez veya Dunston gibi bekçiler gerekir. Beşiktaş Sompo Japan buna da sahip değil.
Bu olumsuz tablo Beşiktaş Sompo Japan oyuncularının tek tek bakıldığında yetersiz olduğu gibi bir anlam taşımıyor. Beşiktaş’ın kadro planlamasında hücuma yönelik tek taraflı bir çalışma yürütüldüğünü gösteriyor.
Beşiktaş’ın hücum organizasyonuna da göz gezdirmek gerek. İlk göze çarpan, şut atmayı seven bir oyuncu grubunun varlığı. Diğer yandan da delici eksikliği. Açalım:
Eğer bir takımda delici oyuncu yoksa bu eksikliği topu kullanarak gidermek mümkündür. Delici bir oyuncunun sağladığı konforu tam olarak sağlamaz belki ancak iyi bir çalışma sonucunda bu eksikliğin göze batmasının önüne geçilebilir, hücumu boyutlandırır. Örneğin Tyrece Rice’a sahip olmak çok kıymetli bir delici kuvvetin varlığını gösterir ancak potaya gitmenin tek yolu bireysel yetenek değildir. Henrik Dettmann da böyle düşünüyor büyük olasılıkla.
Şut atan oyuncu sayısı hayli fazla Beşiktaş’ta. Uzunundan kısasına kadar. Öyleyse bu oyuncu grubu rakip savunmaların, üç saniye koridorunda hazine niteliğinde boşluklar açmasını sağlayabilir. Bu da hem boşta kalan bölgeye topsuz koşular yapan oyuncuların daha rahat beslenmesini sağlar hem de kısaların potaya topla gidişlerini kolaylaştırır. Daha düşük bir delicilik becerisini yeterli kılar. Beşiktaş’ın hücum varyasyonlarında sırtı dönük oyuncuya yapılan servislerin ardından bir oyuncunun potaya yaptığı katlar sıkça görülüyor. Aynı zamanda Lampe de Hamilton da bu tarz koşular yapan oyuncuları besleyebilecek parçalar. Potaya yapılan topsuz koşuların yanına dışarıdaki oyuncuların üç saniye çizgisi üzerine doğru açılarla yerleşmesi ve pas açısına uygun olarak hareketli bulunmaları savunmaların işini zorlaştırabilmek için uygundur. Kartal, Murphy, Radosevic, Engin, Cenk gibi oyunculardan bu yönde bir faaliyeti her an görmek mümkün ki zaten kadro planlaması sürecinde tasavvur edilen de hücumda bu konfora sahip olabilmekti kanımca.
Bunlar Beşiktaş adına bahsedilebilecek olumlu notlar ancak bu takım hakkında tüm bir sezon için olumlu bir senaryo yazmak son derece zor. Hücumda en önemli rolü alan Nate Wolters için ardı ardına olumlu analizler sıralayamayız örneğin. Lampe, Engin, Cenk, Hamilton veya Murphy için de aynı şey söz konusu. Yine belirtmek gerekir ki bu oyuncuların kötü oyuncular olduğu kesinlikle söylenemez. Lakin bir arada bulunduklarına çok tehlikeli defolar barındıran bir takım meydana geliyor.
Söyle ifade edilebilir: Önemli hücum yetilerine sahip oyuncuları bir araya getirmek, savunmada ciddi defolar varsa en başta hücumdan alır götürür. Akın Çorap Yeşilgiresun Belediyespor karşısında Akindele, Mutlu’nun faul problemine girmesi nedeniyle yorgunluktan perişan olsa dahi Beşiktaş uzunlarına karşı çok rahat üstünlük kurabildi. Doron Perkins hemen her hücum ribaundunu karıştırdı. Beşiktaş açısından tehlikeli olan bu sıkıntıların maçlık bir performans değil, sahip olunan eksikler üzerinden açıklanabiliyor olması. Yani hücum ribaundlarını karıştırma özelliğine sahip Cedi Osman, Göksenin Köksal, Kenny Gabriel gibi oyuncuların bu anlamda en etkili maçlarını Beşiktaş Sompo Japan’a karşı oynamaları çok ama çok kuvvetli bir ihtimaldir.
Pınar Karşıyaka’nın şampiyonluğuyla birlikte savunmada geniş alana hakim olabilecek çabuk ayaklı, atletik oyunculara yönelen pek çok takım var Spor Toto Basketbol Ligi’nde. Bu oyuncular sadece savunmada rakiplerinin işini zorlaştırmıyor. Takımlarının hücum konforunu da yükseltiyor. Pınar Karşıyaka rakip hücumları yüksek bir baskıyla karşılarken aynı anda sahanın her tarafını kontrol edebilme adına çabuk ayaklı oyunculara sahip. Galatasaray Odeabank da keza. Böylesi rakipler karşısında Beşiktaş’ın kazanmak için her daim ekstra performanslara veya olağan dışı şartlara ihtiyaç duyması gerekmemelidir ancak an itibariyle mevcut tablo bu ihtiyacın varlığını gösteriyor. Ligdeki hemen her maçın yüksek gerilimli ve yakın skorlu geçmesine karşın Beşiktaş’ın yapısı çok daha kırılgan. Bu yetersizlikler playoff hedefleyen bir takım içindir elbette, amaç potaya girmemek ise farklı konuşmak da mümkün olacaktır.
Sıkıntılar gayet açık. Önlemleri de içeriden alarak bu sıkıntıları bir nebze gidermek mümkün. Özellikle Kartal’ı ön plana çıkarak her açıdan derinleştirebiliriz mevzuyu. Başlayalım:
Türkiye, sorumluluk almaktan çekinen, hata yapma korkusuyla etliye, sütlüye karışmayan yerli oyuncularla kaynıyor. Bu profilin dışında kalan ne yazık ki istisnalar var. Ekseriyeti bu sıkıntıyla malül. Altyapımızla ilgili bir sorunumuz varsa, oyuncularımızın sorumluluk almaktan kaçmasına engel olamamaktır kanımca. Örneğin Melih Mahmutoğlu’nun son yaptığı röportajda 2015 Avrupa Basketbol Şampiyonası’ndaki başarısız performansına ilişkin mazereti son derece çarpıcıdır “(…) stres ve sorumluluğun getirdiği baskı şutları bozabiliyor.”
Oyuncularımızın genel karakteristik özelliği bu olduğu için bireysel mental farklılıklar normalden çok daha büyük önem taşıyor. Sorumluluktan kaçmak ne yazık ki organizasyon olarak çaresini bulamadığımız bir sorun. Kartal’ın önemli bir savunma organizatörü olmasının yanında en kıymetli özelliği sorumluluktan kaçmıyor olması. Başlıkta onun ismine yer vermem de bu sebeptendir zaten. Oynadığı sürelerde tıkanan her Beşiktaş hücumunda elini taşın altına sokan veya sokmak isteyen ilk oyuncu Kartal oluyor. Şutuna güveniyor her şeyden önce. Aldığı kararı uygulamaktan çekinmediği gibi hata yapıp oyundan alınma gibi bir korkusu da yok. Oyundan alınıyor, orası ayrı ancak oyuna yine girse o sorumluluğu almaktan bir kez daha çekinmeyeceğine kefil olabiliyorsunuz.
Pek çok genç oyuncumuzda gördüğümüzün aksine sahada dakika hanesindeki rakamı arttırmak için değil, takımı yukarıya taşımak için kalıyor Kartal. Zihinsel olarak güçlü olması onu mevcut yerli piyasasında sivriltiyor. Dolayısıyla bu özelliğinin altını çizmek ve üzerinde durmak gerekiyor. Her gün biraz daha yukarıya çıkabileceğini temin ediyor. Hata yapmaktan korkmuyor, dolayısıyla öğreniyor. Bu şekilde devam eder ve sırf iki hata yaptı diye 2:30 dakika oyunda kalabiliyor olması nedeniyle gözü kara oyunundan vazgeçmezse Euroleague düzeyinde çok kıymetli bir oyuncu olmasının önünde hiçbir engel kalmayacaktır. Oynayamamasının nedeni hata yapmaktan korkmak yerine hata yapmak olsun.
- İçeriğin Twitter paylaşımında kullanılan görsel Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün resmi web adresi üzerinden temin edilmiştir.