Önce hakem mevzusuna değinmek gerekir. Real Madrid, uzun rotasyonun en kıymetli 3 parçasını beş faul aldıkları için kaybediyor. En değerli oyuncuları Rudy Fernandez ise dört faulle tamamlıyor maçı. Yapılan hakem hatalarını seçip ortaya koymak elbette mümkündür ancak sezon genelinde oyunu hakimiyeti altına almış Real Madrid için alınan kararlardan, çalınan düdüklerden başka bir şey yoktu sahada. Bazı pozisyonlar özelinde hakemlere veryansın edenler mutlaka olabilir ve haklıdırlar da ama gayet beklenilebilir bir durum karşısında kafa olarak beklediğim kadar hazır değildi Fenerbahçe Ülker oyuncuları. Nemanja Bjelica da büyük olasılıkla hakemin kararına değil kendi oyununa kızdığı için verdi o tepkiyi. Real Madrid, maçı hakem kararlarıyla kazanmadı.
Fenerbahçe Ülker, kritik parçalarının vermeleri gereken yardımı vermeleri bir yana hiç beklenmeyecek oyuncularının sorumsuz tercihler yapmaları, aynı zamanda Real Madrid’e antitez oluşturacak 1-2 oyuncu profiline sahip olmaması dolayısıyla kaybetti maçı.
Real Madrid-Anadolu Efes serisi boyunca Dusan Ivkovic’in aldığı doğru tercihlere ve yaptığı kusursuz planlamalara defalarca dikkat çektim. Özellikle Real Madrid’in açıklarını deşifre edebilme anlamında önemliydi Ivkovic’in playoff stratejisi. Anadolu Efes adına yaşanan en büyük tercih sıkıntısı Krstic-Heurtel ikilisini hücum anlamında oyunda tutmanın olmazsa olmaz, savunmada ise varlıklarının zararlı oluşuydu.
Obradovic özellikle Reyes-Ayon boyalı alan ikilisine Vesely-Zoric eşleşmelerini verdiği bir beşi tercih etti. Reyes mümkün olduğunca pasifize edildi de. Kritik nokta şu: Real Madrid’in ne kadar verimli bir oyun oynadığını Gustavo Ayon’un 14 dakikada attığı 14 sayı üzerinden değerlendirmek geriye dönüp bakılınca açıklayıcı bir veri sunmaz bize. Önemli olan Reyes’in sağlayabildiği etkinlik. Zira Real Madrid’de hem boyalı alandaki partnerini hem de dışarıdaki arkadaşlarını rahatlatan ve onlara alan açan parça Reyes.
Anadolu Efes serisinde defalarca Reyes’in etkisiz hale getirilmesi sonucu Real Madrid’in iç-dış dengesinin kaybolduğuna ve Anadolu Efes’in savunma yoğunluğunu dış bölgeye yaklaştırarak Real Madrid kısaları için şartları hayli zorlaştırdığına dikkat çekmiştim.
Fenerbahçe Ülker-Real Madrid maçında Reyes 12 dakikada 5 faul alarak maçı bitirdi ancak ortada Real Madrid adına ne bir sorun vardı ne de savunma açığı yakalama sıkıntısı yaşayan kısalar. Hatta Real Madrid kısaları -özellikle Rivers- böylesine rahat bir ortamı başında Perperoglou varken yaşamıştı playoff döneminde. Dün sahip olduğu şartlar ise çok daha elverişliydi.
Real Madrid oyunu hızlı oynamasıyla bilinir. Halbuki dün ekseriyetle oyunu yavaşlatan takım Real Madrid’di. Bu yavaşlama sadece topu çembere gönderme anlamında anlaşılmalı, öyle ki topun dolaşım hızı fazlasıyla yüksekti, Fenerbahçe Ülker’in yetişemediği de buydu. Hız arttıkça yapılacak tek şey mümkün olduğunca kısalar arasında adam rotasyonları yapıp Real Madrid kısalarının boş kalmasını sağlamak olmalı. Yani adam kovalamaktan vazgeçmek gerekir. Topu bu kadar hızlı dolaştırıyorken ve topsuz hareketleri yıllardan beri alışılagelmiş düzeyinin bile yukarısına çıkarmışken Llull’ü Rivers’ı Fernandez’i vs… yakalamak katiyen mümkün olmaz. Olmadı da.
Anadolu Efes’in bu noktada bir avantajı vardı. Bütün sezon adam değişerek rakip hücumları savunmanın karşılığında bu alışkanlığı kullanma adına en büyük ihtiyacı ortaya çıkaran bir takım karşısındalardı ve epey de yararlandılar bu durumdan. Cedi’nin Real Madrid serisinde sürelerinin artması da bununla ilgili.
Fenerbahçe Ülker kısaları hep yakalamaya çalıştı Real Madrid’in topsuz koşu yapan oyuncularını. Real Madrid neredeyse hiçbir hızlı hücum fırsatını kullanmayı tercih etmedi, hep sete yerleştirdi oyunu ve durdurak bilmeden, henüz savunma set savunmasına yerleşme aşamasına geçmeden başladılar topsuz koşularına.
Fenerbahçe Ülker bu plan karısında ne rakip kısaları yakalayabildi ne de bunun sonrasında boyalı alana doğru dizilebildi. Savunmadaki iç-dış dengesi bozuldu adeta. Ve 14 üçlük geldi bunun sonucunda. Ayon’un 18 sayısı ise bu kargaşadan yararlanılması sonucunda ortaya çıktı.
4 top kaybı yaptı tüm maç boyunca Real Madrid. Bu hızlı hücuma çıkmak adına fırsat yakalayamamak olabilir. Bu da oyun temposunun artamaması neticesinde Fenerbahçe Ülker’e büyük sıkıntılar yaşattı. Real Madrid-Anadolu Efes serisinde de gördük ki Real Madrid karşısında hızlı hücumdan kaçınmak kendi ayağına kurşun sıkmak oluyor. Fenerbahçe Ülker denemedi mi hücumlara hızlı çıkmayı, denedi elbet. Peki kim yönlendiriyordu hızlı hücumları? Ya da ne kadar etkili yönlendiriliyordu bu hızlı hücumlar? Cevap olumsuz. Çok olumsuz hem de.
Real Madrid savunması oturduğu andan itibaren sayı atmayı hayli zorlaştıran, boğucu ve takipçi bir savunma. Sürekli adam değiştiren ancak çabuk oyunculara sahip olmanın verdiği avantajla rakip hücumcuya fazla boş kalma imkanı tanımayan bir savunma yapıyorlar. Dolayısıyla çekilen net ribaundların ardından mümkün olduğunca savunmalarını yerleştirmeden skor bulma fırsatlarını değerlendirmek lazım. Anadolu Efes’te böyle anlarda top Heurtel’in elinde oluyordu ve serinin son maçının haricinde Steve Nash vari performanslar sergiliyordu. Hızlı hücum sırasında oluşan opsiyonlar arasından doğru olanı seçmeyi çoğunlukla başarıyordu.
Fenerbahçe Ülker’de ise bu anlamda Andrew Goudelock güvenilirlik düzeyi en düşük oyunculardan. Zisis bu tarz özellikleriyle nam salmış biri değil. Maçın kaderini de belirlediği üzere Nemanja Bjelica sakatlığın etkilerinden kurtulamamış. Geriye Emir Preldzic seçeneği kalıyor, ki Emir’in yapamayacağı şeyler değil bunlar. Yapacağının bir garantisi var mı peki, asla. Hiçbir zaman olmadığı gibi.
Hücum analizini sadece hızlı hücumlar üzerinden yapmak doğru olmaz muhakkak. Temelinde çok boyutluluktan uzak bir görünüm ve bu görünüme rağmen kolay sayı bulabilme adına sahip olduğu önem dolayısıyla bu tarz bir öne çıkma hali oldu hızlı hücumların. En basitinden Nocioni’nin yüzü dönük savunmada yavaş kalan ayaklarından faydalanma çabası bile yoktu dün.
Sonuç olarak ortaya çıkan tablo şu: Real Madrid kısaları Reyes’in malum performansı karşısında hiçbir zorlukla karşılaşmıyor ve alabildiğine boş şut imkanları buluyor. Fenerbahçe Ülker ne rakibinin top sirkülasyonun hızını düşürebiliyor ne de topsuz hareketlilerin karşısında durabiliyor. Dolayısıyla tamamıyla Real Madrid kısalarının hükmettiği, üç sayı çizgisiyle pota arasında derin boşlukların bulunduğu bir görünüm ortaya çıkıyor.
Öte tarafta kolay skor opsiyonu yaratılamıyor, sadece Vesely’i potaya devrilmesi sonucu attığı sayılara sırt dayanıyor. Bu şekilde Real Madrid’i yenmenin mümkünatı yok. Yazdıklarımın sonucu Fenerbahçe Ülker’in kadro kalitesinin düşük olduğunu elbette göstermez, alakası da yok. Aynı şekilde bugün Fenerbahçe Ülker kazanan takım da olabilir ve bu hiç şaşırtıcı olmazdı ancak tüm bunlar bu takımın bazı profillere sahip 1-2 oyuncuyu kadroya dahil etmesinin gerekliliğini ortadan kaldırmaz. Bu yaz ayında konuşulup tartışılacaktır elbet.